31 Temmuz 2014 Perşembe
herşey ve hiçbir şey
When I was getting ready to graduate from college in 1957, I was fed up and ready to drop from exhaustion, but still my mind kept telling me, “Hurry, hurry, hurry.” I felt I had to do something, go on to the next step, whatever it was — career, graduate school, as long as it was important.
This is an American disease. Put yourself on cruise control and go into limbo for a year. I’m not talking about a neo-grand tour; don’t bop around Europe, you’ll just get in trouble. Nor am I talking about what your parents’ generation called “dropping out.” I mean forget about success for a while, get yourself an ordinary job, an ordinary place to live, and live without worrying about what Americans call, in uppercase, the Future.
Go somewhere different, but stay away from big cities. If you’re from a place you call “godforsaken,” go to a small city in another part of the country…
Get a dead-end job — they’re plentiful now because nobody wants them. Tell your employer the truth: that you’ll be around only a year or so, but promise to work hard. Keep your promise. Little triumphs are the pennies of self-esteem. If you do well in such a job and make yourself indispensable to somebody, you will realize Robert E. Lee’s farewell words to his men after the surrender at Appomattox: “You will take with you the satisfaction that proceeds from a knowledge of duty faithfully performed.”
Live alone, even at a financial sacrifice. If you have a roommate, the whole college uproar will just start all over again. Get a one-room apartment, or simply a room in the home of a nice widow. Get to know her. She’s dying to tell somebody the story of her life, so listen.
Have a radio for emergency news, but no TV. Read, read, read. When you don’t have to worry about passing exams on them, subjects you studied in school suddenly become interesting. Read my “desert island book,” the one I’d want with me if I were shipwrecked: The Prodigal Women by Nancy Hale, a novel published in 1942. Girls will love it, and boys will learn more about women from it than anything I know of.
Stay chaste during your limbo year. Sex ruins reflection and self-knowledge; you’re so busy analyzing the other person that you never get around to analyzing yourself.
What I am recommending is traditionally called “finding yourself.” The difference is, there is no bohemian excess here, none of the “experiencing everything” that comprises nostalgia de la boúe. It’s productive, constructive goofing-off. The widow will remember you ever afterward as “the nice boy/girl who used to live here,” and your employer will shake his head wondering and say, “By God, I wish I could find more like that!”
[Florence King yazmış bu satırları-->burada]
30 Aralık 2013 Pazartesi
ara veriyorum
Aslında bir şey yazmamayı düşünmüştüm ama en azından bir iki bir şey yazıp gitmek daha iyi olur dedim sonra. Ben biraz - belki birazdan da çok - ara veriyorum. Yıllardır debeleniyordum debeleniyordum bir çıkış noktası bulup da başarabileceğim diye ama sanırım debelendikçe daha çok batıyorum. Yüz bin parçaya bölünmüşüm gibi hissediyorum, her bir şeyi yapmaya çalışan yüz bin bir işe yaramaz parça. Ve sonunda da hiçbir şey yapamıyorum. Dağıldım, parçalandım, odak noktamı kaybettim, bulandım. Kayboldum. Günlerdir tek tek ne kadar hesabım varsa net üzerinde kapatmaya uğraşıyorum. Artık bir süre paylaşmak istemiyorum, paylaşacak birşeyim yok gibi hissediyorum ve ben bu büyük boşluğa yuvarlanmışken insanların mutlu mesut ilerlediklerini görmeyi de istemiyorum. Ben mutsuzluğun dibine vurmuşken herkesin birşeyler başardığını uzaktan izlemek zorunda kalan seyirci olmaktan bıktım usandım. Ben yapamadıkça herkesin yapması artık dayanılmaz oluyor, her gördüğüm şeyle birlikte boğazıma bir bıçak daha dayanıyor gibi hissediyorum. Salak saçma şeyler paylaşmaya devam etmek istemiyorum. Ciddiye alınmak istiyorum ve bunu burada böyle bir ruh haliyle, bu şekilde başarabileceğimi sanmıyorum. Şu bloga bir baksanıza! Burada herhangi bir kitaba iyi demişim kötü demişim herhangi bir filme olmuş olmamış demişim ne faydası var? Kimsenin ciddiye aldığı yok ki. Çoğundan daha kötü bir izleyici daha cahil bir okuyucuyum, bir yandan da milyonlara satılan gazetelerin baş köşelerinde kurulup ay bu film şöyle yok bu film böyle diye yazma hakkına sahiplerden çok daha iyi bir izleyiciyim. Ve kahretsin ki ben bu bilgiyle, bunun bilinciyle yaşayamıyorum. Dışarıda olan biten bir sürü şeye artık sizin o "pelinsu"lar bile kayıtsız kalamamışken, ben burada düşüncelerimi paylaşsam şu görüntü içinde kim ne kadarını ciddiye alır ki? 30'uma gelip de hala ay şu çok hoş ay bu pek güzel diye yazan bir insan olarak görülmek istemiyorum. Allah kahretsin ben twilight yazan insan değil dune yazan insan olmak istiyorum. Bir şeyler hakkında gerçekten bir şeyler bildiğimi bilmelerini istiyorum, ayaklı gereksiz bilgiler paketi şeklinde görülen insan olmaktan bıktım. Saçmalayıp durmaktan bıktım. Yaşanacak bir hayat varsa eğer, orada bir yerde, gerçekten yaşamak istiyorum. Başarmak istiyorum artık ya da bitsin istiyorum. Bir insan böyle yaşamaya devam edemez ki. Olmaz ki. Bu kadar mutsuz olmaya hiçbir bünye dayanamaz ki. Kaldıramıyorum ben artık. Bu bitmeyen tükenmeyen mutsuzluğu kaldıramıyorum. Herşeyi saklamayı, hiçbir şey belli etmemeyi, hiçbir şey söylememeyi, hiçbir şey olamamayı kaldıramıyorum artık. Hepiniz gidip zerre kadar hak etmediğiniz şeyleri elde ederken tek tek, ben burada bu mutsuzluğun içinde debelenip durmayı kaldıramıyorum. Hiçbir çıkış yolunun olmamasını kaldıramıyorum. Ölmeyi bile beceremiyorum. Ölüp kurtulmayı bile başaramıyorum. Yaşamayı denemekten korktuğum gibi ölmeyi denemekten de korkuyorum. Hiçbir şey olamayacaktım hiçbir işe yaramayacaktım o zaman ne diye bu kadar hayalle bu kadar hırsla bu kadar istekle dolu bir halde fırlatıp atıldım dünyaya? Allahım madem bir hiç olacaktım neden bu kadar hayalle doldurdun kafamı? Neden neden neden...Sırf işkence etmek için mi, bakalım mutsuzluğa hayalkırıklığına ne kadar tahammül edebiliyor diye izleyip alay edebilmek için mi?
