Go Darim kızımız 30lu yaşlarına gelmiş ama hala iş arıyor, memuriyet sınavına hazırlanıyor, dershaneye devam ediyor. Bir yandan da yarı zamanlı işlerle harçlığını çıkarıyor. Mezun olduğundan beri bu şekilde devam ettiği için hayatı, artık herkesin küçümsemesine maruz kalıyor. Haliyle de bir hayatı yok gibi bir şey, tükenmiş bir halde iş bulmaya çalışıyor. Onu küçümseyenlerden biri olan kız kardeşi üstüne bir de onu düğününde eşinin akrabaları görmesin diye Go Darim'e birkaç günlük bir Jeju tatili hediye ediyor. Gururu kırılmış olsa da ailesi onu yüz karası olarak görse de Go Darim üzüntüsünü içine atıp, Jeju'ya gidiyor. Orada tesadüfen tanıştığı Gong Ji Hyeok ile birbirlerinden baya hoşlanıyorlar ama acil bir durum çıkınca Go Darim Seul'e geri dönmek zorunda kalıyor Gong Ji Hyeok'a haber veremeden. Uzun süre Seul'de Go Darim'i arayan ama bulamayan aşık Gong Ji Hyeok da sonunda karalar bağlamışken bir bakıyor, iş yerindeki yeni ekibinde işe başlayan evli ve çocuklu annelerden biri de Go Darim. Bir yandan şirket içi oyunlarla uğraşırken bir yandan da birbirleriyle uğraşmaya başlıyorlar. Gong Ji Hyeok yalan söyleyen Go Darim'e hayatı dar etmeye, Go Darim de ilk defa bulduğu işte tutunmaya çalışıyor.
Dynamite Kiss, orijinal adının çevirisiyle (키스는 괜히 해서 !) Öpüşmenin bir anlamı yok!, 12 Kasım'da başlayıp, 25 Aralık'ta biten ve yaklaşık birer saatlik 14 bölüm halinde SBS kanalında (ve Netflix'te) yayınlanan bir dizi. Konusunda çok da bir orijinallik yok. Bildiğimiz bir romcom konusu ve karakterlerine sahip. En başta çok eğlenceli ve keyifli başlayan bu bilindik hikaye, bölümler ilerledikçe yine bildiğimiz klişelere bel bağlayarak, absürt ne kadar durum varsa yaparak yol alıyor. Aslında makjang denilen bir türün özelliklerini de taşıyor dizimiz. Argo bir terim bu. Normalde bir tür soya fasülyesi ezmesine verilen isim. Neyse, bu türdeki dizilerde durumlar abartılır, abartmanın da ötesine geçilir hatta. Hani bizim yavrucaklar sezercikler ya da küçük emrahlar vardır ya, hah işte tam o filmlerin tarzında gelişir olaylar. Burada da durumumuz, romantik bir hikayenin alabildiğine absürt olması gibi bir şey yani. Zekice durumlarla komedi yaratılmaz da bu tür dizilerde, salak saçma şeyler olur, komedi diye bunlar önümüze sunulur.
Dynamite Kiss de bu tür bir dizi işte. Öyle değilmiş gibi başlıyor, özellikle Go Darim'in pek bilinmeyen bir üniversiteden mezun olmasından ötürü iş bulamıyor oluşunun, hayatta yaşıtlarının geldiği ve geçtiği aşamalara gelememiş olmasından dolayı bir çeşit "yaşamıyor" olma durumunun, etrafındakiler onu üzüyor olsa da o onları üzmemek için sorun yokmuş gibi davranmasının anlatıldığı kısımlar oldukça derinlikliydi mesela. Ya da Jeju adasındaki kısımlarda hikaye tamamen bambaşka bir diziymiş gibiydi. Hem başrollerin kimyası müthişti orada, hem de hikayenin anlatılışı - bir nebze de olsa - dizinin sonraki kısımlarından daha iyiydi. Yine tabiki saçmaydı her şey, klişeydi ve cringelikten utanmamıza sebep oluyordu ama dizinin sonraki bölümlerde geleceği kıvam kadar saçma değildi. İdare edilebilirdi.
