Kim Yeong Ran, 20lerinin sonunda, çok zor bir hayat geçirmiş, aşırı yoksulluk içinde günlük işlerde çalışarak karnını doyurmaya çalışırken son bir umutla büyük bir şirketin koruma ilanına başvurup, mülakata gidiyor. Hayattaki son şansını kullanan Yeong Ran, şirketin başkanı tarafından kişisel koruması olarak işe alınıyor sonra. Koskocaman bir ramen üreten Gasung Grup'un başkanı olan pek ihtiyar amcamızın ise amacı farklı, Yeong Ran kızımıza bir anlaşma öneriyor. Diyor ki benim birkaç aylık ömrüm kaldı, şimdi gizliden evlenelim, ben öldükten sonra bir 3 ay içinde hissedarlar toplantısı olacak. Orada şirketimin üvey çocuklarımın eline geçmemesi için oy kullanacaksın. Ama bu üvey çocuklar olan abla kardeş o kadar tehlikeli ki o 3 aylık zaman diliminde hayatta kalmayı başarman lazım. Üvey çocuklardan abla olan kadın oyunculuk bölümünde proseför - mecaz değil, ciddi ciddi profesör üniversitede. Kardeş olan adam ise her dizimizin olmazsa olmazı zengin, işe yaramaz, züppe erkek kardeş. Kim Yeong Ran kızımıza bu işte yardım edecek olan ise ihtiyar başkanımızın pek sadık ve akıllı avukatı Lee Don. Başkan amcamız ölünce avukatımız Kim Yeong Ran kızımızı kendi memleketi olan köye anaokulu öğretmeni Bu Se Mi olarak gönderiyor. Ama köyümüz öyle sessiz sakin saklanılabilecek bir yer değil, Yeong Ran kızımız köyümüzün birbirinden çılgın ve meraklı ama bir o kadar da sevimli sakinlerini kandırabilmek ve bir yandan da peşindeki kötüleri atlatabilmek ve bu arada önündeki 3 ayı ölmeden geçirebilmek için uğraşıyor.
Ms. Incognito {착한 여자 부세미}, 29 Eylül - 4 Kasım arasında yaklaşık 70'er dakikalık 12 bölüm halinde Güney Kore'nin ENA ve Genie TV kanallarında yayınlandı. Orijinal adının çevirisi iyi kız/kadın Bu Se Mi aslında ama tabi sanırım uluslararası başlık için daha karizmatik bir şey bulmak istemiş olabilirler. Başladığını gördüğümde konusuna ve posterine şöyle bir göz gezdirip, hımm bir bakarım demiştim. Ama bu göz gezdirmeyi o kadar kafam başka yerlerde ve gözlerimin ucuyla yapmışım ki diziyi izlemeye başlayınca hiç beklediğim şey çıkmayınca ben başka bir şey mi okumuşum dedim. Cidden bir konuyu bu kadar ancak yanlış anlayabilirmişim. Ben zannediyordum ki başrolümüz kız, eski kocasından kaçıyor. Kocası işte şiddet falan gösteriyor, kızı öldürmeye çalışıyor, bu da başka bir kimlik altında kaçıyor. Hatta posterdeki gözlüklü adamı ki yukarıda bahsettiğim avukat oluyor kendisi, o korkutucu koca zannetmiştim. Ben üzücü bir gerilim izleyeceğim diye kafama kodlamış, ekrana bakarken önümde aşırı sevimli ama çok da ürkütücü, samimi ve üzücü ama maceralı da bir hikaye buldum. Tüm bunları bir arada nasıl bünyesinde barındırabilir bir hikaye dersek...Alabildiğine karmaşık.
Tamam ben konuyu her şeyi yanlış anlamışım da hikayenin gerçek halini de okusam yine de izlemeye başladığımda karşımda bulduklarım bundan farklı olacakmış. Dediğim gibi karmaşık, tanıtım yazısını okuduktan sonra ve dahi ilk iki üç bölüm boyunca da insan çok farklı şeyler bekliyor. Mesela en başta Kim Yeong Ran'ın etrafındaki hava da içine düştüğü ortam da çok karanlık ve boğucu. Başkanın evi ve evdeki karakterler adeta bir kara komedi filminden fırlamış gibi. İster istemez hikayemizin tonunu bu şekilde düşünmeye başlıyorsunuz. Ardından koruma kızımız, anaokulu öğretmeni kimliğine bürünüp sevimli bir köye gidiyor. Bu sefer hikayemizin tonu tamamen değişiyor, minik kasabalarda geçen Güney Kore dizilerimizden birine dönüşüyor. Bu arada başkanın üvey kızı olan profesörün tarafındaki sahneler bambaşka bir havada, kadın neredeyse dümdüz bir ifadeyle adam doğruyor. Tüm bu geçişler arasında hikayenin ne olduğuyla ilgili kafamız karman çorman oluyor.
