14 Ekim 2019 Pazartesi

10 Günde Barselona-Paris-Amsterdam : Bölüm 1 - Ön Hazırlık

Tamam anlatmaya başlıyorum. Geçen seneden beri düşünüp, üzerinde tartışıp, en sonunda şubat ayında planlamasını yaptığımız hemen hemen 10 günlük geziyi anlatıyorum şimdi size.
Bir arkadaşımla beraber eylülün 17-27'si arasında Barselona-Paris-Amsterdam yaptık. En sonunda olanları bir önceki yazıda anlattım. O yüzden en başa dönüyorum. Aslında aklımda bu seneki tatilim için çok daha farklı düşünceler vardı ama bir baktım böyle bir şeye dönüşmüş. Arkadaşım F'ye yeni işime başlamamdan önce, işsizlik günlerimde söz vermiştim. İşe başlayınca şöyle güzel bir yurtdışı tatili yapacaktık. O yüzden ikimiz de acayip bir açlıkla resmen haritaya saldırdık. Kendimizi tutamadık ve bir bakmışız 10 günde 3 ayrı şehir görmek üzere plan yapmaya başlamışız.
Esasında plana şöyle başladık. İkimiz de Avrupa'nın bazı kesimlerini görmüştük ama özellikle en popüler-bilindik yerlerini görmemiştik. İlk olarak Ankara/İstanbul'dan en ucuz nereye ve hangi tarihlerde uçabileceğimize bakmakla işe başladım. Ve geri dönüş için de tabiki bir kalkış noktası baktım. Bir dolu tarih ve güzergah listesi çıkardıktan sonra en sonunda güzergahımız dediğim tarihlerde önce İstanbul'dan Barselona'ya uçmakla başlar hale geldi.Barselona'da 4 günün ardından trenle Paris'e, Paris'te 4 günün ardından yine trenle Amsterdam'a gidecektik. Amsterdam'da bir buçuk gün kadar geçirdikten sonra da uçakla geri dönecektik. En makul fiyat-değer dengesi böyle görünüyordu.
İlk olarak gidiş ve dönüş biletlerimizi aldık. Gitmeye karar vermek için ilk yapmak gereken bu sanırım. İstanbul Sabiha Gökçen'den Barselona El Prat Havalimanı'na uçak bileti Pegasus'ta 377 liraydı kişi başı. Eylüldeki bileti şubatta alınca fiyat bu yani. Dönüşü Amsterdam'dan ben kendime Ankara'ya aldım İstanbul aktarmalı. O da yine Pegasus'la 575 liraya mal oldu. Ankara'dan direkt gidiş bileti pahalıya geliyordu. Dönüşü iyiydi de. Bu yüzden haftasonundan otobüsle Gemlik'e gidecektim -  arkadaşım orada yaşıyor -, Gemlik'ten otogardan direkt Sabiha Gökçen'e giden otobüsle gidecektik. Bu otobüs biletlerinin fiyatı 45 lira (İstanbul Konfor diye bir firma). Ankara'dan Gemlik'e ise Pamukkale ile 84 liraya gittim. Tabi oraya gelmeden önce uçak biletlerini aldığımız noktaya geri dönelim. Biletleri aldıktan sonra aralardaki tren biletlerini almak gerekiyordu ama bunun için web siteleri en erken haziran ayında satış yapılabileceğini söyleyince bunu sonraya bırakmış olduk. Bir diğer adım da kalacak yerleri ayarlamaktı. Bu işi booking.com'dan yaptım. Her üç şehir için de olabildiğince merkezi ama makul fiyatlı yerler bakmaya çalıştım. Ama tabi bu ikisini aynı kareye sığdırmak için başka bir şeylerden taviz vermeniz gerekiyor. Oraya da geleceğim.
