7 Ekim 2017 Cumartesi

tiyatro sezonunu açalım mı?-->öfkeli bir gençten padişahların atası yaratmaya: Osmancık

Ve sezon başladı başlayalı ilk oyunuma bugün gittim. Nasıl özlemişim tiyatroyu, salonun dışında önceden gelip, oturup diğer izleyicilerle birlikte oyunu beklemeyi, o koltukların loşluğunu, oturup izlemeyi,...Hakikaten özlemişim. Hep derim, ben daha çok sinema insanıyım, gözümü açtım filmler vardı karşımda, büyürken bana hep onlar eşlik etti diye. Ama tiyatronun apayrı bir büyüsü bir varmış, bugün özlediğimi fark ettiğimde şaşırtan beni. Biletlerimi aldığım web sitesindeki (biletiva) geçmiş biletlerimi görünce de neden bu kadar özlediğimi anladım. Ben en son taa 2016'nın şubatında oyun görmüşüm, Macbeth'miş en son izlediğim oyun.
Bu seneki programda öyle Macbethler Cyrano de Bergeraclar gibi beni aşırı heyecanlandıran bir oyun yok, gayet dürüstçe belirteceğim. Belki "Satranç" belki "Tolstoy ve Anna" ve hatta belki "Muhteşem Diva" ama yine de oyunlara gittikçe tanıyacağım neyi severmişim neye bayılırmışım. Bu arada daha ilk günlerden tükenen oyunların arasında kendime bugünkü "Osmancık" oyununda yer bulabildim ve sezonumun ilk oyunu da böylece Osmanlı'nın kuruluşuna dair değişik bir öykü oldu.
Değişik diyorum çünkü delikanlılığındaki bir Osman ile, "Osmancık" ile başlıyor oyun. Şimdiye kadar kitapların bize hiç bahsetmediği şekilde bir genç adam ile tanıştırıyor. Öfkeli, fevri, gezen eğlenen, muhabbet eden, dostlarıyla takılan bir genç adam. Sonra devreye giren Şeyh Edebali (vallahi ben böyle yazıyorum ama ders kitaplarında böyle geçerdi ben çocukken, artık siz ne diyorsanız adına) ile bu genç adamın Kayı boyunun başına geçişini, evlenmesini, çoluk çocuğa karışmasını, beyliği genişletmesini falan izliyoruz. Oyun bizi zaman atlamalarıyla Orhan Bey'in Bursa'yı alışına ve Osman Bey'in ölüşüne kadar getiriyor. Arada savaşlar, akınlar, düşen kaleleriyle Bizans tekfurları da görmüyor değiliz. Ama genelinde bol bol şeyhten dersler, öğütler şeklinde ilerliyor; aralara da boyun diğer ileri gelenlerinden yiğitlerden gaza getirmeler eşliğinde zaman geçiyor.
Bu noktada - başıma bir iş gelmeyecekse - demem gerek ki oyuna bütünüyle çok beğenemedim. Bu da nasıl bir cümle oldu şimdi demeyin, sevmedim işte olmamış bana ne sıkıldım gibi çocukça bir tepkiyi nasıl yaparım ederim de olgunlaştırıp, üsturuplu bir hale getiririm diye uğraşmamın sonucu bu. Tüm oyun içinde sadece birkaç sahnede yüzüm aydınlandı. Misal bir sahnede şeyh önünde rahle oturuyor, Osmancık da onunla konuşmaya gelmiş yine kızını istediğini için. Tepede inanılmaz güzellikte şamdanlar (ya da lambalar ben bilmem) salınıyor ve kenardan olağanüstü bir ney sesi kulaklarımızı dolduruyor. Bu en güzeliydi. Bir de en sonunda Osman Bey yatağında, herkes başucunda, yine müzik giriyor ve vokalin muhteşem sesiyle tüylerimiz diken diken oluyor. Tüm oyunda içime dokunan bir bu anlardı. Ha tabi bir de kalabalık bölümler, tüm sahneyi oyuncuların doldurduğu yaylak, pazar yeri gibi bölümler, halk oyunları ekibi güzeldi.
Ama en en en güzeli, iyi ki bu oyuna gitmişim dedirten tek şey, kesinlikle o sağ kenardaki 6 insan ve enstrümanlarıydı. Uzundur bu kadar güzel müzik işitti mi kulaklarım, böylesine su gibi dinledim mi bilmiyorum. Öylesine güzeldi ki...Oyunun çoğunda yalnızca bir an önce sahnedekiler sussa da müzisyenler çalsa diye beklediğimi fark ettim. Keşke tüm oyun boyunca çaldıkları kısımları tek tek kaydedip, çıkışta bir cd ile verseler dedim. Sırf size de dinletebilmek için iki kez oyun sırasında kaydetmeye çalıştım ama buraya yükleyemiyorum, ses dosyası yükle diye bir seçeneği yok ki blogger'ın, hayır bir de şimdi açıp saçma sapan bir site bulup oradan formatını video formatı yapıp sonra buraya video yükler gibi yükleyebilirim ama, neyse (herhalde yasak değildir, umarım inşallah, ama bir şey yapıyorum sayılmaz ki sadece derdimi anlatabilmek için kaydettim, bir de arada açıp açıp dinleyebilmek için).


Oyun 2 perde, 15 dakika ara ile birlikte hemen hemen 2 buçuk saat sürdü (http://www.devtiyatro.gov.tr/programlar-sehirler-ankara-detay-osmancik.html). Tarık Buğra'nın kitabından Dinçer Sümer oyunlaştırmış (https://www.otuken.com.tr/tarik-bugra-osmancik). Görmek isterseniz Ankara DT bu sezon Cüneyt Gökçer Sahnesi'nde oynuyor olacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

So many books, so little time

Mesela.  En son yazdığımda Pazar akşamıydı. Annemleri yolcu etmiştim sabahında. Pazartesi işe gittim, o hafta için planım her gün sabah ilk ...