22 Aralık 2018 Cumartesi

avvolgetelo

Bir önceki yazımda yeteri kadar çemkirip, şikayet ettiğime göre azcık sene sonu sayımı, toparlaması yapabilirim değil mi? ( :D ) Zaten bu ara tüm zamanım böyle nefret eden şirin gibi geçiyor. Ortalıkta dolaşıp (ortalık dediğim de dışarı çıkıp gezip dolaşıyorum sosyalleşiyorum falan zannetmeyin zaten bence hiç de öyle zannetmediniz beni tanıyorsunuz artık yeteri kadar ortalıklar dediğim tamamen internet), herkesten nefretler ediyorum hali. Sadece nefret olsa iyi aslında. Daha çok herkesi kafamda çılgınca puanlıyorum. "Bu ne kadar çirkin böyle ama nasıl başarmış ki bunu acaba" ya da "ay allahım ne kadar da salak bu böyle daha şunu bile bilemiyor şu kurduğu cümleye bak ama nerelere de gelmiş nasıl olabilir ya" gibi - ki bunlar en masum cümlelerim - her gördüğüme nazar dolu, haset dolu gözlerle bakıyorum. Kafamın içinde devamlı böyle bir ses. Kendi kendimi yiyip (bu kelimenin böyle olup olmadığına dair şu an acayip düşünceler içine girdim TDK'yı mı açsam - doğruymuş oh be) bitirmekle meşgulüm böyle zaten bu ara. Ben dipteyim ya herkes niye yukarıda? kafasındayım. Ben berbat haldeyim ya herkes nasıl olur da oralarda ve dahası hiçbiri de hak etmiyor bence hıh kafasındayım. Evet kimse hak etmiyor, herkes salak. Çok haklıyım kendimle çok gurur duydum şu an. Vallahi, aferin bana.
Yok yahu bu yazının konusu bu değildi. Tamamen farklı bir şeyler anlatacaktım. Gene nereden daldım çemkirmeye yahu te allahım. Neyse, ne diyecektim? Toparlama. Hah, doğru. Geride bıraktığım yılı toparlama. Ki böylece habire o geri dönüp dönüp bakma huyumdan belki kurtulabilirim diye. Yok hayır huyumdan kurtulmak için değil, huyumu bildiğim için en azından kafamda bir sonuca ulaştırırsam dönüp bakacak bir şeyim kalmaz diye.
Esasında bu son iki hafta oturup, bu seneye dair bir türlü - üşengeçlikten - yazamadığım şeyleri yazacaktım. Kafamda öyle planlamıştım ama pek beceremedim sanırım. Hala bir dolu kitap kaldı anlatacağım, en kötü ihtimalle toplu bir yazı halinde koyabilirim onu diyorum. Diziler konusunda ise fark ettiğiniz üzere çoğunluğu artık Kore dizilerinden oluştuğundan, yazıp yazmama konusunda çok tereddütte kalıyorum diyebilirim. Bu sene sanırım en adam akıllı izlediğim seneydi kore dizilerini ama işte buraya yazarken hep bir gurur yaptım (çünkü ben herkese tepeden bakan kocaman bir önyargı bulutuyum). İyi ki gurur yapmışsın bir dolusunu yazdın buralar hep kore dizisi oldu diyorsunuz şu an biliyorum ben o ekrana bakan akıllardan geçeni (toplamda 8 dizi yazmışım bu sene ve sadece 2 tanesi kore dizisi değil). Ama çok aşırı iyi olanları vardı be. Hakikaten anlatmak istedim. İstiyorum yani, ama şu son bir haftada yetişir mi bilmiyorum.
Filmler konusunda ise sanırım çok zayıf olduğum bir seneydi. Yalnızca 15 film yazmışım buraya. Seneye Oscarlarla başlamışım ama onları bile bitirememişim. Normalde izlediğim kadar bile film izlememişim gibi geliyor bu sene, o yüzden sanırım hemen hemen her izlediğimde yazmış olmalıyım. Böyle tek tük aklıma gelenler var alsında ah ulan keşke yazsaydım üşenmeyip dediğim. Onları da yetiştirsem ne güzel olurdu.
Bunlardan ötürü şu son bir iki ay yeni bir şey izlememeye, okumamaya çalıştım gibi oldu. Hem takvimin yenilenmesi bir neden verir, bir heves verir diye düşündüm. Daha planlı bir şekilde yeni bir şeylere başlayabilmek gücü verir dedim. Bir önceki yazıda bahsettiğim bu yeni bir hayata yenilenmiş olarak başlayabilme şeysi işte yahu. Yıllardır sepette beklettiğim kitapları sonunda sipariş ettim mesela ama kenara koydum, 1 Ocak itibariyle başlayacağım diye sıraya dizdim. Yeni bir diziye başlamamaya çaba gösterdim. Kenara kaydedip durduğum bir zaman izlerim diye yarım yarım bıraktıklarımı bir nihayete erdireyim dedim. Yine de şu en son bir "The Protector" ile karşılaştık ya, merakıma yenik düştüm. Bir bakayım şuna madem dedim. Sonra da sebepsiz bir şekilde izlemeye devam ettim. Yani bakın kötü. Gerçekten kötü. Ama saçma bir dürtüyle izlemeye devam ediyorsunuz. Hem de her şey tam da beklediğiniz gibi olduğu, hiç sürprizle karşılaşmadığınız halde. Vallahi ben şimdi bunu niye izliyorum diye ekrana bakıp durdum ama izledim işte. Yani aslında tam benlik diyeceğim bir dizi, hikayesi, atmosferi. Tarih, arkeoloji, fantastik öğeler, göz zevkime iyi gelen oyuncular, çok kafaya takılmayacak şeyler,...Ama olmamış be. Yani bir bunu sayabilirim yeni niyetine.
Aslında az da kitap yazmışım, 16 tane. Haa ama dedim ya yazamadım üşendim diye. Valla kendi dediğimi kendime hatırlatmak zorunda kalıyorum artık yaşım 40 olunca kafam ne halde olur kim bilir vah bana vahlar bana. Halbuki Goodreads'te 31 tane okudum görünüyor. Vuhuu, okuduğum kitapların ancak yarısını yazabilmişim.
Yalnız sayılara çok takılıyorum. Sayılarda çok kayboluyorum. Ciddi problemlerim var evet. 

2 yorum:

  1. Merhaba blogunuzu takibe aldım, sizi de beklerim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. teşekkürler, ben de sizin yazılarınıza bakıyorum hemen.

      Sil

Bahar Ekinoksu - "Old must be left; New must be adopted; Life must be celebrated"

Ostara veya Eostre veya Eastre, Germen bahar ve şafak tanrıçası. O dönemin akademik yazılarında kendisinden yalnızca bir kez bahsediliyor - ...