19 Eylül 2017 Salı

yazılmış belki de en sevimli dostluk hikayesi, ikinci güney kore dizim: A Gentleman's Dignity (2012)

Bu diziyi anlatmaya nasıl başlayabilirim bilmiyorum. Şuraya yarım saattir yazıp yazıp siliyorum, öylece bakıyorum ekrana. Daha önce birkaç kere bahsettim, bir şurada bir de burada. Her defasında da elimde kelimeler bitmiş gibi aynı şeyi söyledim. Şimdi de gene aynı şeyi söyleyerek başlayacağım sanırım: Çok sevdim be! Çok, çok, çok sevdim.
Bilemiyorum belki zamanlaması cuk oturdu, belki tam da ihtiyacım olan hikayeydi, belki daha önce hiç bu kadar samimisini izlememiştim veya belki onca Amerikan İngiliz yapımı izlemekle geçen yılların sonunda böyle bir şey hakikaten içimde bir yerlere dokundu. Ama bu öyle güzel yazılmış, anlatılmış ve oynanmış bir hikayeydi ki izlemekten o kadar mutlu oldum ki herkese anlatıp, izletmek ve benim aldığım keyfi herkesin de almasını istiyorum.
Peki neydi bu kadar göklere çıkardığım hikaye? Güney Kore'de 26 mayıs 2012 ile 12 ağustos 2012 arasında 20 bölüm yayınlanmış dizi. Her zamanki gibi bir romantik komedi izlettirecekmiş havasıyla açıyorsunuz ama sıcacık, kahkaha dolu, içten mi içten bir dostluk hikayesi alıp götürüveriyor. 40 yaşlarında dört adamın lisede başlayan ve o zamandan beri hayatlarındaki en kötü, en iyi, en saçma anlarda bile bir arada olmalarının ve dostluklarının hikayesini anlatıyor A Gentleman's Dignity esasında. 
Dördü de birbirinden farklı ama bir araya gelince bir şekilde aynı ahengi tutturan bu adamlar birlikte mimarlık şirketi kurmuş mimarlar Kim Do-Jin ve Im Tae-San, avukat Choi Yoon ve bar işletmecisi (olarak bir meslek kondurabilirim sanırım) Lee Jung-Rok'tan oluşuyor. 
Hikayemizin merkezinde Kim Do-Jin'in bir erkek lisesinde ahlak öğretmeni olan Seo Yi-Soo ile masal gibi başlayan ve binbir aşama atlatan ilişkisi var gibi tabi ama her bir karaktere ve ilişkisine eşit derecede süre ve önem verilmiş olduğunu diziyi izledikçe görüyorsunuz. 
Öğretmenimiz dizi başlarken aslında Im Tae-San'a aşık ama bir türlü söyleyememiş durumda. Tam söyleyecekken adam ondan ev arkadaşı profesyonel golf oyuncusu Hong Se-Ra'nın telefonunu istiyor ve o ikisi çıkmaya başlıyor. Tabi bu arada Kim Do-Jin de öğretmenimize aşık oluveriyor. 
Öğretmenin eski bir öğrencisi olan ve aynı zamanda Im Tae-San'ın kız kardeşi olan Im Meari ise üniversite okuduğu Amerika'dan dönüyor ve o da abisinin bu kanka grubundan avukata aşık çocukluğundan beri. Avukatımız ise pek sevdiği eşini yıllar önce kaybetmiş, hala yüzüğünü takıyor ama kankasının genç ve hayat dolu kızkardeşinin ona olan aşkına da nasıl karşı koyacağını bilemiyor.
Ve en son çiftimiz bu kanka grubunun çapkın eşeği Lee Jung-Rok ve onun kendinden 10 yaş büyük eşi Park Min-Sook.
ergen öğrencilerimiz
Gördüğünüz gibi anlatırken biraz karmaşık ama izlerken de bir o kadar keyifli bu ilişkiler yumağı. Sadece çiftlerimiz yok çünkü ortada. Olaya öğretmenimizin 3 zıpır öğrencisi, kankalarımızın ilk aşkı olan kadın ve onun hangisinden olduğunu bilmedikleri oğlu, öğretmenin üvey kardeşleri gibi çeşitli karakterler de dahil oluyor ve ortalık cümbüşe dönüyor. Ama yine de dediğim gibi merkezde olan ana çiftimizin tanışıp, ilerlemesi ve mutlu sonu bulmaları ekseninde hikaye devam edip sonlanıyor.
