29 Aralık 2023 Cuma

Castaway Diva {무인도의 디바} (2023)


 Seo Mok Ha kızımız 16 yaşında bir lise öğrencisi. Minik Chunsam Adası'nda yaşıyor. Hayali şarkıcı olmak, en sevdiği, çok büyük hayranı olduğu Yoon Ran Joo gibi çok başarılı olmak. Yoon Ran Joo'nun müzik şirketi bir yarışma düzenlediğinde de şarkı söylediği bir videosunu gönderiyor ve yarışmayı kazanıyor. Ama Seo Mok Ha'nın babası buna karşı olduğundan esas kızımız için işler biraz zor.

Jung Ki Ho oğlumuz da esas kızımızla aynı sınıfta. Sessiz, kendi işine bakan bir tip. Devamlı oradan buradan minik minik işler yapıp, para biriktiriyor ki yaşadıkları bu küçük adadan, babasının evinden gidebilsin. Ki Ho da Mok Ha gibi babasıyla yaşıyor. Ama onun annesi babasını terk etmiş, o da annesiyle yaşamaya gitmek istiyor ama babası bırakmıyor. Bu ikisi bir gece birlikte evlerinden, babalarından kaçıyor. Seo Mok Ha'yı Seul'deki müzik şirketine götürmek için. Ama bindikleri feribottan Ki Ho, onları takip edip engel olmaya çalışan Mok Ha'nın babasına engel olmak için inmiş oluyor, Mok Ha da babasından kaçarken feribottan düşüyor denizin ortasında.

Aradan 15 yıl geçiyor. Mok Ha bu 15 yıl boyunca ıssız bir adada mahsur kalıyor. Bir gün çevre gönüllüsü olarak adalardaki çöpleri toplayan Kang Bo Geol ile abisi Kang Woo Hak onu tesadüfen buluyor. Onların da yardımıyla Seo Mok Ha hem bir yetişkin bedenindeki çocuk olarak yeni dünyaya alışmaya çalışıyor hem de ünlü bir şarkıcı olma hayalini gerçekleştirmek için uğraşmaya başlıyor.

Castaway Diva, 28 Ekim - 3 Aralık 2023 tarihleri arasında 12 bölüm olarak Güney Kore'nin tvN kanalında (ve Netflix'te) yayınlanan böyle bir diziydi. Bu sene hafta hafta takip ettiğim dizilerden biriydi. En başta, ilk bölüme başlamadan önce konusuna bakınca çok da heveslenmemiştim açıkçası. Başrollerden bir tek Park Eun Bin'i daha önce izlediğim için tanıyordum. Konusu da herhalde medeniyetten uzun süre uzak kalan bir kızın sarsak bir şekilde şarkıcı olmaya çalışma maceralarını izleyeceğiz diye düşündürmüştü. Biraz absürd bir komedi olur diyordum, bir de iki başrol erkek var göründüğü için araya da bol bol romantizm kaynardı. Sonra ilk bölümü açtım, izledim ve çok kötü oldum. Düşündüğüm komedi ile alakası yoktu izlediğim şeyin. İlk bölümde - spoiler olacak ama olsun - bol bol aile içi şiddet izledim. Seo Mok Ha'nın da Jung Ki Ho'nun babası da feci şekilde çocuklarını dövüyordu. İzlemesi çok rahatsız ediciydi. Bir de çocuk oyuncuların inanılmaz hissederek oynaması tuzu biberi oldu. Çok kötü oldum. Ben bunu izlemeyeceğim dedim. Jung Ki Ho'nun babasını oynayan Lee Seung Joon'u normalde hep iyi rollerde görmüştüm. Bir de bu diziyle aynı zamanda Strong Woman Gang Nam Soon'u izliyordum ve kendisi orada pamuk gibi bir babayı oynuyordu. Castaway Diva'daki rolü o kadar rahatsız etti ki beni. Halbuki karakteri çok iyi yazılmamıştı, büyük boşluklara sahipti. Ama o kadar iyi doldurup, o kadar iyi oynadı ki izlerken rahatsız olmayan, sokakta görünce tırım tırım ondan kaçmayacak çok az izleyici olmuştur.

