Dolayısıyla hiç şüphesiz bir karşı çıkıştır fantastik edebiyat. Edebiyat zaten başlı başına bir muhalefet etme biçimiyse eğer, fantastik anlatı da onun en muhalif kollarından biridir. Hayal kurmak ne kadar özgürleştiriyorsa benliğimizi, fantezi de o ölçüde özgürlüğün peşindedir. Hayal kurmak ne denli uzaklaştırıyorsa bizi gerçeklerden ve hayattan işte fantezi de ancak o denli kaçış edebiyatı yapıyor demektir.
(...)
Hayat anlayışınız sadece gündelik dertlerden, maddi başarılarınızdan ve iş, para, ev gibi onun türlü göstergelerinden ibaretse, bir hobbitin sihirli bir yüzüğü bir yanardağın derinliklerine atmak için gösterdiği çaba elbette ki sizi ilgilendirmez, tıpkı iktidara ve hırsa karşı gösterilen tüm insani çabaların ilgilendirmediği gibi… “Fantezi elbette hakikidir. Olgulara dayanmaz, ama hakikidir. Çocuklar bilir bunu. Yetişkinler de bilir, zaten çoğu bu yüzden fanteziden korkar. Fantezideki hakikatin, yaşamaya mecbur edildikleri ve kabullendikleri hayatın sahteliğine, kofluğuna, gereksizliğine, sıradanlığına karşı bir meydan okuma, hatta tehdit oluşturduğunu bilirler. Ejderhalardan korkarlar, çünkü özgürlükten korkarlar.”
[Egoistokur'da okuyup da bir kenara kaydettiğim Oylum Yılmaz'ın Gülenay Börekçi tarafından yayınlanmış yazısı, "Fantastik Başyapıtları: Kim Korkar Ejderhalardan?" içinde böyle satırlar barındıran tamamı okunası bir güzellik.]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder