20li yaşlarındaki Kim Sol Ah (esas kızımız kendisi) bir tasarım şirketinde çalışıyor, tüm gün oturup müşterilere, firmalara, şirketlere falan işte logo vs bir şeyler tasarlıyorlar şirkettekilerle. Kendisi insanları ikiye ayırıyor: Kedi gibi olanlar ve köpek gibi olanlar. Köpek gibi olan insanlar sadık, devamlı insanın peşinden gelen, ne dersen yapan tipler. Kedi gibi olan insanlarsa eh işte bildiğiniz kedi gibi, kafasına göre takılan, açıklama yapmadan kaybolan ortaya çıkan, kendini düşünen, peşinden koşturtan. Bu yüzden kedileri sevmediği gibi kedi gibi olan insanları da sevmiyor esas kızımız.
Liseden beri kankası olan Ko Doo Shik de aynı şirkette bu arada (bu ikinci çift denilen çiftin erkek tarafı). Bu ikisi acayip böyle geveze, hareketli, hopur hopur iki tip. Ayrıca bir de sessiz mi sessiz Eun Ji Eun diye bir kız daha var aynı şirkette, öyle (bu da ikinci çiftin kız tarafı). Onlar dışında 3 elemanı ve bir de sahibi var buranın tabi, Nalsaem Design ismi.
Kim Sol Ah ile Ko Doo Shik'in liseden bir arkadaşları daha var ortada, Lee Jae Sun (ikinci erkek kontenjanı). Esas kızımız bu ikinci erkeğimize liseden beri aşık. Tam böyle çıkmaya başlayacaklarken artık sebebi sonradan ortaya çıkacak bir şeyler oluyor, ikinci erkeğimiz esas kızımızı bırakıp gidiyor. Senelerce başka kızlarla falan çıkıyor, yurtdışlarında dolanıyor. Sonunda memlekete geri dönüş yapıyor, bir kafe açıyor. Tam da en son sevgilisinden ayrılmış. Esas kızımızda heyecan doruk noktasında. 3 eski lise arkadaşı tabi bir araya geliyor. Ama ikinci erkeğimizin elinde bir kedi. Eski sevgilisine hediye ettiği bu kediyi, cırtlak eski sevgili getirip geri vermiş. İkinci erkeğimizin kedi alerjisi de olunca, eh hadi buna yeni bir ev bulalım diye bakınıyorlar. Sonunda bu bahtsız kedi, kedileri hiiç mi hiç sevmeyen esas kızımızın başına kalıyor. Eve götürüyor kediyi Kim Sol Ah ama bilmediği bir şey var, bu bembeyaz kedi durup dururken bembeyaz örgü kazaklı bir genç adama dönüşebiliyor.
Hikayesi böyle başlayan dizi, 25 Mart-30 Nisan arasında yarımşar saatlik 24 bölüm (yani bildiğiniz 12 bölüm) olarak Güney Kore'nin KBS2 kanalında yayınlandı. Orijinal dilindeki ismi "어서와" (osova gibi telaffuz ettiler dizide). Bunu tam çevirince google bize "come on" diyor ama koreliler hoşgeldin gibi bir anlamda kullanıyor sanırım. Dizideki kullanımı da böyle ve dahası hikayenin vermek istediği de bu gibi. Bir tür hoşgeldin hayatıma (melek misin sen canım mısın sen hoşgeldin meleeek sefalar getirdiiiin diye aklına gelen bir ben olamam çocuklar:p ). Peki tıpkı dizinin esas kızı gibi kedilerden zerre hazzetmeyen ben niye böyle bir diziyi izledim? Cevap Kim Myung Soo denilen adam. Daha önce anlattığım Angel's Last Mission:Love dizisinde tanıştıktan ve izledikten sonra ulan bu ne güzel adam böyle diye bakakaldığım Kim Myung Soo gene bir romantik-komedi gibi bir şeyler yapıyor olunca izlemeye attım kendimi tabiki. Ama ortada çok vasat bir iş var. Vasat olacağını da biliyordum niyeyse. Belliydi çünkü ne bileyim. Daha ilk bölümde bile anladım bu iş böyle salak saçma, vasat bir şekilde ilerleyecek. Ama elimde değildi, adam çok güzeldi, çok sevimliydi (92li'ye adam diyorum allahım ben ne diyorum ne ara büyüdü bunlar ne ara yaşlandım ben böyle).
Hikaye zaten en başından pek bir şey vaat ediyor gibi durmuyor. İlerledikçe de yan hikayelerle birlikte ne ciddi bir şeyler söylüyor, ne iyice bırakıp da absürtleşeyim bari durumu öyle kurtarayım diyor. Tamamen ortalama devam ediyor. Başrolleri oluşturan 5 oyuncu bile son bölümlere geldiğimizde sanki aha tam da artık böyle birbirlerini tanımış, birbirlerine yeni ısınmış gibi oluyorlar dediğimiz noktada hikaye bitiyor. Yani sanki tam bir şeyler anlatabilirmiş gibi olacakken bitiyor. Oysa 12 saat boyunca öyle ortalarda geziniyor hikaye. Ne böyle tam çok üzülüp ağlayabildiğiniz şeyler oluyor, ne de öyle çok güldüğünüz eğlendiğiniz şeyler. Çok büyük hayat dersleri de vermiyor, önemli bir şeyler de söylemiyor. Sadece öyle böyle işte. Eh. Bazı anlar sevimli oluyor, bazı tepkiler güldürüyor. Kore dizilerinin - bence - en büyük artısı, özelliği olan yan hikayeler ve yan karakterler bile çok yok. İkinci erkeğin geçmiş kırıklıkları, travmaları öff be adam dedirtiyor. İkinci çiftimizin bir araya gelişi sevimli oluyor ama olması gerektiği için olmuş gibi oluyor. Esas kızımız ile erkeğe dönüşen kedimizin aşık olması ise insanı ortada bırakıyor. Kızım kedin o senin kedin nassı yani? diye bir sevsem mi göz mü devirsem bilemiyorsunuz. Zaten esas kız o kadar itici geldi ki bana. Böyle sinir bozucu vıcır vıcır. Tüm dizideki tek başarılı şey, ikinci çiftin kızının yani Eun Ji Eun karakterinin karakteriydi sanırım. İzlediğim en başarılı oluşturulmuş içe dönük karakter olabilir. Ya da daha uygun ifade şöyle olacaktı, izlediklerim arasında, içe dönük bir karakteri en iyi anlatan karakter hikayesi bu dizideki yan hikaye olabilir.
Bir de dizideki kediyi daha önce de benim için çook ayrı bir yeri olan "Because This Is My First Life" dizisinde de izlemişim. Evet kedileri sevmiyorum ama bu kedi ne bakıyor arkadaş! O nasıl kafa oynatmalar, nasıl oynamalar. Hikayesinin bir yere varmaması dışında görüntüleri çok güzel dizinin. Her bir karesine özenildiği çok belli oluyor. Ama yine de...Neyse, diziyi izlemenize gerek yok. Onu söyleyeyim dedim.