28 Temmuz 2011 Perşembe

Rüyalarda Buluştuk

Rüyalara öyle bazıları gibi saçma anlamlar yükleyen bir insan değilim normalde. Ya da olacaklardan haber edeceklerini düşünmem kesinlikle. Aklında ne varsa onu gösterir rüyalar, olmayan birşeyi nerden bulup çıkaracak sonuçta uyku? Bu yüzden ben rüyalarımdan genelde içimde ne olduğu konusunda yardım almak için yararlanırım. Uyurum, 6 sezonluk fantastik dizi şeklinde rüyalarımı görürüm, kalkınca da anlarım ki ben aslında o gördüğüm şeylerle ilgili düşünüyormuşum. Bilinçaltım, aklıma mesaj yollama çabasındaymış, onu anlarım. Buna göre de kendimi düzeltirim, bu ara bunu takma veyahut da bu konuyu hallet şöyle böyle diye.
Bu gece de gayet içerikli bir rüya gördüm. İlk kısımda, oldukça gerilimli bir atmosfere sahip bir yerdeydim. Hani gerilim filmlerinde karanlık, bulutlu bir adada kocaman bir malikane olur da bizim saf grubumuz oraya tatile gider de tek tek kıyıma girerler, aynı öyle bir ortam. Gökyüzü gri-siyah-koyu mavi. Etrafta başka insan evladının olmadığı bir deniz kenarı. Denizin kenarında bir sıra taş kaldırım, onun yanında hemen yol ve yolun ardında da yine karanlık, koyu evler. O kötücül malikanedeydim ben. Birileri daha vardı, kanımca orada kalmakta olduğum gruptu. İçlerinde Emre Aydın tipli bir tanesi vardı. Böyle her daim hüzünlü, sıkıntılı ama bu ortamda biraz da ürkütücü. Bu tipin piyano çalması gerekiyordu. Ama bir türlü çalmak istemedi. İkna edene kadar dibim çıktı o derece. Bu sırada kenarında olduğumuz denizden de korkuyorduk, sanki birşeyler vardı suda korkmamızı gerektiren. O taş kaldırımların yanında durduk sonra, hemen yanıbaşımızda suda bir kayık aheste aheste sallanıyordu. Sonra yola baktığımda hemen kaldırımın yanına bir piyano konulduğunu gördüm. Emre Aydın tipli de oturup sonunda çalmaya başladı. Ben nedense kayığa bakıp durdum.
Hemen ardından bu gerilim filmi gibi yerdeki insanlarla yürüyüp, biraz daha şehrin içi gibi bir yere gittim. Hava yine karanlık gibiydi ama sanırım akşam olduğundan bu sefer. Böyle çimenlik bir alanın sonunda yürüdüğümüz yol kıvrılıp, kavşak oluşturuyordu. Tam o kavşakta 3 yanı duvar, üstü çatı ama kavşağa bakan tarafı açık bir ev vardı. Evin içinde de Paolo Nutini, grubuyla birlikte aletlerini hazırlamış, konser veriyordu. Hemen koşturdum, kavşakta evin önüne birikmiş kalabalığın arasına gitmeye çalıştım. Yanımdakilere de bağırıyordum bir taraftan, "Paolo Nutini konseri Paolo gelmiş!" diye. Yaklaşınca durdum, kalabalığın arasına girmedim, tam sahnenin sol ön tarafındaki boşlukta durdum, tüm şarkılara bağırarak, kollarımı sallayarak falan eşlik etmeye başladım. Paolo o salak halimi fark edip, gülmeye başladı. Bu sırada zabıtalar gelmeye başlamıştı, Paolo'nun gitaristlerinden biri de aranıyordu, o yüzden o hemen koşup kaçtı. Paolo da beni sahneye davet etti, çıktım. Tabiki gitar çalmaya değil :p O giden gitaristin çalması gereken kısımları kendi halledebilmek için nota defteri gibi birşey açtı. Ben de yanında durup, akıl vermeye başladım. Bu sırada izleyen kalabalık sinirliydi, sıkılmışlardı. Azalmaya başlıyorlardı. Paolo da zabıtalar iyice yaklaştığından evdeki bazı malzemeleri toplamaya başladı. Malzeme dediğim de bir çuvalın üst tarafında yoğurt, alt tarafında pirinç vardı, o yani. Bir raftan indirip, onu toparlamaya çalıştı. "Yok" dedim ben, "o öyle olmaz ki. Bak şöyle koyman gerek". Yine akıl verme çabasındayım yani. Hayır bu sırada ciddi ciddi içimden boynuna falan atılmak geliyordu ama ben rüyada bile mantıklıyım, kontrollüyüm ya, sakin sakin acil durum yönetimi yapıyorum. Paolo'ya içine düştüğü sıkıntılı durumda yardım etmeye çalışıyorum. Sonunda hiçbir şeyi çözemeden, aklımda yoğurt ve pirinçle uyandım.
Bu da kaçan gitarist.İsmi neydi ya?
Bir Paolo'yu görmemiştim rüyamda, o da oldu böylece. Yeni rüyalarda görüşmek üzere.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bahar Ekinoksu - "Old must be left; New must be adopted; Life must be celebrated"

Ostara veya Eostre veya Eastre, Germen bahar ve şafak tanrıçası. O dönemin akademik yazılarında kendisinden yalnızca bir kez bahsediliyor - ...