Tomorrow X Together (TXT) grubunun bugün çıkan mini albümü The Name Chapter:Temptation'ın son parçasının ismi "Farewell, Neverland".
27 Ocak 2023 Cuma
TXT'nin "Farewell, Neverland"i (투모로우바이투게더 - 네버랜드를 떠나며)
19 Ocak 2023 Perşembe
Handel'in Sarabende'si
Bunu iki sene önce buraya taslak olarak koymuşum. Ne düşündüm, ne diyecektim hiçbir fikrim yok. Şimdi açıp, dinledim. E müthişmiş!?
11 Ocak 2023 Çarşamba
"sometimes even to live is an act of courage"
28 Ağustos 2022 Pazar
삶을 따라잡다
Yine her şeyi biriktirmiş halde, peşinden yetişmeye çalışıyorum. Hayatım habire hayata yetişmeye çalışmakla geçiyor gibi. Bu özelliğimi değiştirmeye çabalıyorum. Ben her önüme gelen şeyi bir kenara iliştirip, not alıp, buna şu zaman bakayım diye yaşıyorum. En basiti, nette instada bir şeyler görüyorum. Aa bu güzelmiş deyip, telefona kaydediyorum, ekran görüntüsü alıyorum. Çünkü o an onu inceleyecek, anlayacak vaktim olmadığını düşünüyorum. Sonra bu biriken şeyleri senede birkaç kere oturup, temizlemem gerekiyor. Bir yere gidiyorum, fotoğraflar çekiyorum. Onları bir sene sonra düzenleyip, paylaşabiliyorum ya da birine göndereceksem göstereceksem ancak yapabiliyorum. Evin içinde bir eşya ile karşılaşıyorum, haa tamam bunu şöyle yapayım diyorum, kenara koyuyorum. Gidiyorum geliyorum, önünden geçiyorum, bir türlü vakti gelmiyor. Öylece evin çeşitli yerlerinde bir şeyler duruyor aylarca. Tüm hayatım boyunca her şey için böyle yaklaşarak yaşadığım için bunun ne kadar yanlış olduğunu da bir süredir bildiğimden, artık düzeltmeye çalışıyorum. Misal bir yatak örtüsü görüyorum. Hah tamam bunu şu ülkeye taşındığımdaki evimde kullanacağım diyorum. Böyle hayal gibi geliyor söyleyince ama benim için o an çok gerçek. Kaydediyorum, not alıyorum, durmaya başlıyor. Oysa o örtüyü gördüğüm an alsam ve nerede yaşıyor olursam olayım kullanmaya başlasam her şey çözülecek. Sen al bir örtüyü de sonra taşınırsın, o hayal ettiğin ülkede kullanmış olursun sonra. Yooook. Şey gibi bu, hani sınavım var, çalışmak için masanın başına oturuyorum. Ama diyorum ki burası çok dağınık, önce toplamam lazım. Ama toplamaya başlamak için önce yemek yemem lazım aç karnına olmaz. Yemek yapabilmem için markete gitmem lazım, evdekilerle olmaz. Markete gideceksem çok pisim, önce duş almam lazım. Duş alacaksam da geç oldu, bu saatte yapılmaz, yarın sabah yaparım. Eh o zaman sınava da yarın çalışırım mecburen. Tüm hayatımı böyle yaşıyorum. O örtüyü alamam şimdi çünkü Yeni Zelanda'daki evimde kullanacağım. E Yeni Zelanda'ya gidemem hemen çünkü önce cv hazırlamam lazım. Cv'yi de şimdi hazırlayamam önce içine yazmak için şu kursa şu eğitime gitmem lazım. O kursa da şimdi yazılırsam birkaç hafta sonra bir yere gidecektim oraya gidemem, sonraki döneme yazılırım. Eh o zaman o örtüyü almayayım şimdi.