Bu da bizi senaryonun olmamışlığına getiriyor tabi. Dedim ya ilk başta bir romantiklik dozlu komedi izleyeceğimi düşündürmüştü diye. İlk bölümde de böyle tokat yemiş gibi karanlık bir şey izleyince ne izliyorum diye bakınmaya başladım. İzlemeyeceğim deyip, ikinci bölümü uzun süre izlemedim ama sonra gene dayanamadım çünkü Hatice de çok güzel bulmuştu, izlemem için baya tavsiye etti. İkinci bölümden itibaren hikaye daha da odağını kaybetti. Yani bir odak vermedi elimize demek daha doğru olacak gibi. Tanıtımını, ıssız bir adada kalan bir kızın dünyaya geri dönüp, şarkıcı olma çabası olarak yapmıştı ama bölümler ilerlemeye başladıkça o konu odağımız olmaktan çıktı. Ünlü bir şarkıcı olan Yoon Ran Joo'nun nasıl gözden düştüğüne daldık, alzheimerlı annesiyle ilişkisine girdik. Müzik şirketi CEO'su ne işler karıştırıyordu? Albüm satışları ne olacaktı? Jung Ki Ho'nun babasından kaçıp, saklanabilmek için izini kaybettirmesinden ötürü kimin Ki Ho olduğuna ve nerede olduğuna bakmaya başladık. İki başrol erkek karakterden hangisi Ki Ho çıkacak sorusu etrafında döndük. Şarkı programında neler olacağına daldık sonra. Başka bir idol şarkıcı kızla uğraştık. Ki Ho'nun saplantılı babasından kaçtık, Seo Mok Ha'nın evlerinde kaldığı ailenin içine girdik. Bütün bunlar aslında normal bir senaryo döngüsünde ana hikayeyi destekleyen ve parlatan yan hikayelerdir. Hepsini izlememiz ve bunların kendilerine ayrılmış zamanları olması çok normaldir. Hatta bazen bazı dizilerde bu yan hikayeleri ana hikayeden daha çok sevebiliriz, olur yani. Buradaki sorun, dizinin ana mesajının ya da asıl anlatmak istediği şeyin, asıl derdinin tüm bu hikayeler arasında kayboluyor olması. Ki bir derdinin de olmaması esasında. Ya da varsa bile senaristin kafasında çok net olduğunu düşünmüyorum. Yani diziyi yazmaya başlarken bu hikaye ile ne demek istiyorum diye düşünmemiş gibi. Sanki ıssız adada kalan bir kız olsun, sonra da tüm zorluklara rağmen şarkıcı olsun diye düşünmüş ama bu yolculukta asıl konunun, asıl derdin ne olduğunu düşünmemiş gibi. Dizi ara ara böyle çok güzel hayat derslerine giriyor mesela, kahramanlarımızın o an içine düştükleri durumu, Seo Mok Ha'nın adadaki hayatıyla ilgili bir durumuna bağlayıp, çok güzel bir mesaj oluşturuyor. Ama bunlardan sonra yeniden odağımız kayboluyor. Yani asıl konumuz bu olmaktan çıkıyor. Aslında tüm hikayeyi bu çerçevede anlatmaya çabalasalarmış mesela, daha derli toplu bir şey de çıkabilirmiş.

Karakterlerimizin gençliklerini oynayan çocuklar çok iyiydi ama ya

Bu yüzden de çok içe dokunabilecek, keyifli bir hayat hikayesi olabilecek bir şeyi böyle hiçbir şeye tam anlamıyla dokunduramadan, oradan oraya savrulan ve oyuncuların tek tek performanslarına hayran kaldığımız öylesine bir şey olarak bırakmışlar. Oyuncular cidden ayrı ayrı bakıldığında çok iyi. Yukarıda da dediğim, hikayemizin kötü adamını oynayan Lee Seung Joon elinde mantıklı ve çizgileri belli bir karakter olmamasına rağmen tüyleri ürpertiyor. Sevimli ailemizin anne ve babasını canlandıran Seo Jung Yeon ve Lee Joong Ok, çok ama çok iç ısıtıcılar. Çok rahatlatıcı ve mutlu edici bir aile beliriyor onlar ekranımıza çıkınca, hem de hikayenin çıkışı öyleyken (spoiler söylemiyorum). Annemiz Seo Jung Yeon bu sene 8 dizide yer almış mesela ve ben içlerinden izlediğim 3 tanesinde hep bambaşka biri olarak gördüm onu. My Lovely Liar'da bencil bir anne, bu Castaway Diva'da acılar çekmiş sevgi dolu bir anne olarak izledim ve devam eden My Demon'da da soğuk katı ama mükemmel bir yönetici sekreteri olarak izliyorum.