Uçak biletlerini aldık, kalacak yerleri ayarladık. Haziran geldiğinde de tren biletlerini aldık. Şimdi vize "mission"ına hazırdık. Avrupa'da saydığım bu üç şehre gidebilmek için Schengen vizesi almak gerekiyor. Bizim gibi henüz 3.dereceye falan gelememiş devlet memurları için tabi bu, pasaportumuz bordo. Yeşilinden varsa elinizde hiç derde gerek yok, biletleri alın, arkanıza yaslanın. Schengen için de ilk giriş yapacağınız ülkeye başvurmanız gerekiyor. Bu durumda biz İspanya'dan Schengen nasıl alınır sorusuna cevap aramakla işe başladık. İspanya için vize işlerini BLS International diye bir firma hallediyor. Asıl atanmış, resmi yer burası yani. İkamet ettiğiniz şehre göre de Ankara, Antalya, Gaziantep, İstanbul veya İzmir'den başvuru yapabiliyorsunuz (web sitesinden de detaylı inceleyebilirsiniz-->https://turkey.blsspainvisa.com/ ). Ankara'daki ofisi biraz kuytuda ama bulunuyor. Başvuru için tonlarca belge istiyorlar tabi, artık bu duruma alışmış olmalıyız. Belgelerin çoğunu e-devletten alabiliyorsunuz. Sadece iş yerine, amirlere, müdürlere falan imzalatma kaşeletme işleri zorluyor insanı. Ha bir de ingilizce dilekçe. Benim daire başkanım bunca yıllık ingilizce bilgimi yeterli bulmayıp, dilekçeyi tekrar tekrar yazdırdı da bana, o yüzden o da sıkıntı oldu benim için.  Dilekçe dediğim şey şu: Neden nereye ne kadar gideceksiniz, ne için gideceksiniz ve ne kadarlık Schengen istiyorsunuz sorularına cevap olarak meramınızı anlatıyorsunuz. Evet internette bir dolu örneği var ama hepsi evlere şenlik. Bu yüzden hiçbirine takılmadan oturun kendiniz yazın. Şu kadar süre bu amaçla Schengen bölgesine gideceğim, şu zaman geri döneceğim, bunun için uzun/kısa süreli şu tipte Schengen vizesi istiyorum diye yazın. Sağlık sigortası çok basit. Herhangi bir sigortacıya girip, seyaaa diye ağzınızı açtığınız anda anlıyorlar derdinizi, hemencecik çıkarıp veriyorlar evrakları. Ben iş yerinin yakınında sigorta cini olduğu için orada yaptırdım. Ak Sigorta'dan 55.22 lira tuttu. Ha bu arada pasaportumu yeni almıştım geçen sene, 10 yıllık pasaporta defter bedeli olarak 108 lira, pasaport harcı olarak da 656 lira ödemiştim. Banka hesaplarını falan da internet bankacılığından çıkartabiliyorsunuz, sonra da sadece şubeye gidip imzalatmak kalıyor. Bu şekilde tüm evrakları toplayıp, vize randevu günümde gittim ben bls'ye. Bazı evrakların süre kısıtlaması var, web sitesinde okursunuz zaten. Onun içinde randevuyu alırken öyle çok ileri bir tarihe falan almayın. Bir de başvurunun en erken ve en geç yapılabileceği tarihler var, onlara da dikkat ediyoruz.
BLS'nin Ankara ofisine gittiğimde bomboştu açıkçası. Benim dışımda bir kişi daha başvuru yapıyordu o kadar. Girişte güvenlik görevlisi (ya da polis - bilemem ben) elindeki listeden randevunuzu kontrol ediyor. Sonra içeri geçip, bankodaki görevliye belgeleri teslim ediyorsunuz. Gerekli kontrolleri yapıp, başvuruyu kabul ettikten sonra fotoğraf çekimine yönlendiriyor sizi. Ufak bir kısımda başka bir görevli fotoğrafınızı çekiyor ve ücretleri alıyor. Vize ücreti 68 dolar. BLS hizmet bedeli 18 dolar. Tüm adımların takibi için SMS gönderme ücreti olarak 5 lira ve kurye ücreti olarak da 40 lira alıyorlar. Bunları nakit ödemeniz gerekiyor. Ve sadece kağıt parayla unutmayın. Benim gibi çil çil 1 dolarları masaya koymaya çalışmayın (2015'te ABD'den dönerken cebimde kalan bozuklukları harcayacaktım güya). Benim tüm bunları yapıp ofisten çıkmam 10 dakikayı bulmadı açıkçası. İyi bir tarih seçmişim demek ki. Bir de Ankara ofisindeki tüm çalışanlar çok iyiydi, gayet yardımcı oldular (İzmir ofisindekiler için aynı şeyi söyleyemeyeğim, orası tam bir kaos.).
