Aslında bir şey yazmamayı düşünmüştüm ama en azından bir iki bir şey yazıp gitmek daha iyi olur dedim sonra. Ben biraz - belki birazdan da çok - ara veriyorum. Yıllardır debeleniyordum debeleniyordum bir çıkış noktası bulup da başarabileceğim diye ama sanırım debelendikçe daha çok batıyorum. Yüz bin parçaya bölünmüşüm gibi hissediyorum, her bir şeyi yapmaya çalışan yüz bin bir işe yaramaz parça. Ve sonunda da hiçbir şey yapamıyorum. Dağıldım, parçalandım, odak noktamı kaybettim, bulandım. Kayboldum. Günlerdir tek tek ne kadar hesabım varsa net üzerinde kapatmaya uğraşıyorum. Artık bir süre paylaşmak istemiyorum, paylaşacak birşeyim yok gibi hissediyorum ve ben bu büyük boşluğa yuvarlanmışken insanların mutlu mesut ilerlediklerini görmeyi de istemiyorum. Ben mutsuzluğun dibine vurmuşken herkesin birşeyler başardığını uzaktan izlemek zorunda kalan seyirci olmaktan bıktım usandım. Ben yapamadıkça herkesin yapması artık dayanılmaz oluyor, her gördüğüm şeyle birlikte boğazıma bir bıçak daha dayanıyor gibi hissediyorum. Salak saçma şeyler paylaşmaya devam etmek istemiyorum. Ciddiye alınmak istiyorum ve bunu burada böyle bir ruh haliyle, bu şekilde başarabileceğimi sanmıyorum. Şu bloga bir baksanıza! Burada herhangi bir kitaba iyi demişim kötü demişim herhangi bir filme olmuş olmamış demişim ne faydası var? Kimsenin ciddiye aldığı yok ki. Çoğundan daha kötü bir izleyici daha cahil bir okuyucuyum, bir yandan da milyonlara satılan gazetelerin baş köşelerinde kurulup ay bu film şöyle yok bu film böyle diye yazma hakkına sahiplerden çok daha iyi bir izleyiciyim. Ve kahretsin ki ben bu bilgiyle, bunun bilinciyle yaşayamıyorum. Dışarıda olan biten bir sürü şeye artık sizin o "pelinsu"lar bile kayıtsız kalamamışken, ben burada düşüncelerimi paylaşsam şu görüntü içinde kim ne kadarını ciddiye alır ki? 30'uma gelip de hala ay şu çok hoş ay bu pek güzel diye yazan bir insan olarak görülmek istemiyorum. Allah kahretsin ben twilight yazan insan değil dune yazan insan olmak istiyorum. Bir şeyler hakkında gerçekten bir şeyler bildiğimi bilmelerini istiyorum, ayaklı gereksiz bilgiler paketi şeklinde görülen insan olmaktan bıktım. Saçmalayıp durmaktan bıktım. Yaşanacak bir hayat varsa eğer, orada bir yerde, gerçekten yaşamak istiyorum. Başarmak istiyorum artık ya da bitsin istiyorum. Bir insan böyle yaşamaya devam edemez ki. Olmaz ki. Bu kadar mutsuz olmaya hiçbir bünye dayanamaz ki. Kaldıramıyorum ben artık. Bu bitmeyen tükenmeyen mutsuzluğu kaldıramıyorum. Herşeyi saklamayı, hiçbir şey belli etmemeyi, hiçbir şey söylememeyi, hiçbir şey olamamayı kaldıramıyorum artık. Hepiniz gidip zerre kadar hak etmediğiniz şeyleri elde ederken tek tek, ben burada bu mutsuzluğun içinde debelenip durmayı kaldıramıyorum. Hiçbir çıkış yolunun olmamasını kaldıramıyorum. Ölmeyi bile beceremiyorum. Ölüp kurtulmayı bile başaramıyorum. Yaşamayı denemekten korktuğum gibi ölmeyi denemekten de korkuyorum. Hiçbir şey olamayacaktım hiçbir işe yaramayacaktım o zaman ne diye bu kadar hayalle bu kadar hırsla bu kadar istekle dolu bir halde fırlatıp atıldım dünyaya? Allahım madem bir hiç olacaktım neden bu kadar hayalle doldurdun kafamı? Neden neden neden...Sırf işkence etmek için mi, bakalım mutsuzluğa hayalkırıklığına ne kadar tahammül edebiliyor diye izleyip alay edebilmek için mi?
