paolo nutini etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
paolo nutini etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Aralık 2014 Cumartesi

Paolo söylesin, "Let Me Down Easy"



Paolo'yla birlikte büyüdük sayılır artık. Aynı yaştayız, doğumgünlerimiz de çok yakın, o şarkılarını buraya kadar duyurduğunda ben de onun sesini duyduğumda ikimiz de 20lerimizin başlangıcındaydık. Oysa şimdi ikimiz de 30umuza yaklaşmışken, ben kafam karışık, onun olgunlaşan müziğini dinliyorum.

9 Ağustos 2014 Cumartesi

Paolo Nutini'nin Iron Sky şarkısı için bir kısa film

İşte bu Paolo'nun ben artık büyüdüm olgunlaştım ciddiye alınmak istiyorum deme yöntemi. Önceleri aşk acısı çeken bir yeniyetme olarak kendisinden yaşça büyük aşkına nolur bak gülme bana diyordu, Jenny Jenny bu kadar acımasız olma diyordu, ilk aşkının acısını anlatıyordu, ilk gecesini, yürüdüğü Glasgow, Paisley sokaklarını gösteriyor yepyeni bir çift ayakkabıyla güneş doğan günlerinden bahsediyordu. Ki sonraki albümde o güneş daha da büyüdü, daha ritmik melodilerle Paolo'nun bu sefer hayattan kazandıklarını anlatmasına şahit olduk. Yanında büyüdüğü sevgilisine seslenirken, bir yandan da hayat ne yaparsa yapsın ne kötülük barındırırsa barındırsın umutlu olduğunu söylüyordu neşeli şarkılar eşliğinde. Ama bu sefer, bu 3.albümde Paolo çok değişik sulara girmeye başladı. Pop Rock melodilerle başladığı yolda yavaş yavaş katmaya başladı Soul ve R&B'nin yanına Funk katıştırdı. Ve ciddileşti, eğlenceli şeyler söylerken bile üstünde bir olgunluk, bir ciddiyet var.
O yüzden yönetmen Daniel Wolfe'un elinden çıkma bir kısa filmle atıverdi ortamıza Charlie Chaplin'in The Great Dictator filminden artık hepimizin ezberlediği (ki bizim ülke olarak bu konuşmayla tanışmamız maalesef kötü birşeyler yüzünden oldu) o ünlü konuşmasını barındıran şarkısı Iron Sky'ı.

19 Ekim 2011 Çarşamba

we were fated to pretend


I'm feeling rough, I'm feeling raw, I'm in the prime of my life. Let's make some music, make some money, find some models for wives. I'll move to Paris, shoot some heroin, and fuck with the stars. You man the island and the cocaine and the elegant cars.
Bazı şarkılar vardır hani, böyle tüm sözleri aklınıza, beyninizin her bir köşesine, her bir kuytusuna işler.
This is our decision, to live fast and die young. We've got the vision, now let's have some fun. Yeah, it's overwhelming, but what else can we do. Get jobs in offices, and wake up for the morning commute.
Melodisi kalp çarpışlarınız haline gelir, tüm vücudunuz o ritmle hareket ediyormuş gibi hissederken bir yandan, aslında müzik dışardan gelmiyordur, içinizdedir hani.
Forget about our mothers and our friends. We're fated to pretend. To pretend. We're fated to pretend. To pretend.
Sözlerle birlikte savrulursunuz, sözcükler harfler olur, dört bir yanınızdan tutar, kaldırır sizi havaya.
I'll miss the playgrounds and the animals and digging up worms. I'll miss the comfort of my mother and the weight of the world. I'll miss my sister, miss my father, miss my dog and my home. Yeah, I'll miss the boredem and the freedom and the time spent alone.
Sözler kanatlarınız olmuşken, müzikten bulutların içine uçarsınız. Yüzünüze çarparken melodinin o ferah rüzgarı, daha da çok gelsin diye hızlansın istersiniz sözlerden kanatlarınız.
But there's really nothing, nothing we can do. Love must be forgotten, life can always start up anew. The models will have children, we'll get a divorce. We'll find some more models, everyting must run it's course.
Bulutların arasındayken bağıra çağıra eşlik etmek istersiniz sözlere, bıraksınlar istersiniz sizi, kendi başınıza uçup, aralamak istersiniz bulutları.
We'll choke on our vomit and that will be the end. We were fated to pretend. To pretend. We're fated to pretend. To pretend.
Atlarsınız bulutlardan, yerde koşmak istersiniz kendi kanatlarınızla. İnsanlara karşı, diğer insanların yüzlerini görmeden, onlara bakmadan, aldırmadan, sırf kendiniz için bağırarak söylemek istersiniz her bir cümlesini.
Yeah, yeah, yeah...

