Çok da hatırlamak istediğim bir yıl olmadı 2025 ama ne yapalım, işte buradayız. Çünkü ancak yazdığım zaman kafamın içindekilerden kurtulabiliyorum. Çünkü ancak yazdığım zaman artık beynimin içinde dönüp durup, beni yemesine engel olabiliyorum düşüncelerin ve anıların. Hepsi artık benim değil de üstüne düştükleri beyaz sayfanın sorunu haline geliyorlar. Ben kendimden atmış oluyorum.
Bu yıla girerken umutlu muydum hatırlayamıyorum. Zaten bu her yılın sonunda, Aralık gelince üstüme çöken o anlamsız ve yersiz umuttan nefret ediyorum. Yani her şey b.k gibi olmuş, tüm bir yıl, koca bir yıl b.k gibi geçmişken sen dur sadece takvimdeki sayı değişiyor diye umutlan. Halbuki kozmik veya ilahi veyahut da ne bileyim astrolojik bir enerjisi olan bir zaman da değil Aralık'ın son günlerinden Ocak'ın ilk günlerine geçiş dönemi. Binlerce yıldır insanlar dünya üstünde bu tarihlere hiçbir özel anlam atfetmedi. Asıl kutladıkları Mart'ın başında veya ortasında baharın gelmesiydi, dünyanın yeniden canlanmaya başlamasıydı. Yüksek lisanstaki hocalarımdan biri bir derste şey demişti, aklıma kazınmıştı o günden beri, çünkü aşırı mantıklı gelmişti bana. Ve büyülü. Cidden büyülü bir şeydi. Dediği şöyle bir şeydi. Mesela bugün bir yerde çok eski bir cami var, bu cami de işte orası fethedilmeden önce bir kiliseymiş diyelim. Araştırmalar gösteriyormuş ki o kilisenin öncesinde aynı yerde bir başka kilise, ondan önce de bir başka tapınak, başka tapınak...şeklinde izini sürebiliyormuşuz. Yani şu an o caminin olduğu nokta aslında daha ilk insan toplulukları zamanında kutsal görülen, önemli bir konuma sahip bir yermiş. O yüzden binlerce yıl geçse de ırklar, milletler değişse de oranın enerjisini, büyüsünü hissediyormuşuz gibi. Kutsal yerler hakkındaki bu söyledikleri o günden beri aklımda. Ve bunun sanki zaman için, tarihler için de aynı şekilde olabileceğini düşünüyorum kendimce. Misal dünyanın çok zıt yerlerindeki uygarlıkların hepsinde ekinokslar ve gündönümleri kutlanıyor veya özel anlamlara sahipler ya, böyle başka tarihler de var ve diyorum ki, demek ki bazı tarihlerin cidden özel enerjileri var. Bir uygarlık o tarihi önemli görüyor, ondan sonra gelen diğerleri de görüyor. Tesadüf olmamalı değil mi? Ama işte bu 31 Aralık'ın böyle hiçbir önemi yok. Çünkü tamamen bu kullandığımız takvime son halini veren işgüzarların uydurması bir tarih. Haydi Aralık'ı yılın son ayı yapıp, yeni yılı da 1 Ocak'ta başlatalım, karakışın ortasında yeni bir yıl başlasın demişler. Saçmalık.
Neyse. "2024 neydi nasıldı bana ne dedi diye düşündüm de bir an şimdi, bir dolu karmaşa. Hani bir kafeye girersiniz de bir dolu ses vardır, hiçbirinin ne dediği anlaşılmayan bir gürültü karmaşası olur, aynen onun gibiydi 2024." diye yazmışım mesela bu yılın ilk ayında geriye dönüp bakarken. 2024 karmaşaysa, 2025 anlamsızlıktı. Her şey anlamsızdı bu yıl. Hiçbir yere gitmedim. Hiçbir şey yapmadım. Koca bir yıl sadece kolumda iğneler serumlar, doktora gidip geldim. Koca bir yıl tüm maaşımı hooop sadece doktora verdim. Sonunda da hiçbir işe yaramadı. Hiçbir işe yaramayacak bir şey için koca bir yılımı ve paramı harcadım.
En kötüsü de yalnız hissetmekti. Gerçek anlamda beynimin içinde, sorumluklarımın içinde yalnız hissetmekti. Kendimi bildim bileli aileme hiçbir şey anlatmadım, hiçbir şey paylaşmadım onlarla ama hep yetişkin olan olmak, hep annemin de annesi olmak...çok yalnız hissettirdi bu yıl. İnsanın önünde güçlü bir yetişkin örneği olmadan büyümesinin tam olarak ne demek olduğunu gördüm bu yıl. Yani babamla hiçbir şey paylaşamadım ömrüm boyunca çünkü her şeye sinirlenip, her şeye kızıp, yargılaması, yıkması durumunun insana hiçbir faydası yoktu. Annemle de her şeye üzüldüğü, sağlığı bozulduğu ve yıkıldığı için paylaşamadım hiçbir şey bunca sene. Babamı dengede tutup, annemi korumakla geçen bir ömrün bu noktasında almam gereken önemli kararlarla karşı karşıya kalınca cidden çok yalnız hissettim bu yüzden. Neyse bu konuda daha fazla yazmayacağım şimdilik çünkü birazdan annem arayabilir - arama zamanı yaklaşıyor - ve telefonda ağlamaklı görünürsem sorgulamaya başlar ve tansiyonu yükselir, kendine dert edinir ve tüm gece uyumaz. O yüzden ne yapmalıyız, annemi korumalıyız, ağlamamalıyız. Azcık bile üzgün, düşünceli, dertli görünmemeliyiz.
Dediğim gibi bu sene hiç hatırlamak istemediğim bir sene olduğundan açıp da ne okumuşum, ne dinlemişim, ne izlemişim diye bakmak bile gelmiyor içimden önceki senelerde yaptığım gibi. Çünkü hepsini yaparken ne halde olduğumu, ne kadar acınacak durumda olduğumu hatırlarım yine diye korkuyorum. Bu yazıyı da bugün yazıyorum çünkü yarın sabah erkenden köye doğru yola çıkacağım. Bence hiçbir anlamı olmayan 31 Aralık'ın annem için ilginç bir önemi olduğundan bu sene yılbaşını onlarla geçirmeye gidiyorum. Bu sene Neverland'de paylaştığım 39 yazıdan bahsetmeyeceğim dediğim gibi. Her ay ne durumdaydım, onu da hatırlamayacağım. Sadece geri döndüğümde kafamın allak bullak olmamış olmasını umuyorum. Bir de yeni yıldan sadece beni rahat bırakmasını diliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder