1 Ekim 2019 Salı

stupidità

İsterdim ki vuhuu çok mutlu geçirdiğim bir tatilden döndüm diye tatil dönüşü yazısı yazabileyim şu an buraya ama tabiki söz konusu bensem ve benim hayatımsa, hiçbir şey hiçbir şekilde ne planlandığı gibi, ne hayal edildiği gibi, ne de umulduğu gibi gider. Mutlaka ama mutlaka salakça ve kötü bir şeyler olur ve ben hep sonunda halihazırda bulunduğum mutsuzluk durumundan daha da derinde bir mutsuzluk durumuna düşmüş olurum. Hep artık bundan daha kötü olamam dediğim noktada daha kötüsü oluyor. Hep artık daha mutsuz olamam, daha derin bir mutsuzluk kuyusu yok dediğim noktada daha da mutsuz olacak bir şey oluyor.
7 aydır planladığım iki haftalık yurtdışı tatili ile ilgili hiçbir şey hayal ettiğim gibi olmadı. Barcelona hiç beklediğim gibi değildi, kaldığımız yer dayanılacak gibi değildi. Paris'te doğru düzgün dolaşamadım bile, sokaklarını göremedim, hava buz gibiydi, yağmur fırtına. Amsterdam'da yağmur bir saniye durmadı, titremekten kafamı bile kaldırıp bakamadım. Sokaklarda derbeder oldum. Ama tüm bunlar bile yine de o kadar yıldıramamıştı hayallerle dolu kafamı.
En sonunda, son gece, havalimanına giderken, ulan dedim yıldım bıktım hiçbir şey yolunda gitmedi ama yine de bu şehirleri gördüm, çocukluğumda hayalini kurduğum birkaç bir şeyi yapabildim falan filan. Yine de iyi oldu be, diyordum ki tüm hayatım boyunca üstümde taşıdığım o salaklık kendini gösterdi. Trende sırt çantamı bırakıp, çıktım. Sonra tren gitti. Koşturdum ama gitti. Sonra çanta bulunamadı.
Çantanın içinde pasaportum, cüzdanım, her şeyim vardı. Cüzdanımın içinde kimlik, ehliyet, askeri kimlik, iş yeri kimliği, banka kartım, babamın ek kartı, biyometrik vesikalık ne kadar resmim varsa hepsi...Ayrıca evin anahtarları, iş yerinin anahtarları, flash belleklerim...Tüm hayatımı tuttuğum defter. Her şeyi unuttuğum için, her birşeyi not ettiğim defter. Tüm hesaplarıma ait tüm şifrelerimin olduğu defter. Kim olduğuma dair her şeyi, bir anda kaybettim. Kendi elimle. Kendi salaklığımla.
Tabiki o gece uçağa binemedim. Tek tesellim en son tren bileti alırken kullandığım için kredi kartımı cebime atmış olmam. Kredi kartım ve telefonum cebimde olduğu için en azından konsolosluğu, bankaları falan arayabildim, bir şeyler alabildim.
Sonunda bir şekilde dönebildim. Ama ne kadar kötüyüm anlatabilmeme imkan yok. Kimlikler için falan işlemlere başladım ama bu sırada tüm diğer o kaybolan kimliklerimle, pasaportumla falan 72 milletten herhangi bir insan herhangi bir şey yapmış olabilir. O örgüte bu örgüte, o suça bu suça ortak olmuş olabilirim. Adıma şirket falan kurup, her birşeyi yapmış olabilirler. O gece Amsterdam'daki havalimanındaki polis rapor tutmadı çünkü. Kimliğime dair hiçbir şey olmadığı için elimde böyle bir rapor hazırlayamayız dediler. Ertesi sabah konsoloslukta bir dilekçe yazıp, kaybettiğimi belirttim ama o dilekçenin de ne kadar yasal bir etkisi var bilmiyorum. Yeni kimlik için daha bugün başvurabildim. Pasaportum ve ehliyetim hala geçerli yani. Emniyeti arayıp sordum ama bir şey yapmanıza gerek yok falan dediler. Polisler de öyle dediyse, dedim artık ne yapabilirim. Gazeteye ilan versem mi dedim yok dedi polis. Bilmiyorum ya. Günün birinde interpol falan kapıma dayanırsa yapacak bir şey yok. Benim salaklığım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bahar Ekinoksu - "Old must be left; New must be adopted; Life must be celebrated"

Ostara veya Eostre veya Eastre, Germen bahar ve şafak tanrıçası. O dönemin akademik yazılarında kendisinden yalnızca bir kez bahsediliyor - ...