10 Aralık 2023 Pazar

Twinkling Watermelon [반짝이는 워터멜론] (2023)



 Ha Eun Gyeol, kulakları duymayan annesi, babası ve abisi ile büyümüş, kendisi duyabilen ve konuşabilen bir genç, lise sonda. Ailenin tek "dış dünya ile iletişim" kurabileni olarak tüm hayatı kocaman bir "sorumluluk" olarak geçmiş. Duyamadığı için hayatta pek çok şeyden vazgeçmek zorunda kalmış ve ailesini zar zor geçindirebilmiş babası bu yüzden Ha Eun Gyeol'un zıpkın gibi bir doktor olmasını istiyor. Bu beklentiyle ve tüm o sorumlulukla çok çalışkan, çok başarılı ve çok düzgün bir genç olarak büyüyen Ha Eun Gyeol'un (hımm bunlar bana çok tanıdık geldi, tanıdığım birine benziyor ama allah allah) ise bir sırrı var, çok iyi gitar çalıp, müzik yapabiliyor ve müzik aslında onun tutkusu. Doktor falan olmak da istemiyor da, babasını ve ailesini üzmek, istediğini en son şey (tamam şimdi hatırladım kime benzettiğimi). Bir gün gizlice bir müzik grubuna dahil olup, sahneye çıkmışken babası olanları öğreniyor ve büyük bir kavga ediyorlar. Çok üzgün ve çok sinirli bir halde kendini sokaklara atmış yürürken bir müzik dükkanı görüp içeri giriyor Ha Eun Gyeol. Lanet olsun her şeye modunda, gitarını satıyor bu dükkanda. Ama dükkanın kapısından çıktığı anda kendini 1995'te buluveriyor. Geri nasıl döneceğini bilemez halde geçmişte sıkışmışken anne ve babasının lisedeki halleriyle karşılaşıyor. Ve karar veriyor, geçmişteki her şeyi düzeltip, anne ve babasına daha mutlu bir hayat vermeye.

Bir Beatles anı mı yaşanıyor

Twinkling Watermelon, orijinal adıyla 반짝이는 워터멜론 (bançakının wotomellun) 25 Eylül-14 Kasım 2023 arasında Güney Kore'nin tvN kanalında 16 bölüm olarak yayınlandı. Senaryosu Kill Me Heal Me, Moon Embracing The Sun ve Chicago Typewriter dizilerini de yazan Jin Soo Wan'a ait. Bu yüzden de zaten insanın içine oturan, tüm tellerine basan, gülümsetirken hüngür hüngür ağlatmaya başlatan ve her anı dolu dolu geçen bir hikayeye sahip. Oyuncular da ellerindeki bu güzelim senaryoyu tüm her şeylerini vererek oynadıkları için ortaya çok güzel bir hikaye çıkmış durumda. Aslında fazlaca Back to The Future'ın ilk filminden yola çıkılmış gibi duruyor, öyle tamamen orijinal bir hikaye yok önümüzde. Çok iyi gitar çalan gencimiz var. Geçmişe gidip, gitar da çalıyor. Anne ve babasının lisedeki halleriyle bir araya düşüyor. Onları bir araya getirmeye de çalışıyor kendisinin var olabilmesi için. Kendi zamanında ailesi çok zorluklar yaşamış olduğu ve babası biraz ezildiği için geçmişte bir şeyleri düzeltmeye de çalışıyor. Ama bu kadar benzerlikler. Amerika versiyonumuz haliyle eğlencelik ve komik olması üzerine düşünülmüş bir hikaye olduğu için yolları burada ayrılıyor. Burası Güney Kore çünkü, her hikaye daha insani, daha duygular ve düşünceler üzerine kurulu.

Beni de can evimden vuran bu her sahnesinde yansıttığı duyguları ve içime oturan, içimi karmakarışık eden düşünceleriydi zaten. Hayatımı hep koca bir yanlışlık, koca bir pişmanlık yığını olarak görerek bu yaşıma geldiğim için çok ama çok kereler geçmişe gidip, düzeltmeye annemle babamın hayatından başladığımı hayal ederek günler geçirdim. Babamın ailesine yük olmamak için üniversiteye gitmek yerine gidip askeri okula yazılmadığı ve okuyup makine mühendisi olduğu, annemin abisi göndermediği için gidemediği okula devam edebildiği, öğretmen olduğu ve evlenmek zorunda kalmadığı bir geçmiş hayal ettim hep. İkisinin tanışmadığı, severek başka insanlarla evlendikleri ve mutlu oldukları hayatlarının olduğunu mesela. Doğmak zorunda kalmadığım ve bu işkenceyi yaşamak zorunda olmadığım bir dünya olsaydı dedim mesela. Ben var olmayayım da yeter ki onlar mutlu birer hayat yaşamış olsun dedim hep.


