Boynextdoor'u ilk dinlediğimde hımm çok mu neşe dolular acaba bana göre diyerek bir geri itmiştim. Ama adım adım, yavaş yavaş sızdılar o neşeleriyle, o coşkularıyla, o bitmeyen enerjileriyle kapımdan içeri. 2023'te çıkış yapmış olmaları lazım. Ben geçen senenin başından beri daldım dünyalarına. Dediğim gibi önce bir yaptıkları müzik benlik değil geliyordu, sonradan şarkılarını çok sevmeye başladım. Bu sene çıkan 7 parçalık albümlerinin çıkış şarkısı I Feel Good, aşırı keyifli. Ama özellikle ilk parça "123-78"e (ya da hepimizin bildiği şekliyle my baby georgia :) ) gönlümü tamamen kaptırdım.
2. TABLO X RM - Stop The Rain
İki söz ustası, iki IQ uzmanı, iki hissettiklerimizi bizim gibi hissedip anlatabilen müzisyen tam da bahar gelip, havalar ısınmaya başlamışken ve belki geleceğe umutla bakabilir miyiz ki derken göğsümüzün ortasına böyle şarkı bıraktı.
Can't run away from the pain
I feel like I'm goin' insane
Bad thoughts fillin' up my brain
Demons swimmin' inside my veins
Two seconds
From fallin' into nothing
Can't run away from the pain
I'm tryna stop the rain
3. 2Z (TUZI - 투지) - CROSS ROAD
2Z, 2020'de çıkış yapmış bir band. İlk defa duyuyorum sanırım bu şarkılarıyla. Şarkı çok güzel sözlere ve hoş bir melodiye sahip.
4. Grizzly(그리즐리) - An Ordinary Day (haru)(보통의 하루 (はる))
Gerçek adı Go Young Ho olan Grizzly'yi ilk defa dinliyorum ve sesi değişik bir renge sahip. Şarkı da çok hoşuma gitti. Böyle sözlerine özen gösterilip de yazılan, sembollerle tatlı şeyler anlatılan şarkılar ne kadar güzel oluyor değil mi?
5. YUTA ユウタ - TWISTED PARADISE
Temelde k-music sayılmıyor çünkü söyleyen de Japon, sözlerin yarısı da Japonca. Yuta Nakamoto, NCT grubunun bir üyesi. SM entertainment'tan nefret etmek derecesinde hazzetmiyorum, NCT grubunun müziğine açıkçası - tüm SM nefretimden bağımsız - dayanamıyorum. Ama Yuta'nın bu solosunu iyi ki dinlemişim. Aşırı sevdim. Demek ki sorun gerçekten de NCT'nin grup olarak yapmayı seçtiği müzikteymiş.
6. 더윈드 (The Wind) - Hello Tomorrow (안녕 내일)
The Wind, 2023'te çıkış yapmış bir erkek grubu. Daha önce dinledim gibime geliyor ama başka bir şarkılarını beğenip de kaydetmemişim. Bu şarkı çok sevimli, dinlemesi keyifli.
7. HAN SUSUNG (한수성 ('아빠 힘내세요' 작곡가)) - Are You Listening (듣고 있나요)
Şarkı hakkında da söyleyen hakkında da okuyabildiğim bir şeyler bulamadım. Hiçbir fikrim yok yani. Ama çok sevdim amcanın sesini de şarkıyı da.
8. 정상수 & 홍가 (Jeongsangsu & Hongga) - 라면먹고 갈래요? (Do You Want To Eat Ramyun?) Feat. 령교
Çok böyle evde yapılmış gibi durmuyor mu şarkı? Böyle sanki üniversite arkadaşları kafa kafaya vermiş, bir akşam öğrenci evinde şarkı kaydetmiş. Sözleri de öyle, havası da öyle. Ama keyifli.
9. BLSG(분리수거밴드) - MAIL TO HEAVEN(그곳에 가져갈 오늘을 살아요)
BLSG, 2014'te kurulmuş bir rock band'i. Şarkı ne söylüyor bilemiyorum. Ama ne dediğini anlamasam da içimde bir yerlere dokunuyor gibi hissediyorum.
10. Lee Hyo Je (이효제) - Get Out Now
First Love isimli minicik dizinin soundtrackinden bu şarkı. Söyleyeni de tanımıyorum, diziyi de izlemem eminim ama şarkı güzel olmuş.
11. RIIZE 라이즈 'Bag Bad Back'
Riize ile ilgili fikirlerimi bir gün oturup, uzun uzun anlatmak, dertleşmek istiyorum ama o gün bugün değil bence. Neyse. Bu sene yayınladıkları 10 şarkılık tam albümlerinin çıkış şarkısı bu. Dinleyip eğlenebiliyorum.
Enhypen'dan hep haberim vardı, her yeni bir şeyler çıkardıklarında dinleyip-izleyip vay canına deyip sonra geri dönmüyordum. Yani hemen hemen her yaptıklarını beğenip de neden "fan"ları olmadığımı ben de bilemiyorum. Bu sene ancak kendimi onlara bu kadar dalmış buldum. Sanırım bana hep çok soğuk, çok mesafeli, fazlaca kendilerini beğenmiş geliyordu dışarıdan bakınca. Artık öyle düşünmüyorum sanırım. Bu sene çıkan singleları Loose, daha önce yaptıkları şarkılardan biraz daha farklı bir hava taşıyor gibi. Hoş.
2. 장현승 (Jang Hyun Seung) - 궤도(Orbit)
Jang Hyun Seung, eski bir Beast üyesi. Hemen bir sonraki şarkı (alttaki) ise bu Beast grubunun şarkısı. Grup, Cube Entertaintment'ı terk ettikten sonra isim hakkını alamadığından sanırım isim değiştirip - Highlight olup - müzik yapmaya devam ediyor. Ancak geçen sene isim hakkını kazanmayı başardılar ancak yeni isimleriyle devam etmeye karar verdiler. İşte bu şarkıyı söyleyen Jang Hyun Seung ise gruptan taa 2016 yılında yeter artık ben kendim müzik yapacağım diyerek ayrılmış. Daha önce kendisini hiç dinlememiştim. Bu şarkı ilginç geldi. Dinlerken sanki bir patlama noktası yokmuş gibi yükseliyor yükseliyor ve böyle şarkı boyunca nefesi tükenecek mi diye onunla birlikte koşturuyormuş gibi hissettiriyor. Değişik.
3. 하이라이트(HIGHLIGHT) - Chains
Yukarıda anlattığım gibi grubun tarihçesi. O zaman şimdi de benim grupla ilgili tarihçemden bahsedebilirim. Sene 2018, Radio Romance diye bir dizi başladı. Her şeyin dijitalleştiği, internetleşmeye başladığı bir dönemde etkisini, soluğunu kaybetmiş radyo yayıncılığı ile ilgili nostaljik, sakin, güzel cümlelerle anlatılan bir dizi bulduğum için sevinçli izliyordum. Ama o da ne yarabbim, dünya üstünde gördüğüm en itici, en sinirimi - nedensiz - hoplatan insanlardan biriyle tanışmış oldum diziyi izlerken. Başrol oyuncusu Yoon Doo Joon. O kadar beni irrite edici bir insan ki kendisi, anlamlandıramıyorum. Yani bir önceki ay güzellememde Beomgyu için dedim ya sebepsiz bir şekilde ona çekiliyorum diye, hah işte bu insan da aynı sebepsizlikle beni acayip rahatsız ediyor. O zaman kim ki bu diye iki satır bilgi baktığımda görmüştüm hangi grubun üyesi olduğunu ve öyle haberim olmuştu grubun isminden yalnızca. Adamdan o kadar iğrenmiştim ki hiç dinleyesim, ne müzik yapıyorlarmış diye bakasım bile gelmemişti.
Sonra yıllar geçti, sene oldu 2024, ben Marry My Husband dizisini izledim. Orada izleyen herkesin içini ısıtan Lee Gi Kwang ile tanışınca grubu dinlemeli miyim acaba diye bir düşündüm. Ta ki bu Nisan'da çıkan yeni albümlerinden bu şarkı ile karşılaşıncaya kadar elim de gitmemişti açıkçası. Bu şarkı oldukça klasik bir kpop şarkısı. Hatta neredeyse tam bir 2.jenerasyon formülünde. Temiz, düzenli, dinlenesi bir şarkı benim için.
4. MEOVV(미야오) - HANDS UP
Meovv, eylülde çıkış yapmış bir kız grubu. YG'nin bir alt şirketi gibi bir şey olan The Black Label'danlar. Grubun ismini falan görünce bu ne saçmalık diyerek hiç dinlemeye tenezzül bile etmemiştim. Ama sonra önüme düşünce dinledim ve her dinleyişimde grubu, diyorum ki benim bunları beğenmemem lazım. Vik vik kız gruplarından biri çünkü. Her görüşümde ıhıh beğenemem ben böyle bir şeyi diyorum. Ama gelin görün ki spotify'ımı bir açıyorum, geçen sene çıkardıkları 3 şarkıdan ikisini kaydetmişim. Şaka gibi. Şimdi de bu sene çıkardıkları 6 şarkılık EP'lerinin bu çıkış şarkısını beğendim. Kendime gözlerimi devirip, dinlemeye devam ediyorum.
5. KAI (카이) - Wait On Me
EXO'dan blogda hiç bahsetmemişim, çünkü dinlemiyorum. Sevmiyorum. Hoşlanmıyorum. Sadece bir keresinde "EXO ne lan?! Futbol takımı kadrosu gibi boy band mi olur? Bir de bunlar kendi içinde de gruplaşıyormuş bilmem ne?!" diye yazmışım. Sene 2017, belli ki henüz Seventeen'ı falan görmemişim (Seventeen böyle meslek lisesi maça gidiyor gibi bir kadro yani öyle düşünün).
Üyeleriyle de çok alakam olmadı bu yüzden. Bir işte Baekhyun'u severim biraz (çünkü Moon Lovers (Scarlet Heart:Ryeo)). Bir de tabi sesini beğenirim Baekhyun'un. Kai'den ise hiç hazzetmem. Bana pek sempatik gelen insanlardan değil. Ama bu sene çıkan bu 4.mini albümdeki hemen hemen her şarkıyı beğendiğimi fark edince kendime şaşırdım. Bir de youtube'da birkaç videosuna - konuştuğu, şakalaştığı, insanlarla muhabbet ettiği - rastlayınca sanırım önyargılı mı davranmışım acaba ki dedim.
Neyse albümden en çok bu şarkıyı beğendim.
6. xikers (싸이커스) - BREATHE
Xikers, Ateez'in de yer aldığı KQ şirketinden 2023 yılında çıkış yapmış bir grup. Yaptıkları müziği gerçekten seviyorum. Çünkü saçma ve eğlenceli. Daha önce ilk albümlerinden Tricky House şarkısını kaydetmiştim. Yine biraz futbol takımı tarzında bir grup (10 kişi) ama neyse.
7. 신성 (Shin Seong) - 얼큰한 당신 (You Are So Refreshing)
Bu ayki trot şarkımız da bu. Aşırı eğlenceli değil mi ya?
Choi Beomgyu, TXT'nin bir üyesi. TXT'ye dikkatimi çeken, grubun yaptığı müziği dinlememi sağlayan sebep. Bazı insanlara elinizde olmadan çekilirsiniz ya, sebep yokken ortada, hah işte Beomgyu da benim için o insanlardan (yoksa bence o grupta Soobin'i gördükten sonra dibi düşmeyen olamamalı:) ) Neyse, bu Beomgyu'dan uzun zamandır beklediğimiz bir solo çıkış. Çok güzel mesajlar içeren, sözleri özenle yazılmış, Beomgyu'nun samimiyetiyle seslendirdiği bir şarkı. Genel olarak TXT'nin her şarkısını dinleyemiyorum, ara ara ooo bu baya iyiymiş dediğim şarkıları ve yo yo yo hiç bana göre değil deyip kapattığım şarkıları oluyor. Beomgyu'nun kişisel olarak müzik tarzı da bu anlamda bana yakın (sadece bu solo şarkısından ötürü demiyorum).
Bu Daegu şehrinde de bir sihir var gibi görünüyor. Beni etkileyen 3 müzisyen de oralı. Neyse bakalım.
2. NEWBEAT(뉴비트) 'Flip the Coin' ve 'JeLLo(힘숨찐)'
Newbeat 7 kişiden oluşan ve Mart ayında çıkış yapan bir erkek grubu. Şarkıları hep bu türde gibi görünüyor dinlediğim kadarıyla. Ne türde diye soracak olursanız ismini veremem, işte bu türde yani. Bu şarkılarında, altta şarkı boyunca o 90ların başındaki yeraltı rap sahnesinin arkaplan müziği çalıp durduğu için sanırım kulağımı çelmiş olmalı.
Bu da Jello isimli bir diğer saçma şarkıları aynı albümden. Hem saçma buluyorum hem de eğlenceli geliyor. Yapacak bir şey yok.
