15 Kasım 2025 Cumartesi

Learning to Love [愛の、がっこう。] (2025)

 


30larındaki Manami, bir kız lisesinde edebiyat öğretmeni. Sessiz, ağırbaşlı, utangaç ve kendi halinde olduğundan öğrencileri pek sözünü dinlemiyor ve saygı duymuyor ona. Yine de Manami, öğrencileri için elinden geleni yapmaya çalışıyor. Bir gün kızlardan birinin bir "host kulübündeki" bir host gence aşık olup, annesinin kredi kartın bir dolu harcama yaptığı haberi gelince, okul Manami ile stajyer öğretmeni peşine gönderiyor. İki öğretmen gidip, kız öğrenciyi kulüpten alıp getirme göreviyle Tokyo'nun eğlence hayatının son gaz devam ettiği bir bölgesine gidiyorlar. Güç bela, kavga dövüş öğrenciyi zorla oradan çıkarırken Manami, kızın bu halinden mesul olan host ile de atışıyor hatta.

Okulda ise kızın ailesi diyor ki kızımızın bir daha oraya gitmemesini garanti altına almak için o host olan gençten yazılı taahhüt alın gelin bize. Bir daha kızımızın yanına yaklaşmaması için. Manami kariyerinde tutunabilmek için haliyle okulun ve velilerin istediği her şeyi yapmaya çalışıyor. Kulübe gidip, bu takma adı Kaoru, gerçek adı Taiga Takamori olan genç adamdan imzalı bir yazı isteyince fark ediyor ki Taiga ilkokula birkaç sene gitmiş, yazmayı bilmiyor. Manami insan gibi bir insan, hem de o yazılı kağıdı alamazsa okul onu kovacak, Taiga'ya okuma yazma öğretmeye başlıyor akşamları gizli gizli. Böylece bu ikisi bu derslerin etrafında birbirlerine ve sevmeye, yaşamaya, hayata dair pek çok şey öğrenmeye başlıyorlar.

Learning to Love [愛の、がっこう。 - ai no gakko diyor okunuyormuş, aşk okulu diye direkt çevrimi], Japonya'nın Fuji TV kanalında 10 Temmuz-18 Eylül arasında yaklaşık birer saatlik 11 bölüm halinde yayınlanan bir dizi. İlk izlediğim Japon dizisini (Cinderella Closet [シンデレラ クロゼット] (2025) - 12 bölümlük sevimli bir değişim hikayesi) anlatmıştım. Bu da ondan cesaret alarak izlediğim ikinci dizi. Ve ilkinde yaşadığım o şaşkınlıktan çok daha farklı bir şaşkınlıkla izlediğim bir dizi. Dahası ağzımda acımsı tatlı bir tatla ağladığım, ahh keşke anlamasaydım diyerek anladığım için acıyla gülümsediğim karakterlerin içinde debelendiği, mücadele ettiği, nefes almaya çalıştığı bir hikayeye sahip bir dizi.

Başladıktan sonra bir türlü bırakmak istememekle, verdiği acı hissin ağırlığıyla izlemesem aslında diye bocalamaların arasında gidip geldim 11 bölüm boyunca. Japon hikaye anlatıcılığının yine her dakikasında beni şaşırtmasıyla kendimi bir türlü alamadım tabi izlemekten. Bu kadar duygusuz ve katı görünüp de duyguları bu kadar direkt ifade edebilen karakterleri nasıl yazıyorlar diye şaşırıyorum. Tam da öyle bir durumda ya da başka bir durumda aynısını hissettiğim duyguları mesela, ifade etmeye başlıyor önümdeki karakter bir anda. Mesela ne bileyim şöyle bir durum olsun. Kahve yaptınız kahve makinesinde ama baktınız o anda yanınızdakine veriyorsunuz o kahveyi, içmek ister misin diye. Çok mutlu oluyor, bana kahve yaptı diye, ikram etti diye. Siz de düşünmeden iyilik yaptığınız düşünüyor ve mutlu oluyorsunuz ama aslında içten içe başka bir kahve istediğiniz için onu verdiğinizi fark ediyorsunuz. Böyle düşüncelerin, böyle hislerin hiçbir hikayede direkt ifade edildiğini görmemiştim ben. Genelde böyle sahneleri mesela okurken ya da izlerken, hafiften bir aklımızın ucunda belirir karakterin bu hissiyatı, şüpheleniriz, kurcalarız, oyunculuğunda veya satır aralarında ele geçiririz. Oysa bu izlediğim iki Japon dizisinde de böyle sahnelerde açıkça karakterlerin iç sesiyle bam bam diye o duygularla, o iç muhasebelerle yüz yüze geldim.


Bunun yanında bu hikayenin bana neden bu kadar dokunduğuna dair anlatacaklarım acı-tatlı aslında. Tıpkı dizinin hikayesi gibi. Manami kızımızın her şeyi ve herkesi kontrol eden babasıyla ilişkisi zaten en başta üstüme çöktü. Manami bu yüzden esasında ailesinin ve yetiştiriliş tarzının ona etkisiyle kendini içine hapsettiği kocaman duvarların içinden çıkmaya çalıştı tüm dizi boyunca. Babasının ruhsal olarak hapsettiği annesinin sessiz çığlıklarının gölgesinde her şeye göğüs germeye çalıştı ayrıca. Ama o babanın da tüm benlik ve hayat bilincinin yanlışlığıyla karşılaşmasını ve yıkılıp, yeniden kendini inşa etmesini anlattı bir yandan da hikayemiz.


Manami ile Taiga'nın toplumun tüm yargıları ve kuralları içinde sevmeye, mutlu olmaya, yaşamaya çalışmalarını anlattı sonra. 30larının ortasındaki bir kadınla 20lerinin başındaki bir adamın birbirlerini anlamalarını, birbirlerine iyi gelmelerini, birbirlerinden öğrenmelerini gösterdi bölüm bölüm. Taiga'nın aşırı özgüvenli, şen şakrak, çok sosyal, konuşmada iletişimde çok güçlü görünen kabuğunun altındaki tamamen kendinden nefret eden, hiç güvenmeyen minicik çocuğun habire yediği tokatlarla nasıl kendini geri çektiğini, kapılarını kapattığını izledikçe bunu nasıl bu kadar güzel anlatabiliyor olabilirler diye bakakaldım ekranıma.


Hikayenin kötüsüymüş gibi görünen ama aslında grinin tam anlamını gösteren müthiş bir karakter izledim mesela sonra. Manami'nin görücü usulü evlenmesi için ayarlanan Yoji Kawahara karakterinin hem tüm hareketlerine sinir olup, hem de her birini anlıyor olmak, hikayenin başından sonuna tutarlı bir şekilde gri kalmasını izlemek daha önce pek de rastlamadığım bir deneyim oldu.


Hikaye ve anlatım açısından bu kadar aşık olduğum dizinin kötü yönüyse bir türlü anlam veremediğim o çiğlik. Diğer dizide de böyleydi, bu dizide daha da göz kanatır bir haldeydi. Mesela yaşı daha ileri olan oyuncular tamamen tiyatro sahnesindeymiş gibi oynuyordu. Bir hareket yapıp, sonra bekliyorlar. Replikleri hareketleri akmıyor, oynadıklarını çok göstere göstere oynuyorlar. Diğer oyuncularda o kadar göze batmıyor ama onlarda da yine o beklemeleri, sahnenin içinde hadi ben repliğimi söyledim şimdi bekliyorum diye bakmalarını görebiliyorsunuz. Yine de anlatılan hikayenin güzelliğine hepsi bir şekilde akıp, yolunu buluveriyor insanın gözlerinde.


Bir de çok güzel şarkılar söylüyorlar soundtrackinde. Şu şarkıyı her bölüm sonunda duymaya başladığımda midemde, göğsümün ortasında oluşan girdabı anlatabilecek kelimelerim yok.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Romantics Anonymous {匿名の恋人たち} (2025)

 Lee Hana, Koreli bir çikolatacı. Tokyo'daki Le Sauveur isimli çikolata dükkanına "isimsiz çikolatacı" olarak çikolata yapıyor...