Dizinin bu kadar saçma salak olmasına ve bu türdeki çerezlikler arasında gerçekten kötü bir yere sahip olmasına rağmen bu kadar izlenmesinin sebebi ise çok iyi bir zamana denk gelmiş olması. Bu dizinin yayınlandığı dönemde kdrama sahnesinde hiç bu türden bir dizi yoktu izlenecek. Daha farklı işlerin, maceraların aksiyonların gerilimlerin ve deneysel şeylerin olduğu bir zamanda güneşli bir hava gibi ortaya çıkınca haliyle bu türün izleyicisini kaptı. Üstüne bir de bu türü ve kdramaları pek bilmeyen dünya çapındaki netflix izleyicisinin önüne düştü. Çünkü tam da kdramaların ve kmovie'lerin artan popülerliğinin ortasında yayınlandı netflixte. Haliyle sahneyi boş bulup, hiç reklam yapmadan, hiç çaba sarf etmeden ve dahası hiçbir şey de vaat etmeden izleyiciyi toplamış oldu.
Çünkü cidden normal şartlarda kimsenin izlemeye devam etmeyeceği kadar kötü. Aşırı da gömülecek kadar değil elbette, dediğim gibi çok iyi başlayan, iyi düşünülmüş konulara ve temalara da sahip bir hikaye bu. Ama hepsini, absürt ve komedik olacağım diye hoplaya hoplaya geçiştiriyor. Geçiştirmese de ciddiye alamıyorsunuz pek. Tüm bu olan bitenin içinde bu karakter ya da bu hikaye arc'ı beni o kadar da etkilemedi oluyorsunuz izlerken. Gerçi hakkını yemeyeyim, pek sevimli, böyle pıtırcık gibi bir şey izliyoruz. Dizi hakikaten sevimli, salak dediğim de bu sevimlilikleri bir yandan da. Hani kendisini ciddiye de almıyor zaten, ne olduğunu çok iyi bilip, ona göre devam ediyor.
Yapmadıkları şeyler içinde karakterlerin değerini bilmek de var işte. Mesela izlediğim en kayda değer anne rollerinden birine rastlamış olmama rağmen hepi topu toplasak yarım saati geçmeyen bir ekran süresine sahipti Go Darim'in annesi. Ya da Gong Ji Hyeok'un kankası olan karakterin de ona hayat veren oyuncunun havası ve yeteneğiyle çok iyi olmasına rağmen aşırı yan rolde kalmasına anlam veremedim. Mesela yine bir hikayenin kötüsü ve onu canlandıran oyuncusu, başrolden çok daha iyiydi. Gong Ji Hyeok'un ablasını canlandıran Jung Ga Hee hem çok iyi ve doğal oynuyordu, hem de karakter başrollerden daha derinlikli yazılmıştı. Olmazsa olmaz aşk dörtgenimizin bir ucu olan Yoo Ha Yeong karakteri de belki bu türde yazılmış karakterler arasında en taze, en nitelikli ve ilginç olandı ve evet o da başrollerden çok çok daha iyiydi.
Bir diğer sinir bozucu karakter de aşk üçgenimizin diğer ucu olan fotoğrafçı boy-next-door'du. Karakteri canlandıran Kim Mu Jun'u ilk defa gördüm, önceki işlerine bakarsak Ahn Eun Jin ile paket olarak satılıyor gibi görünüyor. Burada bu ilk görüşümde vay be dedim ne kadar yakışıklı bir çocuğumuz. Belki de buradaki styling'inden olabilir. Neyse, bölümler ilerledi, hep beraber dedik ki lütfen, lütfen o klişe hale sokmayın bu karakteri. Yapmayın bunu ya. Ama yaptılar. İzlemesi eziyete dönüştü. Oysa Yoo Hae Yeong karakterinin sevgisiyle yaralarını sarabilir, yine sevmeyi öğrenebilirdi. Başrole aşık etmenin, iki başrolün arasına girmeye çalışmanın hikaye açısından da hiçbir anlamı yoktu, hiçbir heyecan unsuru da yoktu. İki başrol arasında zaten yeteri kadar sorun vardı. Bu karakteri tamamen destekçi ve herkesin kalbini kazanan, sevgi dolu ama onu ve oğlunu terk eden eşinin yarasıyla harap olmuş bir adam olarak çizebilirlerdi. Ellerindeki şansı mahvettiler.









