O yüzden her şeye balıklama atlıyorum artık. Beynimin kendi kendine o plan döngüsüne girmeye başladığını sezdiğim an nau nau diyorum, girme plan işine. Dur orada. Nihai planım her zaman, yaklaşık 9 yaşından beri Türkiye dışında yaşamaktı ya mesela, her an sanki bir sonraki yıl gidecekmişim gibi hareket ediyordu beynim. Buraya o kadar yerleşmemeliyim, nasıl olsa gideceğim. O insanlara o kadar bağlanma, nasıl olsa gideceksin gibi. O eşyaları alma, taşıyamazsın. Oysa böyle diye diye 35 yaşını bitirdim. 2.üniversite, dikey geçiş sınavı falan gördüm geçen gün mesela. Beynim hemen dişlileri çalıştırmaya başladı. Ama yapma bak, yazılma şimdi o kadar sene durmazsın belki bu ülkede diyerek. Bu sefer durdurabildim dişlileri. Çünkü öyle diye diye yılları heba ettim. Ne var önüme çıkanı yapsam, denesem. Hiçbir yere gittiğim yok. Hiçbir şeyi başardığım yok. Sihirli değnek yok. Beyaz atlı prens yok. Üçüncü günün şafağında atlılar yardıma gelmedi. Ruh emicileri kaçıracak kimse yok. O patronusu anca ben yapıp, kendimi kurtarabilirim ya da yetişemem ve o göl kenarında ölürüm.
İkinci üniversiteye başvuracağım. 4 yıllık tarih okuyacağım. Seneye de yazın DGS'ye gireceğim. Elimdeki iki yıllık diğer bölümü, dört yıllık arkeolojiye tamamlayacağım. Şimdi, şu an önüme gelen bu. 2 yılık sonrasını, dört yıl sonrasını düşünmeyeceğim. Sadece şu an bunlar var ve bunları yapacağım.
Neyse tamam önce mutfağı toplayayım da bir :D
19 Şubat 2021 Cuma
Dance of The Knights
"Dance of The Knights", Rus besteci (composer'ı besteci olarak çevirince bir tuhaf geldi bana ama neyse öyle diyorlarsa doğrudur) Sergei Prokofiev'in 1935 tarihli bale müziği "Romeo ve Juliet"in bir kısmı (artık kısım mı deniyor onu bilemiyorum tam). Esas adı "Montagues and Capulets" olarak geçiyor. Tam da hikayenin iki düşman ailenin balo salonunda karşılaştığı kısmını oluşturuyor. Düşmanlık ortadayken müzik son süratken, Romeo'nun Juliet'i ilk kez gördüğü sahnede yavaşlayıveriyor. Prokofiev, Shakespeare'in o sinir bozucu sonunu da değiştirmiş hatta ilk bestelediğinde baleyi, her şey mutlulukla son buluyormuş. Ama kaderin cilvesi, bundan sonrası başka bir hikaye.
Bu karanlık ama heybetli melodiyi şimdiye kadar en azından birkaç kere duymuşsunuzdur bir filmi ya da diziyi izlerken. En sevdiklerimden biri, aşağıda, Londra Senfoni Orkestrası'nın versiyonu.
6 Ocak 2021 Çarşamba
Hurra die Welt geht unter
Köydeyim ben. Yılbaşından sonra izin aldım iki hafta, böyle bir verandada kuzinenin dibinde oturup tez yazayım dedim. Ama tezi yazmak dışında her şeyi yapıyorum yine, kuzineye odun atıyorum, bulaşıklarla uğraşıyorum, her sabah evi süpürüyorum, bol bol boş boş denize bakıyorum. Bu arada söylemiştim bir ara bir yazıda, Almanca'ya bakmaya başlamıştım yine. Lisede bir sene - iki miydi yoksa? - gördükten sonra ucunu bırakmıştım, kaçmıştı. Oysa sevmiştim ben Almanca'yı, sevdiğim şeyleri sevmeme hiçbir sebep bulamadığım onca şeyin arasında bir tanesi daha işte. Neyse, yeni bir yılın ilk gönderisi. Bu şarkı. Ne dediğini anlamazken çok güzeldi. Ne dediğini üç beş çözmeye çalıştığımda öyle çok da takılmadım gerçi ama videoyu görünce tabiki ooo dedim. Çünkü ben yeterince derin bir insanım biliyorsunuz, o manyak sesin çıktığı insanı görünce hiçbir şekilde vay vay vay demedim. Lafı uzatmayayım, şarkıyı dinleyelim.
