3 Eylül 2019 Salı

Mary Queen of Scots (2018)

Tarihi filmler izlemeye bayıldığımı, daha doğrusu içinde "tarih" olan her şeye bayıldığımı artık biliyorsunuz. Ama yine de bu filmin yapıldığı haberi geldiğinde pek de o kadar heveslenmemiştim. Çünkü artık bahtsız İskoçya kraliçesi Mary'nin hikayesinden öylesine gına geldi ki...Evet bazı hikayeler var, bin kere de yorumlansalar, bin kere de izleseniz hep ayrı bir keyif verir, her defasında değişik bir şeyler yapılabilir. Ama Mary'nin hikayesi artık öyle gelmiyor.İster onu odağına alsın anlatılan hikaye ister muhteşem(!) kraliçe Elizabeth'in hikayesinde bir figür olarak gösterilsin, yine de artık bana yetti gibi geliyor.
Bilemiyorum belki de sıkıcı bir film izlediğim içindir daha az önce. 2018 tarihli Mary Queen of Scots filmini demin bitirdim izlemeyi ve giden zamanıma acıyorum (https://www.imdb.com/title/tt2328900/). Hiçbir şey hissettirmedi film, belki düşündürdü çoğu yerde ama onlar da çok ipe sapa gelir düşündürmeler değildi. Bu hikayeyi artık hepimiz ezberledik ama hadi bakalım bir de son dönemin popüler furyası objektifinde ele alalım tam bunluk bir malzeme demişler. İskoçya kraliçesi Mary ile İngiltere kraliçesi Elizabeth'in hikayesini bir erkek dünyasında ayakta kalmaya çalışan iki güçlü kadının hikayesi olarak gösterelim bu sefer de demişler. Tamam mantıklı, bir de bu açıdan yaklaşabiliriz bu hikayeye. Aslında John Guy adındaki bir tarih profesörünün kitabından yola çıkmışlar (http://www.johnguy.co.uk/biography-john-guy.php). Kadın merkezli yaklaşım o kitaptan mı bilmiyorum tabi, ama iki kraliçenin yüz yüze görüşmüş olması fikri oradanmış.
Mary, efenim İskoçların kraliçesi
Ben böyle direkt anlatmaya giriştim ama biliyorsunuz az buçuk neyden bahsettiğimi diye. Hani Mary kim, Elizabeth kim, 1500lerin ortasında Britanya adasında durum ne bu şeyleri bildiğinizi varsayarak konuşuyorum. Hani bir şekilde bir filme, diziye denk gelmişsinizdir yahu. Elimizi sallasak o döneme dair yaptıkları bir şeye çarpıyor zaten. Elizabeth 1558'den 1603'e kadar İngiltere kraliçesi. Şu 7 kocalı hürmüz gibi olan VIII.Henry'nin kızı (hani Tudors'taki). İngiltere'nin altın çağının sebebi. Osmanlı'da tahtta Kanuni varken yani başlıyor dönemi, II.Selim, III.Murat ve III.Mehmet'in hükümranlıkları boyunca kadın tahtta, azme bakın. Mary ise bu Elizabeth'in halasının torunu. Bu şekilde bir akrabalar ayrıca. Neyse Mary de doğduğu andan itibaren aslında İskoçya kraliçesi, çünkü ortada başka varis yok. 1542'den 1567'ye kadar bu ünvana sahip. Yani Osmanlı'da Kanuni ve II.Selim dönemleri. Sonra işte olaylar olaylar, 1587'de Elizabeth, Mary'nin kafasını vurdurtuyor vay bana komplo edenlerle iş birliğine giriştin diye. Bu da Britanya'nın en çok anlatılan hikayelerinden birine dönüşüveriyor. Çünkü o vakte kadar ayrı olan iki krallık bu Mary'nin çocuğuna kaldığı için birleşmiş oluyor.
Film bu hikayeye bir güç savaşından çok iki kadının ayrı ayrı ama birbirlerine göz atarak ayakta kalma çabası olarak yaklaşıyor. Birbirlerine düşman değiller de aslında etraflarında onları kapana kıstırmış erkek dünyasının içinde yollarını bulmaya, birer kadın monark olarak hem yönetmeye hem de yönetilmemeye çalışıyorlar diyor. Ruh olarak çok da farklı iki insan olmasalar da fiziki özelliklerinden ve yetiştikleri ortamlardan ötürü iki farklı şekil almış olduklarını görüyoruz.
45 yıl bu adamların arasında hüküm süren  Elizabeth
Görünüşleri, erkeklerin egemen olduğu bir dünyada yollarını çizerken hem en büyük anahtarları hem de en büyük engelleri oluyor.
Yine de film pek bir şey başaramamış durumda. Hikaye sizi sürükleyecekmiş gibi duruyor ama sürüklenmiyorsunuz, merak etmiyorsunuz. Çoğu yerde hop hop hop şeklinde atlamalar var, fark ediliyor. Ben hikayeden çok Saoirse Ronan'ın tüm film boyunca kulağında duran ve illa da göstermeye çalışıp durdukları 21.yy. rock dinleyen ergen küpesine takılıp durdum. Bir de vay be Margot Robbie'yi nasıl da çirkinleştirebilmişler, demek ki işte görünüş nasıl değiştiriyor insanı diye onun suratına dalarken buldum kendimi.
Film tam 2 saat sürüyor. Hikayesi dediğim gibi. Görüntülerine takılıp duruyor aklınız. Müzikleri desem, öyle akılda kalıcı, olmuş diyebileceğimiz bir yanı yok. Oyunculuklar deseniz, böyle bir tarihi-dramada olması gereken gibi. Ama o kadar da dikkat çekmiyor. Kostümlerin, mekanların göz alıcı bir bir farklılığı da yok. Yani 2 saatlik bir boşluk bu film. Bir fikrin peşinde kaynakları seferber etmişler o kadar.

1 yorum:

Bahar Ekinoksu - "Old must be left; New must be adopted; Life must be celebrated"

Ostara veya Eostre veya Eastre, Germen bahar ve şafak tanrıçası. O dönemin akademik yazılarında kendisinden yalnızca bir kez bahsediliyor - ...