Bu ay da bir başka trot şarkısı bulmuş oldum :) Trot'a karşı hakikaten büyüyen bir sevgim var. Dinledikçe mutlu oluyorum, mutlu oldukça seviyorum. Şarkılarda anlatılanlardan ve şarkıların ritimlerinden bağımsız bir şekilde mutlu oluveriyorum.
Bu şarkıyı söyleyene gelirsek Jeong Dong Won henüz 18 yaşında bir trot şarkıcısı. 13 yaşındayken yarışmada birinci olup da devam etmiş bu kariyere. Evet, neler var neler.
4. NTX (엔티엑스) 'OVER N OVER'
NTX 2021 yılında çıkış yapmış ama sanırım ilk defa dinliyorum. Hiç kaydettiğim şarkıları yok. Ama bunu pek beğendim. Şarkı başladığında beğenmeyecek gibiydim ama sonra nakarata doğru gelince havasına kapıldım.
5. 알 수 없는 인생 · Youngtak
독수리 5형제를 부탁해! (Original Television Soundtrack) Pt.2
For Eagle Brothers (2025) dizisinin soundtrackinden bir parça bu. Bilinmeyen hayat gibi bir şey oluyor çevirince şarkının ismini. Ama aşırı eğlenceli değil mi?
6. 015B(공일오비) - 나는 니가 죽는 것도 보고 싶어 [I'd Also Love to See You Dying] (Feat.이서현 [Lee Seohyun])
015B, ülkenin ilk "producer müzik grubu"ymuş. 1990'dan beri müzik yapıyorlarmış. İlk defa böyle bir tanımlamaya rastladım. Jeong Seok-won ve Jang Ho-il kardeşlerden oluşan grup şöyle müzik yapıyor yani: Bunlar kafa kafaya verip bir şarkı yapıyor, her seferinde de o şarkıyı başka bir vokalist söylüyor. Ben öyle anladım. Bu şarkıdaki vokalist Lee Seohyun ise 2023'te çıkış yapmış bir solo şarkıcı.
7. PL (피엘) - WINDOW
PL, gerçek ismi Seo Chang Yong olan ve 2018'den beri müzik yapan bir şarkıcı. Okuduklarım yanlış değilse Hyundai'da çalışan bir mühendisken demiş ki ben müziği hep sevdim hep yapmak istedim ee o zaman Seul'a gideyim de artık müzisyen olayım. İyi ki de demiş, çünkü bu şarkı çok çok güzel.
8. 하현상 (Ha Hyun Sang) - Lost
Ha Hyun Sang'ın sesini bugüne kadar duymamış olduğum için hayıflanıyorum. Ama haliyle Kore'den dünyaya yayılan daha çok pop olunca böyle indie sahnesinin mücevherleri internetin dolambaçlı koridorlarında kalıyor. 2018'de çıkıp yapmış Ha Hyun Sang. Pek çok soundtrack seslendirmiş. Tüm o şarkıları en başından oturup dinlemeye başlıyorum.
9. LUCY - Wakey Wakey (잠깨)
Lucy, 2020'de çıkış yapmış bir "band". Genel hatlarıyla müzikleri çok da hoşuma gitmiyor ama geçen sene çıkardıkları "The Knight Who Can't Die and The Silk Cradle" (못 죽는 기사와 비단 요람) şarkılarını (şarkının videosunu) aşırı sevmiştim. Arada olabilir öyle şeyler. Bu sene de bu şarkılarını beğendim.
10. Woody(우디) _ Sadder Than Yesterday(어제보다 슬픈 오늘)
Asıl adı Kim Sang Woo olan Woody, 92li bir soloist. Daha önce hiç dinlememiştim. Bu şarkı biraz fazla hüzünlü ve yavaş gibi ama hoşuma gitti.
11. OVAN(오반) - billionaire(천억부자) (Feat.VINXEN(빈첸), Im Soo(임수))
İsmi geçenlerin hiçbirini tanımıyorum ama bu şarkı bana çok bilindik geliyor. Sanki başka bir yerde dinlediğim bir şarkı gibi. Ama Korece değilmiş gibi. Neyse. Eğlenceli bence.
12. SeoYeon, JiWoo, YuBin, SoHyun - PainDrop
Friendly Rivalry dizisinin soundtrackinden bu şarkı. Bence güzel.
1. [YB] Rebellion (Feat.Xdinary Heroes) ve Daydream
YB, 1996'da kurulmuş bir rock grubu. Şu anda 4 kişiden oluşuyor, bir vokalist, bir gitarist, bir bassist ve bir davulcu. Şubatın sonunda Odyssey isimli - sanırım - 11.albümlerini yayınladılar. Benim gruptan tabiki geçen sene vokalistleri Yoon Do Hyun, Xdinary Heroes ile düet yapana kadar haberim yoktu. Geçen sene eylülde sanırım Xdiz'in "Instead" şarkısında Yoon Do Hyun'u görünce tanışmış oldum.
İki grup arasında bizdeki tabağınızı boş vermeyelim tarzında bir düetleşmece oldu o noktadan sonra. Şubat ayında da bu sefer Xdiz üyeleri topluca YB'nin bu şarkısında hem vokalleriyle hem de klibinde bizzat oyunculuklarıyla yer aldılar. Şarkıya tabiki bayıldım (çünkü Xdinary Heroes sevgim) ama açıkçası Xdiz yüzünden olmasaydı ve bu şarkı önüme bir şekilde düşmüş olsaydı da dinledikten sonra aynı şekilde seveceğim biliyorum.
Çünkü şarkı çok iyi. Özellikle 1:27'de başlayan kısmı başa alıp alıp dinliyorum.
Daydream de aynı albümün çıkış şarkısı. Sözleri de melodisi de bir o kadar güzel.
2. HEYOON - ASAP ft. Chris Patrick
Jeong Heyoon, Now United isimli kız grubunun bir üyesiymiş, hiç dinlememiştim. Bu şarkı sadece dinlediğimde hoşuma gitti. Normalde incecik, vici vicir kız vokalleri sinirimi hoplatır, onunki o kadar da ince olmadığından belki de, şarkı da temiz, belirli bir ritme sahip olunca dinlemeyi sevdim. Yoksa hemen hemen her gün Amerika civarlarında yapılan sevgilili şarkılardan biri daha olurdu bu Güney Koreli kızımız söylemeseymiş.
3. 규빈(GYUBIN) - LIKE U 100
Şarkının sözleri pek anlamlı değil, önce onu söyleyeyim. Ooo çok seviyorum sen de beni çok seviyorsun sen kralsın ben kraliçeyim gibi şeyler, hiiiç takılmayalım. Park Gyubin isimli bu kızımız 11-12 yaşında başlamış youtuberlık yapmaya, sonra işte şimdi de 20 yaşında bile değilken ver elini şarkıcılık kariyeri. Şarkı saçmalık ama eğlenceli.
4. Jae yeon(재연) - A Late Autumn Letter(어느 늦은 가을날의 편지)
Lee Jaeyeon 95'li bir şarkıcı, daha çok soundtrackleri seslendiriyor gibi görünüyor. Bu şarkı hem bir yandan çok üzücüymüş gibi, hem de bir o kadar da tatlıymış gibi geliyor. Ne dediğini bilmiyorum sözlerinde, bulamadım da. Ama dinlerken bana böyle kore dizilerini ilk izlemeye başladığım zamanlarda o dizilerin sahnelerinde kulaklarıma eşlik eden şarkılardan biri geliyor. Sanki 2005 ile 2015 arasında bir zamandan, samimi bir hikayenin, üzücü ama çözüleceğini bildiğimiz bir sahnesindeymişiz gibi.
5. ATEEZ(에이티즈) 우영 'Sagittarius'
ATEEZ'ı birkaç yıldır orada burada, zaman zaman dinliyordum. Ama ne haklarında bir şeyler biliyordum, ne de öğrenmeye hevesliydim. Sonra günlerden bir gün, Kasım ayında yeni albümlerinden bir şarkılarını dinledim, yeni çıktı diye. "Ice on my teeth" dinlediğim anda dilime, kafama, ruh halime takıldı. Kaç ay oldu hala ikide bir aklıma geliyor, mırıldanıp duruyorum. O şarkı acayip iyi. Bence tabi. Neyse. Şu anki konumuz gruptan Wooyoung ve onun solo şarkısı.
"Sagittarius" bildiğiniz gibi Yay burcu demek. Wooyoung tabiki yay burcu. Şarkı da haliyle gökyüzü, yıldızlar ve yay burcuyla ilgili alegorik bir aşk şarkısı.
6. LISA - Elastigirl
Blackpink ile ilgili düşüncelerimi en açık haliyle belirtirsem köy meydanında kazığa bağlanıp yakılacağımdan emin olduğum için bir şey demiyorum. Sadece şöyle diyebilirim, çok eğlenceli şarkıları var, açıp dinlemeye, eğlenmeye bayılıyorum. Konser videolarını, dans pratiklerini izlemek falan keyifli. Ama müzikal anlamda, sanat anlamında...dediğim gibi bağlı ellerimden sürüklenirken domates yağmuruna tutulmak istemiyorum.
Lisa'yı da bu anlamda, insan olarak, dansçı olarak, "performer" olarak çok sevsem de gerçeklerin de farkındayım. Lisa'yı gerçekten seviyorum, dans edişini izlemek büyük keyif. Neyse, bu sene yine dünya turuna (şaka gibi) çıkacak olan grubun her bir üyesi haliyle solo albümlerini yayınladı. Lisa'nın albümünde de birçok eğlenceli şarkı var. Ama en çok bunu sevdim. Sözleri bekleneceği üzere saçma sapan ama şarkı eğlenceli.
7. 박현규 (PARK HYUN KYU) - 아이 (I)
Park Hyun Kyu, Vromance diye bir vokal grubunun bir üyesi. Daha önce hiçbir şarkısını kaydetmemişim. Sesini de ilk defa duyuyorum o halde çünkü bu sesi bir kere duyup da kaçırmam imkansız.
Şarkı için ise sadece şu sözleri bırakıyorum ki neler hissettiğim dinlerken anlayabilirsiniz.
Like a child, I’m still
Young and clumsy
But why does the world
Keep telling me to grow up?
It’s okay to be a little late
You’ve been running nonstop
It’s okay to take a moment
To soothe your weary heart
The clumsy version of me I’ve seen over and over
Forces me to lower my head that only lookеd forward
It feels like I keep walking
In the opposite dirеction of my heart
So I wait for someone to lift me up from where I’ve fallen
8. JUST B - 한걸음만
Just B, 2021 yılında çıkış yapmış bir erkek grubu. Daha önce rastlayıp dinlediğim ve beğendiğim olmuş, geçen sene mayısta çıkan albümlerinden "Daddy's Girl" şarkısını kaydetmişim mesela. Bu şarkı ise şubatta çıkan 2 şarkılık EP'lerinden. Sözleri...biraz can acıtıcı. Ama çok güzel.
9. ALL(H)OURS (올아워즈) 'GIMME GIMME'
All(H)Ours grubu 2024 yılında çıkış yapmış. Bir önceki albümlerinden Shock diye parçalarını beğenmiştim. Bu şarkıya da açıkçası bayıldım.
Aslında geçen sene başlamıştım böyle her ay yeni çıkan müzikleri gün gün çıktığı gibi dinlemeye ve oo ne varmış ne yokmuş diye bakmaya ama tam sistemli bir şekilde neyi beğendim diye kayıt tutmaya başlamam bu senenin başında oldu. Sonra dedim madem tam kayıt altında tutmuş olayım, burada paylaşayım. Ama tabi araya hayat girdi, kader girdi, Ocak ayının son gününde tamam yazayım diye düşündüğüm şey her ay birike birike bugünlere geldik.
Ocak ayı içinde çıkan yeni "k-music" parçalarından hoşuma gidenler böyle o zaman. Yargılamayın. Dinlemeye çalışın (ya da izlemeye işte her neyse).
Zerobaseone grubu, 2023'te çıkış yapmış bir erkek grubu. Yaptıkları müzik beni çok sarmadığı için pek de dinlemiyorum açıkçası. Arada yeni bir şarkı çıkardıklarında hımm neymiş diye bakıp, kapatıyorum. O yüzden bu şarkıyı aşırı aşırı sevdiğim bir dizi olan "Study Group"u izlerken duyduğumda aklımın ucuna bile gelmemişti Zerobaseone'dan iki üyenin söylüyor olabileceği.
Şarkıyı ne kadar sevdiğimi, günün her saatinde açıp dinlediğimi, havaya girdiğimi, yolda arabada öylesine durup dururken açıp dinlediğimi söylesem inanır mısınız? Bazen böyle arada bazı şarkılara takıyorum.
Şarkıyı gruptan Seok Matthew ve Park Gun Wook söylüyor. İkisini de tanımıyorum, biri 23 diğeri 20 yaşında daha. Ama şarkıyı ilk duyduğumda eskiden, ben çok daha gençken, rap daha rap olmaktan çıkmamışken ve Eminem filmlerde oynarken yapılan şarkılar gibi gelmişti. Çocukları görmeden şarkıyı dizide duyan hemen hemen herkesin de aklına gelen bu olmuş gördüğüm kadarıyla. Bu da çocukların hakkını teslim etmek gerektiğini gösteriyor.
Şimdilik anlayacağınız bu şarkıya tapıyor gibi bir şeyim.
2. Minnie – HER ve Blind Eyes Red
Minnie, eski adı Gidle, yeni adı sadece idle olan kız grubunun bir üyesi. Taylandlı, gerçek adı Nicha Yontararak gibi bir şey (aslında daha uzun ve uğraştırıcı sanırım, Taylandlıların hepsi böyle isimlere sahip gibi görünüyor). Tek başına şarkı söylerken görüp, woow dedikten sonra bu kimdir necidir diye araştırırken dahil olduğu grubu keşfettiğim kişi aslında Minnie. Yani onun sayesinde Gidle'ı keşfettim ve dinlemeye başladım. Sonrasında aynı gruptan Yuqi'yi daha çok sevmeye başladım ama orası farklı bir günün hikayesi.
Daha önce birkaç şekilde single şarkıları ve dizi soundtracklerinde yer almışlığı var ama Ocak ayında ilk EP'sini çıkardı. "HER" isimli ve 7 şarkıdan oluşan albümü baştan sonra dinleyebildiğim ve keyif aldığım albümler arasına eklemiş oldum ama albümdeki aynı isimli bu şarkıyı özellikle sevdim.
Sözlerine bakmasak bile çok eğlenceli ve akılda kalıcı. Albümdeki tüm şarkılarda söz yazarlığı ve bestecilik yapmış durumda Minnie.
"Albümün başlık parçası "HER", Minnie'nin kendini keşfetme yolculuğunu özetleyerek albümün kalbi olarak hizmet ediyor. Şarkı, halk tarafından nasıl algılandığı ile gerçek benliğinin birçok gizli katmanı arasındaki karşıtlığı araştırıyor." diye yazmış bir İtalyan web sitesinde. Ama o kadar da takılmayalım anlamına bence. Ben dinlerken çok eğleniyorum, sanırım beğenmemin asıl sebebi bu.
Bu şarkı ise Minnie'nin "siren"vari havasına, sesine bir saygı duruşu gibi. İnsanın arada böyle açıp da kendini başka bir boyutta, başka bir hayatta hissedebilmesi ve kendi kendine hayal kurabilmesi için çok iyi bir tona sahip gibi geliyor bana. Böyle şarkıları, böyle dinlerken başka biri olabildiğim melodileri, hikayeleri çok seviyorum ben.
3. GoT7 – PYTHON
GoT7'ın varlığından haberim vardı, o konuda yalan yok. Ama hiç dinlememiştim, ilgimi çekmemişti bir şekilde yani bunca yıl. Çünkü şöyle bir durum var ve çok net: Çoğu sanatçıyı grubuyu canlı dinlemekle albümdeki kayıtlarını dinlemek arasında acayip fark var. Ben birçok şarkıyı albüm kaydı olarak duyduğumda müziği, sanatçının sesini, şarkı için önemli olan her şeyi birbirine girmiş bir gürültü karmaşası olarak duyuyorum genelde. Bu yüzden canlı olarak ya da ne bileyim konser kaydı gibi bir yerde dinlediğimde yuh bu şarkı çok güzelmiş ama dediğim o kadar çok parça oluyor ki. İşte GoT7 için de bu durumu yaşadım bir anlamda. 2016'dan beri içine daldığım bu k-music dalgasının içinde tabiki rastlamıştım şarkılarına. Ama hiç benim kulağıma iyi çalınan tipte gelmemişlerdi.
Pandemi döneminde gruptan Jackson Wang'ın "100 Days" klibinin görünce beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Benim için inanılmaz bir şeydi o zaman. Haa bu o gruptan mıymış falan deyip, konuyu kendim için kapatmıştım. Sonra arada JayB'nin şarkılarına denk geldim, dinlendim de ama yine çok sarmamıştı.
Grup olarak oldukça ilginç ve kilometre taşı bir hikayeleri var ama o da başka bir günün oldukça uzun bir hikayesi. Taa 2014'te kurulmuş bir grup. Ocak ayında "Winter Heptagon" isimli yeni albümleri çıktı, 9 parça içeriyor. Artık kaçıncı albümleri, ne sayılıyor bilmiyorum. Albümün her bir parçasını bir üye yapmış (ama hep beraber söylemişler tabi). Bu ilk parça "Python" Bambam isimli üyenin parçası (başka bir Taylandlı kardeşimiz daha).
Bu şarkıya rastlamamla gruba dikkat kesilmem bir oldu. Şarkıyı çok beğendim, kendime engel olacak değilim. Alt kısımda süregiden tempo ya da melodi her ne deniyorsa, benim için çok keyifli. Şarkının barındırdığı anlam için şöyle yazmışlar bir yerde: "Piton sadece aşkın pençesinin metaforu değil; aynı zamanda savaşamayacağınız duygulara yavaş ve kaçınılmaz bir şekilde teslim olmanın da sembolü." Bu sebeple anlamı ya da sözleri benim için çok bir önemli değil (yani beni yakalayan yeri orası değil).
"Piton, dişlerini çıkarmadan önce bir ninni gibi başlıyor." diye yazıyor aynı yerde. Beni yakalayan da tam olarak bu işte. Şarkı katman katman ilerliyor, her bir üye ile değişik bir tarza yavaşça dokunup, nazikçe ilerliyormuş gibi görünüp, dalgalara kapılmamı sağlıyor.
En çok Jackson'ın bölümlerinde (en başta 0:21'de başlıyor mesela) çok mutlu oluyorum. Jackson'ın hemen ardından Jinyoung'un başladığı kısımlar ise mutluluğum tavan yapıyor. Ki bu iki kısım sanıyorum nakarata giden köprüler oluyor. Nakarattan daha çok seviyorum bu köprü kısımlarını. Nakaratın ikinci kısmında Yugyeom'ın da söylediği kısımlar ayrıca favorim.
Bu şarkı ve bu albümleri sayesinde youtube'da grubun canlı kayıtlarını, çıktıkları programları, yaptıkları delilikleri izlemeye başladım. Ve bunca yıl neler kaçırmışım dedim. Çok eğlenceli, samimi, iyi çocuklar olduklarını gördüm. Yaptıkları müzik her zaman bu derece hoşuma gider mi şimdiden bilemiyorum tabi ama onları takip etmeye devam edeceğimi biliyorum.
4. Kickflip - "Mama Said (뭐가 되려고?)"
Kickflip grubu Ocak ayında çıkış yaptı, JYP'nin yeni erkek grubu. Son yıllarda çıkan grupların hep böyle isimleri oluyor, mantık nedir bilemiyorum. Çıkış şarkılarından önce "Umm Great (응 그래)" diye bir parça yayınlandı, benim için sinir bozucuydu açıkçası müzikal olarak. Sonra bu "Mama Said" çıkış parçaları olarak yayınlandı. Hoşuma da gitti açıkçası, arada dinleyebilirim. Eğlenceli yani. Ama genel olarak baktığımda şimdilik bu grubun müziğini dinleyemem gibi görünüyor.
5. Crezl – Hakuna Matata
Crezl 2023'te çıkış yapmış bir grup. "Çapraz vokal dörtlüsü" diye tanımlanıyorlar ki tam olarak ne anlama geldiğinden emin değilim. Ama sanırım bu anlamadığım şey tam olarak bu şarkıda beğendiğim şey. Bu şarkı, ilk ve şimdilik tek dinlediğim Crezl şarkısı. 2023'te çıkış yapmışlar. Bu 4 şarkıcıdan biri şarkı içinde pop gibi söylerken öbürü operaya doğru yöneliyor, bir diğeri daha trot gibi söylüyor derken altta zaten devamlı bir geleneksel kore müziği devam ediyor. Şarkının sözleri daha çok bir gaza getirme, haydi koçum yürü be biz geldik tarzı bir şeylerden oluşuyor o yüzden çok da takılmayalım. Eğlenceli sonuçta. Ama işte asıl demeye çalıştığım ise bu şarkının bu geleneksele yaslanan altyapısı beni cezbeden. Çünkü sanırım elimde olmadan gördüğüm tanıştığım her kültürün bir şekilde geçmişini, temellerini, geleneksel halini daha çok canım çekiyor.
6. Onew- winner
Onew, 2008'de çıkış yapan Shinee grubunun bir üyesi. Ben açıkçası Shinee dinlemiyordum, dinlememiştim yani. Sadece diğer birçok efsanevi gruptan haberim olduğu gibi onlardan da haberim vardı. Üyelerini de üstünkörü tanıyordum isimlerinden. Bir Taemin'in solo işlerinden biraz daha haberim vardı haliyle, bir de Minho'yu dizilerde falan görüyordum. Bu yüzden Onew'ün ki gerçek adı Lee Jingi, bu albümüne rastlayınca çok da bir fikrim olmadan dinlemeye başladım. Tüm albüm (ismi Connection), baştan sona çok hoşuma gitti. Gerçek anlamda benim için dinlenebilir, anlamlı şarkılardan oluşuyordu. Bir pop albümünden bekleyebileceğiniz kalitede bir albümdü işte baştan sona. Ama özellikle bu şarkı, Winner, dinlerken bir yandan içimi acıttı, bir yandan düşüncelerimi savurdu oralara buralara, boğazımı düğümledi, gözyaşlarımı gerilere iteledim durdum dinlerken.
"If I turn back time/Will I be able to correct my life?/Will I be able to put/Things back to where they belong?" diye başlıyor şarkıya Onew. "Is the dice of fateJust all about probability?/Our lives were sometimes unbearably cruel" diyor. Şarkı boğazıma kırık cam parçaları doldurarak başlıyor yani. Tam yutkunamazken bağırıyor birden "But, we're still young and wild and free" ve kendimi yumruklamak istiyorum. Kafa tutmaya, ayağa kalkmaya çalışıyor sonra "Raise your head and yell at the sky/I'm not going back/As long as the traces of my fights remain//I'll go through all of these/Even if I fall down, I'll get back up, I'll smile and ask you/Now, who's the winner?"
"Don't blame yourself, put the past behind you/Smash all your regrets and burn them away/Now I kind of feel like myself/Even if we get lost a bit, we get back on the right track in the end" diyerek güç veriyor. Ve sonunda "Who else but me can be the winner?" diye bağıra bağıra bitiriyor şarkıyı.
İnsanın 40'ına yaklaşmışken hala böyle hissediyor olması mümkün mü bilemiyorum tabi ama.
"Who else but me?"
7. Wei – Not Enough
Wei, 2020'de çıkış yapmış bir erkek grubu. Daha önce mutlaka denk gelip dinlemişimdir ama hoşuma gitmediğin dikkatimi çekmemiş de olabilir. Bu Ocak ayında çıkan yeni albümleri "The Feelings"in "Not Enough" parçasını ise duyduğum anda sevdim. Aslında oldukça normal sayılabilecek bir pop şarkısı. Sözleri de her zamanki gibi bir aşk şarkısının sözlerine sahip. Ama sevdim şarkıyı dinlemeyi.
8. Ari k – in the wake of losing you
Kim olduğu hakkında hiçbir fikrim yok Ari K'in. Şarkıyı dinledim ve normalde bu şekilde ballad tarzı mı deniyor artık işte bu tarzdaki aşırı yavaş, içli...şarkıları sevmiyorum artık. Ama bunu dinlemek iyi geldi. Bilmem belki de sesinin oldukça iyi olmasının etkisi vardır.
Yok ama asıl albüm kapak resmi aşırı hoşuma gitti, onun mu etkisi ki?