20 Aralık 2020 Pazar
Astraea - Tonight I Run
Bu gece bu karanlık yılın en uzun gecesi olacak. Bulunduğum konumda beşi 26 geçe civarında kaybolan güneş, yarın sabah sekizi neredeyse 5-6 geçene kadar görünmeyecek. 1000 yıl önce ya da 2000 yıl önce yaşıyor olsak bu gecenin iki dünya - ya da dünyalar - arasındaki geçidin en açık, perdenin en ince olduğu gece olduğunu düşünüyor olabilirdik. Roma İmparatorluğu'nun şaşaalı günlerinde yaşıyor olsaydık, Saturnalia bayramının son günlerini coşkuyla kutluyor olabilirdik. Oysa hiç hayal bile etmediğim bir yılda, hayal bile etmediğim bir yaşta, aklımın ucuna bile gelmeyecek bir insana dönüşmüş halde, saçmasapan bir hayat yaşıyorken, bir haftadır ilk defa tüm gün kendini gösteren güneşin ışıklarını izlediğim bomboş bir günün içinde, en uzun gecenin karanlığının çökmesini bekliyorum. Bir filmin içinde yaşıyor olsaydım, bu gece sonsuz karanlığın içinde mucizeler olurdu, gecenin bir yarısı yanlışlıkla büyülü bir geçitten yuvarlanıp kendimi 20 yıl öncesinde ya da alternatif bir evrendeki alternatif ama kesinlikle hayallerimdeki gibi bir hayatın içinde veya tarihte çok daha gerilerde, Orta Çağ'da, Antik Mısır'da, Ninova'da falan bulur, tarihi değiştirmek üzere çılgın bir maceraya girişiyor olabilirdim. Tamam tamam, 20 yıl öncesi bile yeter, kendi lanet hayatımı değiştirsem bile yeter. O yüzden Astraea'nın söylediklerini dinliyorum usulca, hayal ederek:
Golden skies calling me from the horizon.
But I'm frozen in time, Watching days pass with the Sun.
I feel the fire it's burning on my tongue. So what is it holding me back from what I want?
Doubt is the enemy stealing my mind, so I'm leaving his promises far, far behind.
Ve,
Tonight I run, for everything that I dream of
I'll chase the Sun, Til I run out of breath in my lungs
Fear won't catch me alive 'cause I'll be racing time.
12 Ekim 2020 Pazartesi
Gangsta's Paradise
Böyle bir film olduğunu, böyle bir filmi izlediğimi bile unutmuşum. Unutmak doğru kelime değil hayır, aklımdan çıkmış. Tamamen çıkmış. Bugün alakasız başka şeyler dinlerken oradan oraya, birden karşıma çıktı. Ve o an yine, yeniden, tıpkı ilk duyduğumdaki gibi bu şarkıyı, vurdu. Bir film müziği, filmin kendisinden daha vurucu, daha çok şey anlatan, hatta filmi yapanların ya da yazanların bize anlatmaya çalıştığı şeyi direkt anlatan şey olabilir mi? Böyle bir şarkıyı dinlerken sizin de tüyleriniz ürpermiyor mu? Boğazınız düğümlenmiyor mu? Düşünsenize buradan baktığımızda belki bize çok da yabancı bir ortamdaki, çok da yabancı insanların daha da yabancı dertlerini anlatıyor. Hiç karşılaşmadığımız, deneyimleyemeyeceğimiz durumlardan bahsediyor. Ama yine de taa içimizde hissediyoruz dinlerken, orada o okulda, o mahallede o dertleri yaşıyoruz. Bir şarkının, müzik denen şeyin olması gereken hali bu değilse nedir ben bilmiyorum.
25 Eylül 2020 Cuma
Alfa ve Yanomi'den Cin Cin
31 Ağustos 2020 Pazartesi
But if the world was ending you'd come over, right?
19 Nisan 2020 Pazar
Zero Assoluto'dan Per Dimenticare
26 Mart 2020 Perşembe
Delirmenin Eşiğinde
4 Aralık 2019 Çarşamba
8 Ağustos 2019 Perşembe
2 Nisan 2019 Salı
14 Mart 2019 Perşembe
Ti Dedico Il Silencio
Ama onun yerine - öyle bağıramayacağınız için - bir şarkı denk gelir. Müziğin notalarını tüm vücudunuzla ruhunuzla basarak, kendi bağırmanızı değil ama şarkının sözlerini bağırarak - içten içten bağırarak - dinler halde bulursunuz kendinizi.
Sesindeki o şeyi duyabiliyor musunuz siz de benim gibi? O bir türlü adını veremediğim, içime dokunan, o samimi gelen şeyi? Böyle sözler yazıp, bir de bunları öyle bir sesle bize söyleyebilen bir ruh nasıl böyle ufak sevimli bir çocuk olabilir?
Trafik gürültüsünün içinden çıktım eve geldim sessizce, tuhaf hissettiriyor bu akşam diyor.
Daha fazla nefes alamıyorum, sadece seni düşünmeye ihtiyacım var.
Uzun bir süre, kaçırdığım zamanı arıyordum.
Uzun zamandır, zamanın bana yetmediğini düşünüyordum.
Sadece bir sebep arıyorum. Yaşadığımı hissetmek için.
Gökyüzü tuhaf hissettiriyor bu akşam.
Seni anlamaya çalışıyorum sadece. Ve bunu düşünmeden uyuyamıyorum.
Sadece birazcık bile huzurum olsaydı, onlar gibi olabilirdim.
Sen de ziyaret edebilecek bir yeri hak ediyorsun.
Ve bu yararsız kelimelerin gürültüsünü sana adıyorum.
Sessizliği sana adıyorum. Nasıl olsa kelimeleri anlamıyorsun.
Bu gece deneyeceğim.
Bu gece, seni arıyorum.
Ama zaten cevap vermeyeceksin.
diyor.
Bu ufacık çocuk, hem Peter Pan ismini verdiği bir albüm yapıyor, hem de böyle sözler yazıyor.
Çok geç kalmışım keşfetmek için. Gibi hissediyorum.
Her şeye geç kaldığım gibi.
16 Ağustos 2018 Perşembe
iyi bayramlar
Dvorak hakkında uzun uzadıya yazmak istiyorum aslında ama şimdilik vaktim dar ve bu en en en bir sevdiğim eserini, elime keman almamın sebebini, bu videonun 5. ve 12. dakikaları arasındaki Serenade'ın vals kısmını, buraya şöyle bir fırlatıp kaçıyorum. Bayramdan sonra görüşürüz!
1 Ağustos 2018 Çarşamba
Lakmé'nin Flower Duet'i
22 Ocak 2018 Pazartesi
Let hope be everything that you need
Şarkıysa Of Mice&Men'in yeni albümünden. Çok iyi.
9 Ocak 2018 Salı
Travis - Love Will Come Through
eylülde
Neden hep imkansızı istiyor ki canım? Oysa çok kolay olabilirdi. Elimi uzatsam alabileceğim mesafede duran şeyler. Çok kolay olabilirdi. He...
-
20li yaşlarındaki Kim Sol Ah (esas kızımız kendisi) bir tasarım şirketinde çalışıyor, tüm gün oturup müşterilere, firmalara, şirketlere f...
-
Joo Seo Yeon kızımız bir lisede beden eğitimi öğretmeni. Aynı lisede öğretmen olan Kim Mi Kyung'la tee ortaokul döneminden kankalar...
-
Çoook eskiden, şimdinin Polinezya diye adlandırılan adalarından birinde, ada halkının şefinin sevimli mi sevimli kızı Moana, babasının t...