3 Nisan 2022 Pazar

Tesadüfen rastlayıp, bağımlılık yapan Rookie Cops(2022)

 


Normalde 2016'dan beri, Güney Kore dizileriyle tanıştığımdan beri, çok sıkı plan programla izleyeceklerime karar verip izliyorum. KoreanDrama.org'da gelecek hemen hemen tüm dizilere önceden bakıp, inceleyip, hah bunu izlerim işte dediklerimi MyDramaList'te işaretliyorum. Listeler yapıp, zamana göre izliyorum. Bu listeler çoğu zaman aklımı korumama yardımcı oluyor çünkü. Çok kötü bir günün ardından yatağa girdiğimde izlemek istediğim türde bir hikayenin ne olduğunu biliyorum ve o listelerden açıp, izleyebiliyorum. Normal zamanlarımda ise haftalık takip ettiğim genellikle bir ya da iki dizi oluyor. İki diziden fazlası haftalık olarak zorluyor mesela, her hafta ikişer bölüm yayınlandığı için tüm zamanımı almış gibi oluyor.

Bu sene başladığında yine tezden dolayı ilk iki ayımı yaşayan ölü gibi geçirdikten sonra ilk izleyebildiğim, haftalık olarak normal bir şekilde takip edebildiğim Ghost Doctor(2022)'ı yazmıştım. Onun bittiği günün ertesinde yine önümde ekran, yatağa girmiş, kafamı boşaltmak için dizi açayım demiştim. Listelerime göre yeni başlamış, ilk bölümleri izlenip karar verilecek bir dolu dizi vardı. Ama o akşam tamamen tesadüfen listemdekine bakmadan, her zamanki izleme sitemde sayfanın aşağısına doğru ilerledim ve Rookie Cops'ı gördüm. Listeye almamıştım, konusuna oyuncularına bakıp izlememeye karar vermiş olmalıydım. Ama düşünmeden elim gitti, açtım, izlemeye başladım ilk bölümü. Sonrasını hatırlamıyorum. Yani nasıl oldu da sonra o akşama kadar yayınlanmış 8 bölümü birden yutarcasına izledim bilmiyorum. Dünyanın en müthiş şeyi değildi, en kalitelisi, en mantıklısı, en eğlencelisi,...ama o akşam ve sonrasında bu dizi, bu hikaye, bu karakterler o kadar sarıp sarmaladı o kadar iyi geldi ki bana. Size de öyle gelecek diyemem ya da hakikaten iyiydi şurası burası da diyemem. Hani yan sınıftaki çocuğa aşık olursunuz da kankanız dudak büker, ayhh bu çocuğun nesini beğeniyorsun deyip bir türlü anlayamaz ya. Hah işte aynen öyle hissediyorum.



Peki ne anlatıyor bu dizi? Disney+ platformunda 26 Ocak-16 Mart arasında birer saatlik 16 bölüm olarak yayınlanan dizi, isminden de anlaşılabileceği gibi aslında polis olma yolundaki öğrencileri anlatıyor. Güney Kore'deki polislik sistemini hiç bilmiyorum, gerçi Türkiye'dekini de bilmiyorum pek, kim nereden nasıl polis oluyor öyle açık bir fikrim yok ama dizide gerçekliğe biraz yer veriyorlarsa eğer durum şöyle: Ulusal Polis Üniversitesi diye bir şey var, liseden sonra yazılı ve sözlü ve spor içeren sınavlarına girip, okula girmeye hak kazanıyorsunuz. Bu okuldan mezun olunca sanıyorum daha üst rütbeden sayılabilecek bir polis oluyorsunuz. Bu okul dışında polis olma yöntemleri de var sanırım ki o diğer yöntemden gelme polisler, bu okuldan olma polislere gıcık kapıyor. Bu okuldan olma polisler de bir elit görüyorlar kendilerini zaten, gruplaşma var yani ülkede. Neyse, ana hikayemizin kahramanları bu okula giren 8 genç. Hepsi ülkenin farklı bir köşesinden, farklı kültürlerden gelen bu gençlerin bir şekilde okuldaki zorlu eğitim sırasında tanışıp, kenetlenip, dünyanın en sevimli arkadaş grubunu oluşturmalarını izliyoruz. Bu sene izlenecekler listemi oluştururken bu diziyi neden dahil etmediğimi anlayabiliyorum. Büyük ihtimal listeyi yaparkenki ruh halim mutlu ve sevimli bir arkadaş grubunun hayata yeni başlıyor olması macerasını kaldıramamıştır.


Temelde böyle bir hikayeyi anlatıyor ama aslında dizi kafası çok karışık ilerliyor. En başından da aslında kafa karışıklığını gösteriyor da ben tahmin etmemiştim. Açılışı acayip dramatik bir gerilim-aksiyon sekansıyla yaptıktan sonra pat diye günlük güneşlik bir havada karakterlerimizi, okula giriş hikayelerini anlatmaya başlıyor. Ben ilk bölümün bu ilk dakikalarını herhalde karakterlerden biri sinemada film izliyor ya da hayal ediyor falan diyerek izlemiştim. Hiçbir anlam verememiştim çünkü, ilk nerdeyse 3-5 bölüm boyunca da anlam verdirtmiyor zaten hikaye.