Yine her şeyi biriktirmiş halde, peşinden yetişmeye çalışıyorum. Hayatım habire hayata yetişmeye çalışmakla geçiyor gibi. Bu özelliğimi değiştirmeye çabalıyorum. Ben her önüme gelen şeyi bir kenara iliştirip, not alıp, buna şu zaman bakayım diye yaşıyorum. En basiti, nette instada bir şeyler görüyorum. Aa bu güzelmiş deyip, telefona kaydediyorum, ekran görüntüsü alıyorum. Çünkü o an onu inceleyecek, anlayacak vaktim olmadığını düşünüyorum. Sonra bu biriken şeyleri senede birkaç kere oturup, temizlemem gerekiyor. Bir yere gidiyorum, fotoğraflar çekiyorum. Onları bir sene sonra düzenleyip, paylaşabiliyorum ya da birine göndereceksem göstereceksem ancak yapabiliyorum. Evin içinde bir eşya ile karşılaşıyorum, haa tamam bunu şöyle yapayım diyorum, kenara koyuyorum. Gidiyorum geliyorum, önünden geçiyorum, bir türlü vakti gelmiyor. Öylece evin çeşitli yerlerinde bir şeyler duruyor aylarca. Tüm hayatım boyunca her şey için böyle yaklaşarak yaşadığım için bunun ne kadar yanlış olduğunu da bir süredir bildiğimden, artık düzeltmeye çalışıyorum. Misal bir yatak örtüsü görüyorum. Hah tamam bunu şu ülkeye taşındığımdaki evimde kullanacağım diyorum. Böyle hayal gibi geliyor söyleyince ama benim için o an çok gerçek. Kaydediyorum, not alıyorum, durmaya başlıyor. Oysa o örtüyü gördüğüm an alsam ve nerede yaşıyor olursam olayım kullanmaya başlasam her şey çözülecek. Sen al bir örtüyü de sonra taşınırsın, o hayal ettiğin ülkede kullanmış olursun sonra. Yooook. Şey gibi bu, hani sınavım var, çalışmak için masanın başına oturuyorum. Ama diyorum ki burası çok dağınık, önce toplamam lazım. Ama toplamaya başlamak için önce yemek yemem lazım aç karnına olmaz. Yemek yapabilmem için markete gitmem lazım, evdekilerle olmaz. Markete gideceksem çok pisim, önce duş almam lazım. Duş alacaksam da geç oldu, bu saatte yapılmaz, yarın sabah yaparım. Eh o zaman sınava da yarın çalışırım mecburen. Tüm hayatımı böyle yaşıyorum. O örtüyü alamam şimdi çünkü Yeni Zelanda'daki evimde kullanacağım. E Yeni Zelanda'ya gidemem hemen çünkü önce cv hazırlamam lazım. Cv'yi de şimdi hazırlayamam önce içine yazmak için şu kursa şu eğitime gitmem lazım. O kursa da şimdi yazılırsam birkaç hafta sonra bir yere gidecektim oraya gidemem, sonraki döneme yazılırım. Eh o zaman o örtüyü almayayım şimdi.
O yüzden her şeye balıklama atlıyorum artık. Beynimin kendi kendine o plan döngüsüne girmeye başladığını sezdiğim an nau nau diyorum, girme plan işine. Dur orada. Nihai planım her zaman, yaklaşık 9 yaşından beri Türkiye dışında yaşamaktı ya mesela, her an sanki bir sonraki yıl gidecekmişim gibi hareket ediyordu beynim. Buraya o kadar yerleşmemeliyim, nasıl olsa gideceğim. O insanlara o kadar bağlanma, nasıl olsa gideceksin gibi. O eşyaları alma, taşıyamazsın. Oysa böyle diye diye 35 yaşını bitirdim. 2.üniversite, dikey geçiş sınavı falan gördüm geçen gün mesela. Beynim hemen dişlileri çalıştırmaya başladı. Ama yapma bak, yazılma şimdi o kadar sene durmazsın belki bu ülkede diyerek. Bu sefer durdurabildim dişlileri. Çünkü öyle diye diye yılları heba ettim. Ne var önüme çıkanı yapsam, denesem. Hiçbir yere gittiğim yok. Hiçbir şeyi başardığım yok. Sihirli değnek yok. Beyaz atlı prens yok. Üçüncü günün şafağında atlılar yardıma gelmedi. Ruh emicileri kaçıracak kimse yok. O patronusu anca ben yapıp, kendimi kurtarabilirim ya da yetişemem ve o göl kenarında ölürüm.
İkinci üniversiteye başvuracağım. 4 yıllık tarih okuyacağım. Seneye de yazın DGS'ye gireceğim. Elimdeki iki yıllık diğer bölümü, dört yıllık arkeolojiye tamamlayacağım. Şimdi, şu an önüme gelen bu. 2 yılık sonrasını, dört yıl sonrasını düşünmeyeceğim. Sadece şu an bunlar var ve bunları yapacağım.
"Dance of The Knights", Rus besteci (composer'ı besteci olarak çevirince bir tuhaf geldi bana ama neyse öyle diyorlarsa doğrudur) Sergei Prokofiev'in 1935 tarihli bale müziği "Romeo ve Juliet"in bir kısmı (artık kısım mı deniyor onu bilemiyorum tam). Esas adı "Montagues and Capulets" olarak geçiyor. Tam da hikayenin iki düşman ailenin balo salonunda karşılaştığı kısmını oluşturuyor. Düşmanlık ortadayken müzik son süratken, Romeo'nun Juliet'i ilk kez gördüğü sahnede yavaşlayıveriyor. Prokofiev, Shakespeare'in o sinir bozucu sonunu da değiştirmiş hatta ilk bestelediğinde baleyi, her şey mutlulukla son buluyormuş. Ama kaderin cilvesi, bundan sonrası başka bir hikaye.
Bu karanlık ama heybetli melodiyi şimdiye kadar en azından birkaç kere duymuşsunuzdur bir filmi ya da diziyi izlerken. En sevdiklerimden biri, aşağıda, Londra Senfoni Orkestrası'nın versiyonu.
Köydeyim ben. Yılbaşından sonra izin aldım iki hafta, böyle bir verandada kuzinenin dibinde oturup tez yazayım dedim. Ama tezi yazmak dışında her şeyi yapıyorum yine, kuzineye odun atıyorum, bulaşıklarla uğraşıyorum, her sabah evi süpürüyorum, bol bol boş boş denize bakıyorum. Bu arada söylemiştim bir ara bir yazıda, Almanca'ya bakmaya başlamıştım yine. Lisede bir sene - iki miydi yoksa? - gördükten sonra ucunu bırakmıştım, kaçmıştı. Oysa sevmiştim ben Almanca'yı, sevdiğim şeyleri sevmeme hiçbir sebep bulamadığım onca şeyin arasında bir tanesi daha işte. Neyse, yeni bir yılın ilk gönderisi. Bu şarkı. Ne dediğini anlamazken çok güzeldi. Ne dediğini üç beş çözmeye çalıştığımda öyle çok da takılmadım gerçi ama videoyu görünce tabiki ooo dedim. Çünkü ben yeterince derin bir insanım biliyorsunuz, o manyak sesin çıktığı insanı görünce hiçbir şekilde vay vay vay demedim. Lafı uzatmayayım, şarkıyı dinleyelim.
Bu gece bu karanlık yılın en uzun gecesi olacak. Bulunduğum konumda beşi 26 geçe civarında kaybolan güneş, yarın sabah sekizi neredeyse 5-6 geçene kadar görünmeyecek. 1000 yıl önce ya da 2000 yıl önce yaşıyor olsak bu gecenin iki dünya - ya da dünyalar - arasındaki geçidin en açık, perdenin en ince olduğu gece olduğunu düşünüyor olabilirdik. Roma İmparatorluğu'nun şaşaalı günlerinde yaşıyor olsaydık, Saturnalia bayramının son günlerini coşkuyla kutluyor olabilirdik. Oysa hiç hayal bile etmediğim bir yılda, hayal bile etmediğim bir yaşta, aklımın ucuna bile gelmeyecek bir insana dönüşmüş halde, saçmasapan bir hayat yaşıyorken, bir haftadır ilk defa tüm gün kendini gösteren güneşin ışıklarını izlediğim bomboş bir günün içinde, en uzun gecenin karanlığının çökmesini bekliyorum. Bir filmin içinde yaşıyor olsaydım, bu gece sonsuz karanlığın içinde mucizeler olurdu, gecenin bir yarısı yanlışlıkla büyülü bir geçitten yuvarlanıp kendimi 20 yıl öncesinde ya da alternatif bir evrendeki alternatif ama kesinlikle hayallerimdeki gibi bir hayatın içinde veya tarihte çok daha gerilerde, Orta Çağ'da, Antik Mısır'da, Ninova'da falan bulur, tarihi değiştirmek üzere çılgın bir maceraya girişiyor olabilirdim. Tamam tamam, 20 yıl öncesi bile yeter, kendi lanet hayatımı değiştirsem bile yeter. O yüzden Astraea'nın söylediklerini dinliyorum usulca, hayal ederek:
Golden skies calling me from the horizon. But I'm frozen in time, Watching days pass with the Sun. I feel the fire it's burning on my tongue. So what is it holding me back from what I want? Doubt is the enemy stealing my mind, so I'm leaving his promises far, far behind.
Ve,
Tonight I run, for everything that I dream of I'll chase the Sun, Til I run out of breath in my lungs Fear won't catch me alive 'cause I'll be racing time.
Böyle bir film olduğunu, böyle bir filmi izlediğimi bile unutmuşum. Unutmak doğru kelime değil hayır, aklımdan çıkmış. Tamamen çıkmış. Bugün alakasız başka şeyler dinlerken oradan oraya, birden karşıma çıktı. Ve o an yine, yeniden, tıpkı ilk duyduğumdaki gibi bu şarkıyı, vurdu. Bir film müziği, filmin kendisinden daha vurucu, daha çok şey anlatan, hatta filmi yapanların ya da yazanların bize anlatmaya çalıştığı şeyi direkt anlatan şey olabilir mi? Böyle bir şarkıyı dinlerken sizin de tüyleriniz ürpermiyor mu? Boğazınız düğümlenmiyor mu? Düşünsenize buradan baktığımızda belki bize çok da yabancı bir ortamdaki, çok da yabancı insanların daha da yabancı dertlerini anlatıyor. Hiç karşılaşmadığımız, deneyimleyemeyeceğimiz durumlardan bahsediyor. Ama yine de taa içimizde hissediyoruz dinlerken, orada o okulda, o mahallede o dertleri yaşıyoruz. Bir şarkının, müzik denen şeyin olması gereken hali bu değilse nedir ben bilmiyorum.
Bazı günler takılıyorum plak gibi. Bu şarkıda. Evin içinde per dimenticaaaarreee diyerek kayıyorum, di te di te di te diye zıplaya zıplaya dolaşıyorum. Yıllar geçiyor, yaşları eskitiyorum ve her yeni günle birlikte biraz daha azalarak yok olduğunu fark edebiliyorum.
Ama işte bazı günler, öyle sebepsiz yere, şarkılar takılıyor. Aşama aşama, aşacağım biliyorum ama şimdilik öfke aşamasındayım, zamanla bu da yok olacak. Bu öfke yok olana kadar sanırım hayatımın girmiş olduğu yoldan, başıma gelen her şeyden onu sorumlu tutmaya devam edeceğim. Hepsi senin suçun işte, bu yarım yamalak ergen kalmış büyüyememiş akıl yaşım, olasılıklar, olasılıklar...Hepsi. Diyerek öfke kusmaya devam edeceğim sanırım. O yüzden de bazı sabahlar bazı rüyalardan uyanıp, tüm gün "io sarei pronto a cambiare vita" diyerek, "se avessi più coraggio quello che io ti direi" diyerek dolaşıyorum.
Neyse, şarkı pek güzeldir bu arada. Dinleyin mutlaka.
Delirdik mi? Nasılız çocuklar? Henüz delirmedik mi? Valla ben evde duruyorum diye değil, pazartesi günü işe geri döneceğim, evden çıkmak zorundayım diye deliriyorum. Bu salak saçma dönüşümlü/vardiyalı çalışma olayından ötürü kafayı sıyırmak üzereyim. Bu hafta evdeydim, haftaya işe gitmem gerekiyor. Oysa bu hafta evden, iş yerinde olduğumdan daha verimli, daha etkili çalıştım. Şöyle mantıklı, normal bir insan bile bunu algılayabilecekken, şu tehlikeli durumda iş yerinde olmamın hiçbir anlamı yokken, altında çalıştıklarım bu basit gerçeği anlayamıyor. Sinirlerim çok bozuk. Arada hapşırıyorum, günde bir kere falan öksürük geliyor, devamlı elim alnımda. Oturup, kendimi dinliyorum, oram mı ağrıyor, buramda bir sızı mı var diye. Ciddi ciddi boğazımda hafif bir acı var. Ne zaman ailemi görebileceğim bilmiyorum. Hastalanırsam tek başımayım, bana ne olacak? Vallahi delireceğim.
Neyse ki bu videoya rastladım. Şarkıyı söyleyenin başka hiçbir şarkısını beğenmedim (bu şarkıdan sonra açıp baktım, ıhıh, tarzı hiç benlik değil). Herhalde ortaokul yıllarımdan beridir de müzik videolarına pek gözümü açıp da bakmışlığım yok (BSB, Nysnc, Britney videoları zamanlarını kastediyorum, o videolardan sonra zirvede bıraktım yani :p ). Bu video ise çok iyi be. Yani harbiden acayip sevdim. Ama çok kısa. 2 dakika nedir ya? Oysa bildiğin uzun metrajlı film yapabilirlermiş bu videodan. Melodisi de manyak bir şekilde tutuveriyor insanı.