O yaşta şöyle görünebilsem

Gıcık ama sevimli eski şarkıcımızı oynayan Kim Hyo Jin'i  ise ilk defa izliyor olmam şaşırtıcı değil mi bunca yıldır Güney Kore dizisi izlemiş olduğum için (tam da benim kore dizileri izlemeye başladığım yıllarda hiç dizi çekmemiş çünkü mesela). Kendisi hem çook uzun yıllardır bu işin içindeymiş hem de pek sevdiğm Yoo Ji Tae'nin eşiymiş. Sanırım izleyenlerin en çok eleştirdiği karakterdi (ve oyuncuydu haliyle) dizide. Ben karakterinin çok da iyi yazılmamış olduğundan ötürü böyle hissettirdiğini düşündüm izleyip bitirdikten sonra. İzlerken de o kadar sinir bozucuydu ki onun hikaye örgüleri, ana hikayeye dahil oluşları, keşke biraz ekranda görünmese diye diye izledim yalan yok. Dediğim gibi ancak bitirince fark ettim, karakter yazımında boşluklar var, Yoon Ran Joo'nun çizgilerinde, sınırlarında, olaylarında bol bol tutarsızlıklar var.

Aynı şey Kim Joo Heon'un canlandırdığı - kötü adam numara 2 - eski menajer/yeni CEO Lee Seo Joon karakterinde de gözümüze parmak sokulurcasına ortadaydı. Sanki en başta ceo'muz hikayenin lawful evil'ı olarak tasarlanmış (dayakçı babamız da chaotic evil'ıydı mesela) ama yolun sonuna kadar gitmekten vazgeçmiş senarist arada. Ayy ben de hepimiz de Lee Seo Joon'a ölüp bitiyoruz zaten demiş, bu aslında gri bir karakterdi bana ne bana ne demiş. Tabi yolun yarısında plan değişince her şey sallanmış. Lee Seo Joon elinden geleni yapıyor, gözleriyle mimikleriyle, vücut diliyle falan ama elinde güzel bir metin yok.


Başroldeki Park Eun Bin'i ise son yıllardaki, son yıllardaki de değil gerçi direkt 2022'deki Extraordinary Attorney Woo'daki patlayışının ardından herkes çok beğeniyor biliyorum ama ben kendisinden o kadar etkilenmiyorum sanırım. O diziyi izlemedim, yalan yok. Sanırım böyle acayip hype yapan, herkesin izlediği şeylere zamanında elim gitmiyor. Çok sonraları belki. Neyse. Burada da yazmıştım, 2020'de Do You Like Brahms'ta izlemiştim ilk olarak (Bir de şimdi burada). Buradaki karakteri ele alışı biraz rahatsız ediciydi açıkçası. Fazla karikatürizeydi. Onca yıllık adada mahsur kalmışlıktan sonra hayata farklı bir gözle bakıp, içinden geldiği gibi yaşayan, içi hala 16 yaşındaki halini koruyan ve o saflıkla, o kafayla hareket eden birini canlandırmak için bu kadar sarsak olmasına gerek yoktu mesela.


Sanırım en beğendiklerim - sevimli ailemiz dışında elbette ama bunlar o aileye de dahil sonuçta - iki başrol erkeğimiz, ailemizin iki oğlunu canlandıran Chae Jeong Hyeop ve Cha Hak Yeon oldu tüm diziyi izleme serüvenim içinde. İkisini de ilk defa izledim. Cha Hak Yeon'un canlandırdığı Woo Hak karakterini görür görmez sevdim zaten, tanıştığım anda sevdim çünkü her şeyiyle tam benlik karakterlerdendi. Yılların idol şarkıcısı olarak (2012'de çıkan VIXX grubunda, sahne ismi N) kötü bir oyunculuk da çıkarmıyordu, temiz bir şekilde Woo Hak oldu, kendini sevdirdi. Bo Geol'u canlandıran Chae Jong Hyeop ise beklemediğim anda, hiç ummazken sızdı aklıma. Yine ona da çok iyi yazılmış bir karakter vermediklerine eminim ama o kadar doldurdu, o kadar güzel bir şey ortaya çıkardı ki sessiz sessiz, sadece bakarak, izleyerek, ilgilenmezken. Diziyi unutacağım belki yıllar sonra ama onun hissettirdiklerini hep hatırlayacağım gibi.


Demem o ki boş vaktiniz varsa ya da ne bileyim o kadar da seçici bir izleyici değilseniz, Park Eun Bin hayranı da falansanız izleyebilirsiniz tabi. Ama bence gereği yoktu. Ben kendim için öyle düşündüm şimdi. Keşke izlemese miymişim? Chae Jeong Hyeop ile tanışamazmışım. Tamam neyse, o kadar da pişman olmadım şimdi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bahar Ekinoksu - "Old must be left; New must be adopted; Life must be celebrated"

Ostara veya Eostre veya Eastre, Germen bahar ve şafak tanrıçası. O dönemin akademik yazılarında kendisinden yalnızca bir kez bahsediliyor - ...