İlk defa izlediğim Kang Daniel'e de mesela anlam verememiştim ilk bölümlerde. Kim olduğunu, neci olduğunu bilmiyordum diziden  önce. Allahım yarabbim bu çocuğu nereden bulup başrole getirmişler, kimin tanıdığı bu böyle donuk suratla diye gözlerimi kısarak bakıyordum ekrana. Zaten saçları ısrarla yüzünü kapatıyor dizi boyunca, elimi ekrana atıp durdum. Kimin fikriyse o saçlarını önünden çekmeyelim, vallahi acayip küfür yedin stilist/kuaför/yönetmen artık kimsen. Çünkü çocuğun oyunculuğunun yüzde doksanı o saça gitti, yapmaya çalışıyorduysa da rol, görünmüyordu. En başta böyle hissettiğim çocuğu neyse ki bölümlerin ve hikayenin ilerlemesiyle, karakterlerin her birine ayrı ayrı kanımın ısınmasıyla sevmeye başladım. Öyle ki sonlara doğru artık gülümsemesi sevimli, kendisi az biraz da olsa düzgün yüzlü gelmeye başlamıştı. Ama kabul et Kang Daniel çocuğum, ilk 5-6 bölüm boyunca sen de kararsızdın, bu karakter nasıl tepki verir, ne düşünür, nasıl bakar nasıl konuşur sen de bir kafanda oturtamadın.


Onun dışında Chae Soo Bin'i daha önce çoook sevdiğim I'm Not A Robot(2017)'ta izlemiştim ilk defa. Sonra Love in The Moonlight(2016)'ta da gördüm ama onu anlatmadım daha (anlattıklarımın isimlerinde blogdaki yazının linkini koyuyorum, diğerlerinde MyDramaList'teki dizi sayfasının). Kızımızı severim, öyle sevimli gelir. Burada da iyiydi, çok bir değişik ya da fazla çaba gerektiren bir rol değildi ama iyiydi. Park Yoo Na'yı önceki sene True Beauty(2020)'de görmüştüm ilk defa, oradakinin neredeyse aynısı bir karakteri, hem de benzer bir şekilde oynamayı neden kabul etmiş bilemedim. Lee Shin Young'u da hemen hemen hepiniz Crash Landing On You(2019)'nun yakışıklısı olarak hatırlıyorsunuz. Bense arada saçma bir dizisini hevesle açıp, çocuk o kadar da bakılacak  gibi değilmiş demek ki diyerek kapatmıştım. Burada neyseki izlenebilen ve iyi bir karaktere hayat veriyor. Uzmanı olmasam da, tüm bir diziyi belirgin bir aksanla oynamak yiğit işi. Grubun diğer üyelerini canlandıran Min Do Hee'yi, Kim Woo Seok'u, Park Sung Joon'u ve Cheon Young Min'i ilk defa izledim.

Ardından gelen bölümlerde bu sefer okuldaki manyak eğitim sürecine odaklandığında ise tarz değiştiriyor ve gerilimle sağlı sollu tokat yemeye başlıyoruz. Haa tamam o zaman okuldaki bu zorlu eğitimi ve yaşananları anlatan bir hikaye izliyoruz, izleyeceğiz dediğimiz noktada bu sefer yine pat, hikaye değişiyor. Okul dünyanın en sevgi kelebeği yerine dönüşüyor, az önce Freddy Krueger karşımıza çıkmış gibi kaçarken şimdi Freddy ile K-pop festivali yapıyoruz. Gene adapte olmaya çalışıyoruz, o zaman aslında bir arkadaş grubu/aşk meşk hikayesi izleyeceğiz diyoruz. Bu sefer de polislik olayları çözmeye başlıyorlar, hem de hikayenin tarzını yine 180 derece döndürerek. Hiç beklemediğimiz bir sertlikle, şiddetle, bir anda  gereksiz bir gerilim ve dram yaratılıyor. O gereksiz abartılan (böyle bir hikaye için, yoksa başka bir hikayede tadında olabilirdi) kötülük durumunu ise son birkaç bölümde yazıp, çizip, hooop hallediyorlar. 

Ah şu fotoğrafın verdiği his...

Valla son bölümlere geldiğimde artık ortada kalmış, nerede olduğuma karar vermeyi bırakmış, hislerimi çok aşırılarda yaşamayan bir izleyiciye dönüşmüştüm. Ha gene mutluydum, keyif alıyordum ama bu tamamen karakterlerden ve o karakterlerin dünyasında yer aldığımdandı. Yoksa hikaye...kararsızdım. Tıpkı hikayenin kendisi gibi.


(Neyse, dizinin hareketli sahnelerinden oluşan klibiyle,
başrol Kang Daniel'in seslendirdiği pek eğlenceli soundtrack parçası ile veda edelim)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

So many books, so little time

Mesela.  En son yazdığımda Pazar akşamıydı. Annemleri yolcu etmiştim sabahında. Pazartesi işe gittim, o hafta için planım her gün sabah ilk ...