28 Temmuz 2011 Perşembe

Rüyalarda Buluştuk

Rüyalara öyle bazıları gibi saçma anlamlar yükleyen bir insan değilim normalde. Ya da olacaklardan haber edeceklerini düşünmem kesinlikle. Aklında ne varsa onu gösterir rüyalar, olmayan birşeyi nerden bulup çıkaracak sonuçta uyku? Bu yüzden ben rüyalarımdan genelde içimde ne olduğu konusunda yardım almak için yararlanırım. Uyurum, 6 sezonluk fantastik dizi şeklinde rüyalarımı görürüm, kalkınca da anlarım ki ben aslında o gördüğüm şeylerle ilgili düşünüyormuşum. Bilinçaltım, aklıma mesaj yollama çabasındaymış, onu anlarım. Buna göre de kendimi düzeltirim, bu ara bunu takma veyahut da bu konuyu hallet şöyle böyle diye.
Bu gece de gayet içerikli bir rüya gördüm. İlk kısımda, oldukça gerilimli bir atmosfere sahip bir yerdeydim. Hani gerilim filmlerinde karanlık, bulutlu bir adada kocaman bir malikane olur da bizim saf grubumuz oraya tatile gider de tek tek kıyıma girerler, aynı öyle bir ortam. Gökyüzü gri-siyah-koyu mavi. Etrafta başka insan evladının olmadığı bir deniz kenarı. Denizin kenarında bir sıra taş kaldırım, onun yanında hemen yol ve yolun ardında da yine karanlık, koyu evler. O kötücül malikanedeydim ben. Birileri daha vardı, kanımca orada kalmakta olduğum gruptu. İçlerinde Emre Aydın tipli bir tanesi vardı. Böyle her daim hüzünlü, sıkıntılı ama bu ortamda biraz da ürkütücü. Bu tipin piyano çalması gerekiyordu. Ama bir türlü çalmak istemedi. İkna edene kadar dibim çıktı o derece. Bu sırada kenarında olduğumuz denizden de korkuyorduk, sanki birşeyler vardı suda korkmamızı gerektiren. O taş kaldırımların yanında durduk sonra, hemen yanıbaşımızda suda bir kayık aheste aheste sallanıyordu. Sonra yola baktığımda hemen kaldırımın yanına bir piyano konulduğunu gördüm. Emre Aydın tipli de oturup sonunda çalmaya başladı. Ben nedense kayığa bakıp durdum.
Hemen ardından bu gerilim filmi gibi yerdeki insanlarla yürüyüp, biraz daha şehrin içi gibi bir yere gittim. Hava yine karanlık gibiydi ama sanırım akşam olduğundan bu sefer. Böyle çimenlik bir alanın sonunda yürüdüğümüz yol kıvrılıp, kavşak oluşturuyordu. Tam o kavşakta 3 yanı duvar, üstü çatı ama kavşağa bakan tarafı açık bir ev vardı. Evin içinde de Paolo Nutini, grubuyla birlikte aletlerini hazırlamış, konser veriyordu. Hemen koşturdum, kavşakta evin önüne birikmiş kalabalığın arasına gitmeye çalıştım. Yanımdakilere de bağırıyordum bir taraftan, "Paolo Nutini konseri Paolo gelmiş!" diye. Yaklaşınca durdum, kalabalığın arasına girmedim, tam sahnenin sol ön tarafındaki boşlukta durdum, tüm şarkılara bağırarak, kollarımı sallayarak falan eşlik etmeye başladım. Paolo o salak halimi fark edip, gülmeye başladı. Bu sırada zabıtalar gelmeye başlamıştı, Paolo'nun gitaristlerinden biri de aranıyordu, o yüzden o hemen koşup kaçtı. Paolo da beni sahneye davet etti, çıktım. Tabiki gitar çalmaya değil :p O giden gitaristin çalması gereken kısımları kendi halledebilmek için nota defteri gibi birşey açtı. Ben de yanında durup, akıl vermeye başladım. Bu sırada izleyen kalabalık sinirliydi, sıkılmışlardı. Azalmaya başlıyorlardı. Paolo da zabıtalar iyice yaklaştığından evdeki bazı malzemeleri toplamaya başladı. Malzeme dediğim de bir çuvalın üst tarafında yoğurt, alt tarafında pirinç vardı, o yani. Bir raftan indirip, onu toparlamaya çalıştı. "Yok" dedim ben, "o öyle olmaz ki. Bak şöyle koyman gerek". Yine akıl verme çabasındayım yani. Hayır bu sırada ciddi ciddi içimden boynuna falan atılmak geliyordu ama ben rüyada bile mantıklıyım, kontrollüyüm ya, sakin sakin acil durum yönetimi yapıyorum. Paolo'ya içine düştüğü sıkıntılı durumda yardım etmeye çalışıyorum. Sonunda hiçbir şeyi çözemeden, aklımda yoğurt ve pirinçle uyandım.
Bu da kaçan gitarist.İsmi neydi ya?
Bir Paolo'yu görmemiştim rüyamda, o da oldu böylece. Yeni rüyalarda görüşmek üzere.

So many books, so little time

Mesela.  En son yazdığımda Pazar akşamıydı. Annemleri yolcu etmiştim sabahında. Pazartesi işe gittim, o hafta için planım her gün sabah ilk ...