Ben artık kaldıramıyorum. O yüzden buraya yazmayı bırakıyorum şimdilik. Ya birşeyleri başarır ve geri dönerim ya da. Artık eğlence kaynağı, işkence malzemesi olmayı bırakırım.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
So many books, so little time
Mesela. En son yazdığımda Pazar akşamıydı. Annemleri yolcu etmiştim sabahında. Pazartesi işe gittim, o hafta için planım her gün sabah ilk ...
-
20li yaşlarındaki Kim Sol Ah (esas kızımız kendisi) bir tasarım şirketinde çalışıyor, tüm gün oturup müşterilere, firmalara, şirketlere f...
-
Çoook eskiden, şimdinin Polinezya diye adlandırılan adalarından birinde, ada halkının şefinin sevimli mi sevimli kızı Moana, babasının t...
-
Joo Seo Yeon kızımız bir lisede beden eğitimi öğretmeni. Aynı lisede öğretmen olan Kim Mi Kyung'la tee ortaokul döneminden kankalar...
yaptığın işi yapmaya devam et, bir gün gelecek olman gereken yerde olacaksın. sadece sabretmelisin. şu zamana kadar sabrettiğinden belki de daha fazla. mutluluk, sonu mutlu bitmeyen kitaplarında. yapmak istediğin şeyleri yapacak güç içinde onu keşfetmelisin. belki defalarca geri çevireleceksin, belki yaptığın hiçbişey tutmayacak ama yılmadan yoluna devam etmelisin. bunu yapacak güç orada. içinde, şarkılarda.kitaplarında. seni hiç tanımayan senin hiç tanımadığın insanlarda. sadece vazgeçme ve daima mutlu olmak için çabala. mutluluğun peşinden koşma o seni bulacaktır zaten. ölüm bi kaçış ya da bi kurtuluş değil. zamanı gelince onu da tadacağız zaten. hayatda herşey olabilir bunu hiç unutma ve yaşanacak daha milyonlarca şey var
YanıtlaSilPek sevgili, tanışmadığım arkadaşım..
YanıtlaSilBir mazimiz yok. Ortak tanıdıklarımız yok. Aramızda 5-6 yaş fark var; benim gençliğim senin çocukluğun (buna rağmen Cicely kasabasını bilen nadir insanlardansın!). Ama o kadar tanıdık ki serzenişlerin. O kadar samimi ve net ifade etmişsin ki..
Peşinen söyleyeyim, üzgünüm, elimde bir reçete yok. Öğrendiğim doğrular ya da nasihat verebileceğim yöntemler de yok. Kelim, merhemim yok..
Belli ki sen de aslında kalbin başka yerde atarken, kafan sayısala bastığı için, zeki ve çalışkan olduğun için mühendislik okumuşsun. Toplumsal hatta global piramide baksan, binlerce insanın imreneceği bir hayatın var. Ama senin değil işte o hayat. “Built” değil “Given” çünkü.
Muhtemelen tek başına yaşıyorsun, muhtemelen aşksızlık çekiyorsun. Ben diyim sana, avantajlısın.. Evli hatta çocuklu hale gelince de hortluyor bu mutsuzluk. Anlıyorsun ki aslında sadece halının altına süpürmüşsün.. Ve içindeki o iyi aile çocuğu artık daha fazla sorumluluk almış olduğu için, bırakıp gitmek, hayatında devrim yapmak daha da “improbable” hale geliyor.. İçinde zaman zaman kabaran, zaman zaman ağdalı bir çamur haline gelip tüm enerjini emen o tatminsizlik.. Karar da veremiyorsun; tatminsizlik büyüklük kompleksi mi acaba? Ego mu bu yetinemeyen acaba? Yoksa kocaman bir çınar olmak tasarlanmış tohum mu huzursuz, “güneş kaçıyor” diye? Sorun “daha fazlası” mı “daha farklısı” mı?
Hep söylerim, Hayat Bilgisi derslerinde doğru yaşamayı öğretmeleri lazımmış aslında.. İnsanın olmak için kodlandığı kişi olabilmesi için gereken çevresel koşulları sağlamayan bir dünyadayız. Bu nedenle de mücadelesiz olmuyor. Ama bana kavga etmeyi değil ders çalışmayı, “iyi çocuk olmayı” öğrettiler. Mücadele karşısında hevesimin kırılması bundan. Bak, mücadele ile uğraşı karıştırmayalım.. Sevdiğim şeyler üzerinde çalışırken hastalık, uykusuzluk, motivasyonsuzluk söz konusu değil.
Benim kendi adıma vardığım noktada inanmayı seçtiğim şu; benim ve yaştaşlarımın dünyaya yapabileceğimiz belki en büyük katkı her bireyin kendisi olma hakkını, kim olduğunu bilmiyorsa da arama/deneme hakkını destekleyecek bir çevre yaratmak.. Hayatına dokunduğum iş arkadaşlarımla, çocuklarımla, senin gibi yoldaşlarla.. gücüm yettiğince, elimden geldiğince..
Kendim yıllarca aksini deneyip yanıldığımı anladığım için tek bir bilgiyi gururla paylaşabilirim: iki ayağıyla birden atlamayanı rüzgar taşımaz… Atlayanı taşır mı? Denemedim.. Yemedi.. O yüzden cevabım yok.. Bu bir şeyleri oldurmak için herşeyden vazgeçip hunharca uğraşmalısın demek değil.. İçsel bir karar daha ziyade.. “Niyet ettim niyet eyledim emniyetli limanımdan ayrılmaya”
Ve bir kaç nacizane kulağa-küpe (bir nevi kendime hatırlatıyorum aslında bunları :-) )
Her ne yapıyorsan, en iyisi olmak zorunda değilsin; sınıf birincisi olmadan da mutlu olunur, annelerin yanlış tembihleri olur bazen..
Her ne rolü oynuyorsan, en tanınmış olmak zorunda değilsin; kapitalizm ve medya buna olan ihtiyacımızdan beslenir, ki işimiz onları beslemek değil..
Her ne üretiyorsan, en beğenilen olmak zorunda değil; bir tek kişiye bile dokunduysan, hatta o bile olmasa, sen ortaya çıkan eserine bakınca gülümsüyorsan varolma amacını -formsuz olana form verme zanaatını- yerine getirdin demektir.. (Hem her topal satıcının bir kör alıcısı olurmuş, Makarneksin domateslisini ben beğendim mesela.. ehüehe)
Her nasıl hissediyorsan, duyacak kimse olmasa da söyle; fakat “I am” cümleleri yerine “I feel” cümleleri kurmaya özen göster. İlki zihnine “Set MyObject = MoodObject” komut satırını verirken, ikincisi “MyObject.Value=MoodObject.Value” komutunu verir. Hissettiğin duygu değil de hisseden olduğunu fark ettiğin anda gelen önlenemez sırıtmayı görebiliyorum sanırım :-)
Son olarak, bir video hediye etmek isterim.. Aslında caz sever olsam da fütursuzca hoşuma giden bir yorum. Youtube – Erdem Akakçe – Akustikhane kayıtlarından: /watch?v=CUG91ADFL00
Yolculuğunda esenlik, sabır, cesaret ve bol şans dilerim.. ^_^
ben ne desem bilemedim ki. önce işyerinde gördüm yorumunu bir böyle durdum kaldım herkesin içinde ağlayamadım yutkundum. sonra eve geldim okudum bir daha, dinledim. bir yandan dinledim bir yandan ağladım. ama teşekkür ederim, çok.
SilRica ederim Hikayeci..
YanıtlaSilTerkar tekrar dönüp okudum hem kendi yazdıklarımı hem seninkileri. Benimkisi pek buruk bir tat olmuş ama yıllardır kimseyle paylaşamadığım ( anne, eş, dost, no one.. anlayamazsınız : ) ) bir iç sızlamasını önce sen bende tetikledin.. Webde yorum falan yazmak hiç adetim değildir ama içimden geldi işte..
Eminim anlamışsındır ki, maksadım üzmek, karamsarlık yaratmak falan değildi.. Kendine ya da bana acıdığın için değil de "yalnız değilmişim ulan" dediğin için ağlamışsındır umarım. Ağlayabilmek önemli, hatta sağlıklı.. Kombi basıncı çok yükselince tanktaki suyun birazını tahliye etmek gerek, di mi? : )
Sadece şunu bilmek isterim; bu 2 ay önceki serzenişini tanıdık bulup yazılı uçuşa geçen ben olayı kaba etimden anlayıp kendi kendime mi gelin güvey oldum, yoksa gerçekten sezgilerim doğru ve tespitlerim yerinde mi olmuş?
Her halükarda, pırıl pırıl bir insansın. Eminim ki marazların var (bissürü!), eminim ki türlü çeşit konuda beceriksizliklerin var, eminim ki senden bi tane daha olsa aynı evde kavga etmeden yaşayamazsınız.. Ama bunlar nihayetinde eksiklik değil, düz beyaz güneş ışığını kırıp gökkuşağına dönüştüren "imperfection"lar.. Alıştığın değil, sevdiğin kişi olmaya odaklan dear.. Ve bunun için bir pusula, harita, ya da yol tarifi bulduğunda da haber ver.. Ya da, ilk bulan öbürüne haber versin ; )
Ben gene google maduru oldum sanırım.. : (
YanıtlaSilSabahki notum geldi mi acep?