6 Mayıs 2023 Cumartesi

“Travel does not exist without home....If we never return to the place we started, we would just be wandering, lost."

 


Sağ salim dönmeyi başardım. Bunu haber vermek istedim. Bu sefer saçmasapan bir şey yapmadan, kendime de başka bir şeye de zarar vermeden dönebildim. Tabi yine ufak tefek ya da orta boyutlu salaklıklar yaptım. Çünkü salaklıklar benim bir parçam. Ama en azından son seferindeki devasa salaklığı tekrarlamadım. Ki bu benim standartlarımda büyük bir başarı.

Pazartesi öğlene doğru, 11'de falan girdim eve. Sadece kendime bir demlik çay demleyip, iki üç bardak içebilene kadar ayık kalabildim. Sanırım bu çelik demlikte demlenmiş çay, bu ülke sınırları dışına çıktığımda özlediğim tek şey oluyor her seferinde. En Türk özelliğim de bu herhalde. Ya da tek. Bilemedim. Sarhoş gibiydim eve girdiğimde, çay demlemek refleks gibiydi. Öncesinde ne Seul'den İstanbul'a 10 saatlik uçuşta, ne de sonrasındaki Ankara uçağında uyuyamadım. Uyumayı beklemiyordum gerçi, benim normalim bu. Hiçbir araçta uyuyamıyorum. Şöyle bir hesap yaparsam, 30 Nisan'da Seul'de saat sabah 8'di uyandığımda (burada 30 Nisan gecesi 2). Önceki gece yan odada gergedanlar misali horlayan teyzeden ötürü çok da sağlıklı bir uyku da uyuyamamıştım zaten ama o kısımları detaylı anlatırım. O akşam 23:35'te uçağa bindim. Burada saat 17:35'ti. İstanbul'a indiğimde 1 Mayıs gecesi 4 falandı. Evde de bir iki saat uyanık kalabilmişsem, yaklaşık 35 saatlik uykusuzluktan sonra bu yaşlı ve minik bedenim şalteri indirdi.

Ertesi sabah 4'te uyandım tabi. 8'de de işe gittim. O kadar dünyanın öte ucundan gel, yarım gün dinlen işe git. Hayır bir de ofiste öylece oturabilsem, goygoy yapabilsem, iki çay içip ortalıkta dolaşabilsem. Direkt sabahtan oturdum çılgınca çalışmaya. Daha bir gün önce Myeongdong sokaklarında 72 milletten insanın arasında elimde şişe geçirilmiş kızarmış tavuk parçaları, davul çalanlara eşlik ediyor olduğum geldi bir an aklıma ama hiç de inandırıcı gelmedim kendime. Rüya görüyordum herhalde dedim, hayal etmiş olmalıyım dedim. Çünkü o kadar gün, o kadar kilometreyi ben yapmamışım gibi, her şey bıraktığım noktadaydı. Salı günü çalışmaktan da bitap düşmüş halde eve geldim, gene bayılmışım uykudan. Bugüne kadar her gün, iş yerinde manyaklar gibi çalışıp, eve girip yatağa attım kendimi. Bavulu bir ara olduğu gibi halının üstüne devirdim. Her akşam eve girince bir iki parça bir şey alıp yığının üstünden azaltmaya çalıştım ama olmadı. Evin her yerinde bir eşya yığını vardı bu sabah kalktığımda. Mutfakta adım atılmıyordu, banyoya zar zor yanaşabiliyordum. Her yerde bir şey var. Sabahtan beri bir yandan toplamaya, bir yandan temizlik yapmaya çalışıyorum. Bu saat oldu, halının üstünde evin bir ucundan öbür ucuna tek kişilik bir patika yol açmayı başarabildim.

Tekrar ediyorum, benim böyle 8-5 mesaili bir iş için uygun bir kişiliğim yok. Enerjim de yok. Benim evde yazı yazıp, sonra böyle bir kaç aylık gezilere çıkıp, geri gelip yine yazılarımı yazmam gerek. Neden zengin bir ailede doğmadım değil mi? Evet, ben de sorguluyorum bunu.

Neyse, döndüm, anlatacak çok şey var. Gösterecek çok şey var. Bu seferki seyahatten sonra döndüğümde diğerlerinden dönüşlerimdeki gibi hissetmedim, daha tuhaftı, hala daha tuhaf. Tek başına seyahat hem süper, hem değilmiş. İnsan daha birinden dönmeden öbürünü aklında planlamaya girişiyormuş ama oraya geleceğiz. Sadece şu lanet olası maaşlı işimden kurtulabilirsem azıcık, yazacağım.

4 yorum:

  1. Hoşgeldiniz. Tecrübelerinizi yazmanızı dört gözle bekliyorum. Çokta bekletmeyin ama :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hoşbuldum :D Bu hafta bitmeden yazmaya başlamayı umuyorum ama kısmet :p

      Sil
    2. Hafta bitti bitecek. Son 1.5 saat. Demek ki neymiş hocam. Kısmet değilmiş :b

      Sil
    3. ahahah:D ofiste kahkaha attım işin ortasında :D vallahi taslakta duruyor, üç beş cümlem kaldı.

      Sil

eylülde

 Neden hep imkansızı istiyor ki canım? Oysa çok kolay olabilirdi. Elimi uzatsam alabileceğim mesafede duran şeyler. Çok kolay olabilirdi. He...