Ben artık kaldıramıyorum. O yüzden buraya yazmayı bırakıyorum şimdilik. Ya birşeyleri başarır ve geri dönerim ya da. Artık eğlence kaynağı, işkence malzemesi olmayı bırakırım.
Ben artık kaldıramıyorum. O yüzden buraya yazmayı bırakıyorum şimdilik. Ya birşeyleri başarır ve geri dönerim ya da. Artık eğlence kaynağı, işkence malzemesi olmayı bırakırım.
24 Aralık 2013 Salı
her şey korkmakla başlarmış
[Sabit Fikir'de John Steinbeck'in Nobel ödülünü alırken yaptığı konuşmadan bir kısım. Faulkner'ın hakikaten de dediği gibi "Yazar bunları tekrar öğrenmeli. Her şeyin korkmakla başladığını öğrenmeli. Çalışma odasında sadece kalbin eski doğrularına, geçici ve ölüme terk edilmiş hikayelerin mahrum bırakıldığı evrensel gerçeklere, sevgiye, onura, acıma duygusuna, gurura, şefkate ve fedakarlığa yer verip, bunları sonsuza dek unutmamalıdır. Bunları öğrenene kadar bir lanetin gölgesinde çalışacaktır. "]İnsanlık gri ve ıssız bir bilinç bulanıklığının pençesinde. Burada daha evvel konuşan usta selefim William Faulkner'ın da değindiği gibi evrensel korku trajedisi o kadar uzun zamandır devam etmekte ki artık ruhsal problemler kalmadı, o yüzden insan kalbinin kendisiyle kavgası yazılmaya değer tek şey gibi görünüyor.Faulkner, insanoğlunun zayıflığı gibi gücünün de diğer bütün insanlardan daha fazla farkındaydı. Yazarın varlık sebebinin korkuyu anlamak ve çözmek olduğunu biliyordu.Bu yeni bir durum değil. Yazarın tarihi misyonu devam etmekte sadece. Yazar, ilerleyebilmemiz için, başarısızlıklarımızı ve hatalarımızı bizlere göstermekle ve tehlikeli düşlerimizi kazıp çıkartmakla yükümlüdür.Dahası, yazar insanoğlunun kanıtlanmış kalp ve gönül yüceliğini, yenilgiye gerdiği göğsünü, cesaretini, şefkatini ve sevgisini gösterip kutlamak için atanmıştır. Zayıflığa ve umutsuzluğa karşı sonsuz savaşta, bunlar parlak umut ve ilerleme işaretleridir.İnsanın mükemmelliğine yürekten inanmayan birinin ne edebiyatla bağı olduğunu ne de kendini edebiyata adadığını düşünürüm.
[William Faulkner'ın Nobel ödülünü alırkenki konuşması da Sabit Fikir'de.]
dünyanın en güzel cast'ı
tuhaf bir icat
Resmi Vintage Everyday'de gördüm. Geçmişten 19 Tuhaf İcadı gösteren bir liste yapmış blog ve bu üstteki 1931 yılına ait motorsiklet (!?) bence şahane.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Previously on Neverland { 29.06 - 26.07}
Yaz gelince, üstümde güneş parlamaya başlayınca bana bir her şeyi yapabilirim hissi geliyor her sene. Çoğunlukla. Tabi bu his, gün içinde b...

-
Şimdi yaptığım salaklığı anlatacağım. Bir süredir bahsetmeyi düşünüyordum zaten. Konu benim gerizekalılığım ve alt geçitte mendil satan ufa...
-
20li yaşlarındaki Kim Sol Ah (esas kızımız kendisi) bir tasarım şirketinde çalışıyor, tüm gün oturup müşterilere, firmalara, şirketlere f...
-
Çoook eskiden, şimdinin Polinezya diye adlandırılan adalarından birinde, ada halkının şefinin sevimli mi sevimli kızı Moana, babasının t...