Dahası izlemeye başlarken normal ölçüde bir 16 ya da 20 bölümlük hikaye olacağını düşündüğümden, birkaç bölüm sonra her şeyin cumburlop geliştiğini görünce neler oluyor burada diye bakınmaya başladım. Zaten güleyim mi ağlayayım mı korkayım mı sevineyim mi diye izlerken bir de ne göreyim 12 bölüm. 12 bölümde hemen işi bitirecekleri için hiç de tanıtım yazısının insanda oluşturduğu izlenimin hakkını vermeye niyetleri yoktu. Mesela Kim Yeong Ran'ı o köye götürüyorsanız ve o kadar zahmete girip, yeni bir kimlik inşa ediyorsanız ve hatta kanlı canlı bir minik sevimli kasaba oluşturuyorsanız hakkını vermeniz gerekiyor. Tek tek özenli karakterler yaratıyorlar, köyde çok güzel bir dinamik oluşturuyorlar ve hikayenin ana teması kızımızın o köyde saklanması olarak gösteriyorlar ama köyde toplasak iki bölüm ancak geçiriyor. Avukatımız Lee Don güya çok zeki olduğundan kızımızı kendi köyünde saklıyor ama Yeong Ran'ın orada olduğunu iki bölüm içinde bir Alaska'dakiler öğrenmemiş oluyor. Yine de aralardaki minik sürprizler ve sondaki ters köşeler - tahmin edilebilir olsalar da - güzel dokunuşlardı ve her şeyin bu şekilde koştura koştura, üzerinden atlaya atlaya, yapılan onca masrafa rağmen pastanın kremasından bir parmak alınarak geçirilmiş olmasını dayanabilir kılıyordu.
Başroldeki koruma kızımızı oynayan Jeon Yeo Bin'i 2023'te A Time Called You'da izlemiştim ilk defa (şurada yazmıştım). Orada o kadar sinirimi bozmuştu ki (üzücü olduğundan) hikaye, kızı da bir daha görürsem her şeyi yeniden hatırlarım diye düşünüyordum. Oysa burada tamamen farklı bir havaya büründüğünden aynı insan bile olmadığı düşünmeye başlayacaktım. O dizide de "Başrolde hem 2023'teki kızı hem de 1998'deki kızı oynayan Jeon Yeo Bin'i ilk defa izliyordum mesela ve ilk üç dört bölümde bu iki karakteri iki ayrı kişi oynuyor zannettim. Tamamen farklı iki insana dönüşüyordu karakterler değiştiğinde bence." diye yazmışım mesela. Peşinden de "Ama hiçbir duygusu bana geçmiyordu o ayrı. Bir şeyler hissetmemi sağlamıyordu." demişim ama burada her bir duyguda, o ufak nüanslarını gördükçe, hissettiklerini hissettikçe anladım ki A Time Called You'da olaylara üzülmekten kızın karakterine sinir olmanın ötesine geçip oyuncuya da sinir olmuşum.
Başrollerdeki bir diğer oyuncu, çilek çiftliğinin sahibi ve kızımızın romantik bir şeyler yaşadığı genç babayı canlandıran Jin Young'u ise ilk defa 2024'teki Who Is She'de izlemiş ve bu çocuk niye başrol ve bunu kim yakışıklı buluyor diye söylenmiştim. Sonra da 2016'daki Love in The Moonlight'ta da izlediğim fark ettim ama o kadar dikkatimi çekmemiş. Kendisine garezim yok da Who Is She'de yan roldeki Yoo Jung Hoo'yu aşırı beğenince istemsizce olmuştu tüm bunlar. Neyse, buradaki hali vakti her şeyi tam kararında geldi bana. Erken yaşta çocuk sahibi olmuş, karısı başkasına aşık olup çocuğunu ve bunu terk etmiş, minik köyünde kendisine ve oğluna sevimli bir hayat kurmuş, dürüst, namuslu, insan gibi bir insan olarak en sevdiğim karakterlerden birine hayat verdi.
Ama asıl alkışı hak eden, tüm dizi boyunca hem ölümüne tüylerimi ürperten hem de oyunculuğu karşısında önünde yerlere kapaklanacağım başka biri ile tanıştım bu dizi sayesinde. Başkanın üvey kızı olan profesörü canlandıran Jang Yoon Ju. Şimdiye kadar sadece iki üç dizide ve 6 filmde oynamış görünen bu kadın esasında işe bir model olarak başlamış. Uzun süre top model olarak çalışmanın yanında tv programları sunmuş, radyoculuk yapmış. Dizide izledikten sonra bunları okuyunca inanamadım. 12 bölüm boyunca gözlerimin önünde ortaya koyduğu oyunculuk, olsa olsa 40 yıllık bir tecrübenin sonucu olabilirdi. Hakikaten bunca dizi, film ve o hikayelerdeki kötü karakterlerin arasında beni hem bu kadar rahatsız eden ve korkutan ama o kadar da keyif veren bir kötü çok az olmuştur. Dizinin 12 bölüm sürmesine sinir olmamın bir başka sebebi de oydu, bu karakterin neler yapabileceğini, nereye gidebileceğini biraz daha uzun izlemek isterdim.
Diyebileceğim tek şey, ellerinde çok güzel bir potansiyel varken sırf 12 bölüm olsun diye her şeyde kısa kaldıkları. Bir dolu keşfedilecek hikayesi, yaşanacak güzel günleri ve yazılabilecek maceraları varken hiçbir şeye tam olarak dokunmadan toparlayıp gitmişler gibi bir dizi.






Hiç yorum yok:
Yorum Gönder