5 Ekim 2014 Pazar

mendil satan çocuk

Şimdi yaptığım salaklığı anlatacağım. Bir süredir bahsetmeyi düşünüyordum zaten. Konu benim gerizekalılığım ve alt geçitte mendil satan ufaklık.
Şöyle ki, bu oturduğum evde ve mahallede ikinci senem. Geçen sene yoktu herhalde ama birkaç aydır, ya da ne bileyim yaz başından beri herhalde, demiryolunun altındaki geçitte bir ufaklık - 8/10 yaşlarında bir erkek çocuk - mendil satıyor. 'Mendil alır mısınız abla Mendil alır mısınız ağbi' diye öyle bir terennüm ediyor ki her defasında 'aman yarabbi bu çocuk niye burada' diye dağlara taşlara isyan ediyorum. Bakın normalde çocuklara bebeklere öyle oyy caanım ne de tatlı şeysin diye yaklaşan o insanlardan değilimdir (bilen bilir, çok iyi bilir). Çocuklara bir düşkünlüğüm yoktur, ömrümde yanağını okşayıp da ne sevimliymiş dediğim çocuk olmadı. Ha uzaktan dedim kendi kendime, kabul ediyorum pek sevimli çocuklar da yok değil ama o kadar. İçimden o tür sevgi gösterileri gelmez. Bilemem, temas konusundaki uzaklığımdandır belki.
İşin bir de şu yanı var. Ufak bir çocukkenden beri sokaktaki insanları, dilencilik yapan, yerlerde iki kuruş için birşeyler satan, aklı başında olmadan yollarda dolanan...insanları gördüğümde hep kendime verdiğim bir söz vardı, bir tür kendi kendini yatıştırma yöntemiydi benim için. Diyordum ki kendime 'bir gün büyüyeceksin, bir gün kendi kendine yetip kendi istediklerini yaptığın bir yaş olacak ve o zaman bu insanlara yardım da edebileceksin. O gördüğün yarı deli adamı bir yere götürüp banyo yaptırtacak yemek yedireceksin ona bakmalarını sağlayacaksın, o ağlamaklı gözle bakan çocuğa ne olduğunu soracaksın sevgini göstereceksin ona sıcak bir yuva sağlacaksın' türünde telkinlerde bulunuyordum kendime. Umudum da inancım da tamdı, bir gün o günler gelecekti.
Ama gelmedi. Kendimi kandırıyormuşum. Ben bir türlü büyüyemedim. Evet bir işim var, gün boyu bana siz-hanım falan diye hitap edenler var ama ben gene de yan komşunun benimle aynı yaşta görünen ama liseye bile gitmeyen kızının bayramımı saygıyla bakarak kutlamasını yadırgıyorum. Beni büyük biri gibi, annesinin akranı biri gibi görüyor, bunu yüzünden okuyabiliyorum. Ve hala o insanlara yardım edemiyorum.
İşte tüm bu birikmişlikle bu mendil satan çocuğa bir şeyler söylemek istedim, onunla konuşmak istedim, yüzüne bakmak istedim, biri seni ciddiye alıyor, biri senin burada böyle betonun üstünde oturmana dayanamıyor, biri seni gerçekten önemsiyor sebepsiz yere karşılık beklemeden tanımadan etmeden, diye anlatmak istedim. Bakın gerçekten merak ediyorum o çocuk neden orada mendil satıyor kim diyor ona kim oturtuyor onu oraya, o bunu yaparken ne hissediyor, ruhunda ne yaralar oluşuyor, geleceği nasıl görüyor, nerede nasıl bir evde yaşıyor. Bilmek istiyorum, cevap versinler istiyorum. Ve en çok da neden bu böyle onu bilmek istiyorum.
Ama tabi ben dünya üstündeki en anti-çocuk canlısı insanım ve sosyofobiğim. Önceki gün, akşam yine işten dönerken durdum çocuğun önünde ve ne kadar dedim mendillere. 75 kuruş dedi. Cüzdanıma baktım 1,50 vardı tam, ver bakalım iki tane dedim. O parayı verip de tek bir mendil almıyorum, hayıır ona kendini dileniyormuş gibi hissettireceğimi düşünüyorum. Böyle de salak saçma düşüncelerim var. Ki ben bu işlemi yaparken bir adam çocuğun önüne sadece para bıraktı ve gitti. Mendil bile almadı. Çocuk verdi mendilleri, adın ne dedim. Yüzüme baktı, tayyip dedi. Ve ben güldüm! Çocuğun yüzüne öylece güldüm, benle dalga geçiyor zannettim. Belki de dalga geçiyordu, olabilir, ismini söylemek istememiş olabilir. Ama şöyle bir olasılık da var ki ismi gerçekten tayyip olabilir. Sonuçta en fazla 10 yaşında görünüyor ve 2000'den sonra doğanlarda böyle bir olasılık her zaman var. Yaptığıma öyle bir pişman oldum ki nasıl parayı verip de sıvıştığımı bilmiyorum. Tüm bunlar olurken dikkat ettiğim çocuğun alabildiğine durgun oluşuydu. Bana minimum dikkati vermişti. Şımarıkça ya da ukalaca bir umursamazlık değildi, değişikti, yorgunca bir aldırmamazlıktı, sessizce bir napıyorsun sen deme şekliydi belki de. Bilmiyorum, hissettirdiği şey çok garipti, kendimi çok değersiz çok görünmez orada değilmişim gibi hissettirdi. Üstüne tabi bir de tükenmeyen bir utanç ve pişmanlık.
Bu kadarla kalmadı, ertesi akşam yine önünden geçmek durumundaydım çocuğun. Her zaman mendil alır mısınız abla diye seslenen ufaklık bu defa ben geçerken sustu, tamamen başka bir tarafa baktı. Allahım yer yarılsaydı da dibine düşseydim dedim. Bir daha nasıl geçeceğim oradan bilmiyorum. Aksi gibi, eve de gitmek için oradan geçmeliyim. Umabileceğimin en iyisi, bir anda kar yağması ve sokakta kimse kalmaması. Belki o zaman o çocuğu oraya göndermezler, mendil satmak zorunda bırakmazlar. Ben de her akşam salaklığımın utancıyla, belki de insanlığımızın utancıyla kavrulmadan geçebilirim oradan.

1 yorum:

  1. Sis kızma ama ben buna çok güldüm. Duygusuzluğumdan değil, o dediğin şeyi, büyünce ellerinden tutacağım duygusunu anlıyorum, ben yıllardır okutacak bir kız çocuk arıyorum misal ama cesaret edip de hiç bir aileye yaklaşamıyorum. Senin gibi ben de yabancı çocuklara nasıl yaklaşacağımı pek bilmiyorum, korkup kaçmıyorum ama yalandan bir sevgi gösterisi geçip gidiyor, alıyım mıncırıyım seveyim yok.

    Ama anlattığın olayda ben utanacak hiçbir şey görmedim. Tepkilerine güldüm. Adını sormuşsun sadece, onu incitecek hiçbir şey yapmamışsın. Bence büyük ihtimal çocuk seni bir yetişkin olarak değilde kendisinden sadece bir kaç yaş büyük başka bir çocuk olarak düşünmüştür ve bir çocuğun ona böyle yaklaşması ağırına gitmiş olabilir.

    YanıtlaSil

So many books, so little time

Mesela.  En son yazdığımda Pazar akşamıydı. Annemleri yolcu etmiştim sabahında. Pazartesi işe gittim, o hafta için planım her gün sabah ilk ...