Vize başvurumun sonuçlanması iki haftayı bulmadı. Sadece şaşırdığım, başvurudan birkaç gün sonra bir görevli telefon edip, sorular sordu başvurumla ilgili. Daha önce ABD ve İtalya'ya vize başvurusu yaptığımda hiç karşılaşmadığım bir şeydi bu. Ama bir sorun teşkil etmedi benim için. Dediğim gibi iki hafta olmadan vize basılmış pasaportum elimdeydi.
abilerim ablalarım! şu elimde görmüş olduğunuz nadide kağıt parçası tam 50 lira!
Vizeyi de aldıktan sonra artık sadece gezi planı çıkarmak kalıyor geriye. Ben haftalarca kafayı yedim. Üç şehir oburluğu yaptığımız için görecek milyonlarca şey vardı. Hangi birini görecek, hangi birini deneyimleyecektik. Listeler listeleri kovaladı. Saat saat güzergah çıkardım. Bu noktada da şuna dikkat etmek gerekiyor. Özellikle önceden almanız gereken müze vb. biletleri var. Vize çıktıktan sonra yapılacak iş buydu bizim için. Hangi müzelere gitmek istediğimize karar verip, hangi gün hangi saatte bilet alacağımızı kararlaştırdık. Barselona'da Sagrada Familia için bilet aldık internetten. Paris'te Louvre ve Versailles için. Amsterdam'da ise Anne Frank Evi için. Bu biletleri de aldıktan sonra uçuş gününe kadar planımızı oluşturduk ve havalimanında son bir adım kaldı: Yurtdışı Çıkış Harç Pulu almak! Ne muhteşem bir fikir! Kendisi 50 liralık bir sanat eseri. Havalimanında dış hatlarda sadece nakit parayla satın alıyorsunuz ve güvenlikten geçerken de bir köşesini koparıyorlar.
Bu aşamada şimdilik yazıyı bitiriyorum. Ama tüm bu plan program belge melge işleriyle ilgili tavsiyelerimi söylemeden de geçemeyeceğim. Tüm bu belgelerin fotokopilerini alın. Pasaportunuzun da. Ayrıca o biletlerin (uçak, tren, müze) de çıktılarını alın. Otel rezervasyonlarının da çıktılarını alın. Hepsi yanınızda bir dosyada dursun, her yere sizinle gitsin. Artık hepsi mail atıyor, karekod barkod falan yolluyor telefonunuza, tamam onlar da telefonda olsun ama kağıdın güveni başka hiçbir icatta yok.
Ha son bir şey daha. Telefonumu ben yurtdışında kullanıma açık olduğu için kullandım tüm gezi boyunca. Vodafone'un Redliler için pasaport tarifeleri var, o devreye giriyor (https://www.vodafone.com.tr/VodafoneRoaming/Yurtdisi-Rehberi-Sonuc.php). Normalde kullandığınız tarifeyi kullanıyorsunuz, sadece gün başına 30 lira yazıyor. Aynısı Turkcell'de de mevcut, Moldova'ya gittiğimde Turkcell'di hattım onu da kullanmıştım o şekilde. Yalnız ülkeleri ayırmışlar. Avrupa'nın büyük çoğunluğunda 30 lira yazıyor, daha dışında veya bilinmedik ülkelerde 40 lira gibi. 10 gün gibi bir sürede 3 ülke değiştireceğim için bana kendi hattımı kullanmak mantıklı gelmişti. Yoksa tek bir ülkeye gidip iki hafta geçirecekseniz mesela havalimanında o ülkenin ucuz bir hattını alabilirsiniz. Ya da birçok yerde wi-fi var, idare ederim diyebilirsiniz. Benim için sözkonusu değil açıkçası wi-fi avlamak, çünkü günde en az iki kere sağlığımı sıhhatimi haber vermem gereken panik atak bir annem var. Telefonum her daim açık ve ulaşılabilir olmalı, o yüzden ben açıyorum. Ama dediğim gibi özellikle böyle popüler ve bilindik şehirlerde hemen hemen her kafede, müzede, hatta mağazada falan ücretsiz wi-fi var. Çoğu işinizi halledebilirsiniz.
O halde maceranın gerisi için sonraki yazıda görüşürüz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

eylülde

 Neden hep imkansızı istiyor ki canım? Oysa çok kolay olabilirdi. Elimi uzatsam alabileceğim mesafede duran şeyler. Çok kolay olabilirdi. He...