henry david thoreau etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
henry david thoreau etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Mayıs 2011 Cumartesi

"only to discover freedom's end"

Son zamanlarda süregiden bu "yasaklar,sansürler,şifreler" durumlarından belki de bilemedim, gözlerimin önünde şu sahne dönüyor:


Her izlediğimde ağlama nöbetlerine sebebiyet veren filmin özellikle bu sahnesinde, Neil'ın boş sırası ekrana geldiği anda başlıyorum vızıldamaya, Keating'in "O Captain My Captain" sözünü ilk işitip arkası dönük halde durup kaldığı anda hık hıklarım durdurulamaz hale geliyor.Her, hayatının bir döneminde ve belki de her döneminde istedikleri ve kişiliği için savaşmış-savaşmak zorunda kalmış Neil için bu etkiyi yapar herhalde diye düşünüp,kendimi avutuyorum, bir film boyunca bu kadar harap olmama mazeret olarak. Devam eden her "O Captain My Captain" nidasının ardından Cameron'ın o turuncu kafasını sırasına vurasım geliyor.Thoreau'nun en saf satırlarıyla başlayan filmin Whitman'ın duygu seliyle bitişine hayran kalıyorum hep, tüm babası "tıp okumasını" istemiş (dayatmış) olan Neillar adına.
Filmde Ölü Ozanlar Derneği'nin manifestosu şeklinde şiir tadında okunur ama Walden Gölü'nün kenarına yerleşmesini anlattığı kitabının girişinde düzyazı halinde uzatır bize Thoreau:

"i went to the woods to live deliberately,
to front the facts of life,
to see if i could not learn
what it had to teach,
that i should not die
and learn that i had not lived.
i went to the pond to breathe fresh air,
to amble about,
only to discover freedom's end,
penned between barbed wire and meshed nets
to see nature taught how men live,
to learn of its death - all
to preserve one man's words."






Ki Walt Whitman'ın Dead Poets Society ile öğrendiğimiz dizeleri de şöyledir:

O Captain! My Captain, our fearful trip is done, 
The ship has weather'd every rack, the prize we sought is won, 
The port is near, the bells I hear, the people all exulting, 
While follow eyes the steady keel, the vessel grim and daring; 
But O heart! heart! heart! 
O the bleeding drips of read, 
Where on the deck my Captain lies, 
Fallen cold and dead. 
O Captain! my Captain! rise up and hear the bells; 
Rise up---for you the flag is flung---for you the bugle trills, 
For you bouquets and ribbon'd wreaths---for you the shores a-crowding, 
For you they call, the swaying mass, their eager faces turning; 
Here Captain! dear father! 
The arm beneath your head! 
It is some dream that on the deck, 
You've fallen cold and dead. 
My Captain does not answer, his lips are pale and still, 
My father does not feel my arm, he has no pulse nor will, 
The ship is anchor'd safe and sound, its voyage closed and done, 
From fearful trip the victor ship comes in with object won; 
Exult O shores and ring O bells! 
But I with mournful tread, 
Walk the deck my Captain lies, 
Fallen Cold and Dead.

(Can Yücel çevirisi:
Oy reis, koca reis, alnımızın akıyla döndük seferden.
Savuşturup onca belâ, onca fırtınayı, sonunda murada erdin.
İşte liman, bak, çanlar çalıyor, bayram ediyor ahali,
Gördüler pupa yelken geliyor, gözüpek, gözü yeşil yelkenli.
Neyleyim, neyleyim ki ama...
Bu kan damlalarını nideyim?
Gayri uzanmış güverteye reis,
Soğumuş ellerini mi öpeyim?
Oy reis, koca reis, kalk da şu çanları dinle bari!
Baksana, senin bayrağın çekilen, senin şarkın söyledikleri!
Senin için bu çiçekler, senin için toplaştılar sahillerde,
Seni çağırıyorlar, bak, senin adın geziyor dillerde!
Gel, reis ağacığım benim,
Kolumun üstüne yatırayım seni.
Çoktan öldüğünü unuttum ama,
Bu kan damlalarını nideyim?
Reis cevap vermiyor sözüme, dudakları söylemez olmuş,
Ağam kolumu duymuyor bile, ne yüreği ne kalbi kalmış.
Sağ salim demir attı gemi, bitti artık sona erdi sefer,
Savuşturup onca belâyı, kazanılan bir güzelim zafer.
Bayram etsin sahil, çalsın davullar!
Yalnız bırakın beni gideyim!...
Reisin yattığı güvertenin üstünde
Böyle dolaşmayıp da nideyim?)
Rica ediyorum, bilinçaltımdan. Durup dururken böyle şeyler çağırmasın.

eylülde

 Neden hep imkansızı istiyor ki canım? Oysa çok kolay olabilirdi. Elimi uzatsam alabileceğim mesafede duran şeyler. Çok kolay olabilirdi. He...