Spoiler olacak ama bu da dizimizdeki bir başka ana karakterimizin hikayesine götürüyor bizi. On Eun Yoo kızımız da Ha Eun Gyeol oğlumuz gibi 2023 yılından 1995 yılına bir yolculuk yapmış buluyor kendini. Ha Eun Gyeol annesiyle babasını bir araya getirmeye, geleceği garantiye almaya çalışırken, On Eun Yoo ise geçmişi değiştirmek, annesiyle babasının evlenmesine engel olup, kendisinin hiç doğmamış olmasını sağlamaya çalışıyor. On Eun Yoo'nun hikayesi bu yüzden benim için daha mantıklıydı. Şaka şaka, onun hikayesinin çıkış noktası iyiyken tamamı mantık dışıydı. 1995'te annesinin gençliğiymiş gibi (Choi Se Gyeong ismi annesinin) davranarak nasıl başka biriyle evlenmesini sağlayacağı sorusu hala pıhlamama sebep oluyor. 18 yaşındaki annesi o sırada Amerika'da ve sonraki 20 yıl daha geri gelmiyor. Gerçek Choi Se Gyeong geri gelmediği sürece ilk aşkıyla nasıl evleneceği sorusu muamma. Yani On Eun Yoo 1995 yılında başka bir adamla evlense, bu evlenen biyolojik olarak annesi olmayacağı için yine mantıksız. Ahh vallahi güzelim dizide böyle saçma bir ayrıntı oluşturup, hikaye boyunca buna takılı kalmamı sağladığı için sevgili senarist ablaya kızgınım. Favorilerimde ilk üçe girebilecek bir hikayeyken sırf bu yüzden altlarda kaldı.

Ahh ahh

Oyuncuların da aşırı iyi oynadıklarını söylemiştim ya, hah işte onların arasında resmen döktüreni Choi Hyun Wook'u ilk defa izledim. Esas oğlumuzun babasının uçarı gençliğini oynadı ve içimi söktü resmen. Sadece 21 yaşında olduğuna inanamadım. İlk başlarda abartılı mı oynuyor, çok mu gürültücü derken aslında ne kadar iyi, ne kadar yerinde bir karakter yarattığını görmeye başladım. Gülerken, konuşurken, somurturken, ağlarken, koştururken hep o genç adamdı. Gözleriyle, beden diliyle bile konuştu, anlattı her hissettiğini. Hani tam da böyle dışarıdan bakıp da sinir olacağım, bu kesin kötü biri diyeceğim bir insan gibi görünüp, içinin güzelliğiyle yutkunduğum bir karakter yarattı gözlerimin önünde kanlı canlı.

Geçmişe giden esas oğlanımız Ha Eun Gyeol'u ise daha geçenlerde izleyip, anlattığım The Secret Romantic Guesthouse'taki (şurada) Ryeoun canlandırdı. Gerçek ismi Go Yoon Hwan iken neden böyle bir isimle oynuyor anlamadım gerçi. İdolden oyunculuğa geçme de değil, üniversitede direkt oyunculuk eğitimi alıp işe başlamış. O dizide şöyle demiştim, hala öyle düşünüyorum:

Üçlünün son üyesini canlandıran Ryeoun da ilk defa izlediğim bir genç oyuncu. Bu dizideki rolü aslında temelde soğuk, dışarıdan ciddi ve serinkanlı görünüp, sonradan içinden sıcak birinin çıkması gereken bir karakter. Ama işte tam da bu sebeple dozunu ayarlayamamış da odun gibi kalmış hissi veriyor. Şu an tamamen başka bir rolde Twinkling Watermelon'da izlemiyor olsaydım eğer kendisiyle ilgili görüşüm öyle de kalacaktı ama Twinkling Watermelon'daki halini görünce anladım ki elindeki senaryo ve karşısındaki yönetmenle yapabildiği o kadarmış The Secret Romantic Guesthouse'da. Diziyi izlerken o kadar sinirimi bozuyordu ki odunluğu, tepkisizliği, durgunluğu neredeyse sahnelerini atlamak istiyordum. Oyunculuk namına bir şeyler görmedikçe de başka şeylere takıyordum. Sesi mesela burnu çok doluymuş da zar zor nefes alıyormuş gibi çıkıyor, diziyi izlerken off diyerek sonunda ekrana elimi daldırıp çocuğu sarsmak istiyordum açın şunun burnunu diye. Sonra burnunun şekline taktım mesela, bir sinir bozucuydu. Yani o kadar kötüydü hali düşünün böyle şeylere takılıp durdum. Şu an izlediğim dizide hiçbir yerine bakmıyorum halbuki, aklıma gelmiyor çünkü Ryeoun da etrafındakiler de çok iyi oynuyor.


Annesinin gençliğini oynayan Shin Eun Soo'yu da ilk defa gördüm. The Legend of The Blue Sea'de denizkızımızın gençliğini oynamış ama nereden hatırlayacağız :) Burada tüm dizi boyunca kulakları duymayan ve konuşamayan, ömrü boyunca duygusal ve fiziksel şiddete maruz kalmış bir genç kızı oynayıp, kendine hayran bıraktı. Böyle su gibi, dupduru, insana kendini kolaylıkla izleten bir oyunculuğu var.

Bir de bu muhteşem, döktüren üçlünün yanında sinir bozucu, fazla zorlayıcı Seol In Ah var. Hepimiz onu A Business Proposal'da izlerken böyle bir anda bu kadar aranan, her yerde oynayan, pıt pıt her bir dizide karşımıza çıkıp, hemen hemen hepsinde benzer rollere giren bir başrol oyuncusu olacağını tahmin edebilir miydik? Valla ben etmiştim. Orada izlerken, bu kadar iyi görünen (Kore standartlarına göre güzel yani) ve başrollerin önüne geçen bir oyunculuk çıkartan bir kızı yan rolde bırakmazlar demiştim. A Business Proposal'dan önce 9 dizide oynamış olsa da oradaki hali dikkat çekiciydi, haliyle bir anda patladı. Ama oyunculuğu orada iyiydi ya. Burada izlediğim şey ise hiç mi hiç seyredilesi bir şey barındırmıyordu. İki ayrı karakteri canlandırmak olarak algıladığı şey, birini somurtuk taş duvar, öbürünü ise winnie the pooh'daki tiger gibi yapmak olmuş. Hissettiği hiçbir şeyi hissettiremedi, hiçbir duygusunu geçiremediği gibi karakterine sempati duymamızı, bağ kurmamızı da sağlayamadı. Sanki bu diziyi çok da ciddiye almamış gibi. Ya da kendini artık çok havada görüyor gibi. Nerede ne yaparsam tutuluyorum zaten der gibi.

Büyükanne ve evde kalan öğrenciler - ağlıyorum

Bu esas dörtlümüzün etrafında müzik grubunun sevimli elemanları, Ha Eun Gyeol'un büyük büyükannesi/babaannesi (ki ah be haelmoni ah be, sana sarılıp ağlayasım var) ve onun evinde kalan üniversite öğrencileri de hikayemizin en güzel unsurlarını oluşturuyordu. Büyükannenin evindeki her bir sahne izlemesi en keyifli, en mutluluk verici ve en içe oturan bölümleri oluşturdu gibi geliyor bana hep.


Çok hissedilerek ama aşırı da düşünülmeyerek yazılan, aşırı iyi oynanan ve çok emek verilerek çekilmiş bir hikaye izledim ben böyle. Her hafta o ikişer saat boyunca hem eğlendim, hem ağladım, hem bir daha bir daha kendi hayatıma gittim geldim. Hikayenin çıkış noktası müzik tutkusu olduğundan da bir yandan, şahane şarkılar dinledim, müzik hakkında çok güzel şeyler öğrendim. Sonunda tüm hikayeyi toplayıp, çok da iyi bir mesaj verememiş olsa da gönlümdeki yerini aldı Twinkling Watermelon.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bahar Ekinoksu - "Old must be left; New must be adopted; Life must be celebrated"

Ostara veya Eostre veya Eastre, Germen bahar ve şafak tanrıçası. O dönemin akademik yazılarında kendisinden yalnızca bir kez bahsediliyor - ...