Bundan sonra demek istediklerimi nasıl düzgün bir yazı bütünlüğü içinde anlatabileceğimi bilmiyorum çünkü düşüncelerin her biri oradan buradan uçuşuyor kafamda. Bu diziyi düşününce resmen mutlulukla, salak salak sırıtarak buluyorum kendimi. Mesela güzelliklerinden biri her bölümün 1-2 dakikalık bir flashback sahnesiyle açılması. Bu sahnelerde kankalarımızın önceki yıllarına ait bir olayı izliyoruz ve sanırım ömrümce görebileceğim "benim diyen komedi filmlerine" taş çıkartan sahneler bunlar. Neo'nun Köşesi blogundaki bu yazıda bu sahnelerin her biri var, tavsiye ederim.
Bir diğer güzelliği sonra, hiç bir şekilde ağır drama bağlamaması. Yani avukatın eşinin cenazesi olan flashback belki insanın ciğerini söker cinsten ama onda bile aslında yine o dostluklarına içiniz gidiyor da ağlıyorsunuz. Normal hikayemizin gidişatında da üzücü şeyler olabiliyor tabi, eh romantik komedi gibi bir şey izliyoruz bir şekilde tanışıp, aşık olup, ayrılıp barışmaları gerekiyor. Bu ayrılmalar, ayrı düşmeler, kavuşamamalar bile o kadar drama bağlamıyor. Etki etmiyor demiyorum bilakis çok iyi yazılmışlar ama bir yandan da ele alınışları o kadar güzel ki ne içinizi sökecek kadar ağlatıyor ne de amaan diyecek kadar etkisizler.
mimar Kim Do-Jin ve öğretmenimiz Seo Yi-Soo
İzleyen herkesin favori bir çifti var, dizi sonrası okuduklarımda gördüğüm kadarıyla. Ben de bahsetmeden geçmeyeyim çiftlerin "bana göre" halinden. İlk çiftimiz olan mimar Kim Do-Jin ve öğretmen Seo Yi-Soo, tabiki çok güzel bir hikaye sunuyor bize. Kim Do-Jin çok ilginç bir karakter olmuş. Kanka grubunun saman altından su yürüteni, bir yandan çok ciddi görünüp, bir yandan en olmadık anda en burundan su fışkırtan tepkileri vereni. Hani okulda her işe bulaşıp da yine de zekası ve kimseye çaktırmadan çalışması sayesinde en yüksek notları alıveren tipler olur ya, hah tam ondan. Bir de kendini acayip yakışıklı bulmalar, ukalalıklar,...Belki karaktere hayat veren oyuncunun Jang Dong-Gun'ın da onu canlandırma şeklindendir tüm bunlar ama ortaya hem ilginç hem de eğlenceli bir karakter çıkmış. Bu arada anladığım kadarıyla bu abi ülkesinde pek bir önemli pek bir kalbur üstü. Zaten ekranda gördüğünüz daha ilk dakikalardan itibaren o enerjiyi alıyorsunuz ondan. Yani öyle ben burdayım diyen rahatsız eden bir enerji değil, ama kendine haklı güvenini ve sağlam kişiliğini, falsosuz oyunculuğunu açık seçik görebiliyorsunuz. Onun karşısındaki öğretmeni canlandıran Kim Ha-Neul'un da işte tam bu yüzden işi çok zor hale gelmiş gibi. Karakteri hikayenin iyi kızı olduğundan aslında çok kenarı köşesi yok, bu yüzden oyunculuk adına yapabileceği fazla bir şey elinde senaryo anlamında yok ama o da elinden geleni yapmış. Bazen bazen fazla oynuyor gibi geliyor ama hikayenin komedi yönüne katkı yaptığını ve pek de yerinde olduğunu görüyorsunuz.
İşte öğretmen ablaya bakar mısınız?! kaynak: Kore Dünyası
Ülkesinde onu nasıl görüyorlar bilmiyorum ama ben vücudunu çok beğendim dizi boyunca. Yani belki karakterin giysi seçimlerindendi ya da belki yüzü o kadar güzel gelmediği için öyle göründü bana ama hakikaten şahane bir bedene sahip kendisi, keşke biz de o hale getirebilsek (bu noktada arkamdaki yastığı aldım kafama kafama vuruyorum sevgili çocuklar çünkü bugün yapmam gereken günlük sporun yarısını canım istemediğinden yapmadım üstüne bir güzel patates kızarttım yedim). Bu çiftte erkek kadına daha ilk bakışta aşık oluveriyorken kadın başkasına olan aşkını adım adım yenerek erkeğin o güzelim çabalarıyla ona aşık oluyor sonunda.
mimar Im Tae-San ve golfçü Hong Se-Ra
Diğer bir çiftimiz öteki mimar Im Tae-San ve öğretmenimizin ev arkadaşı golfçü Kang Se-Ra. Buradaki mimarımız bence tam anlamıyla tipik, klasik bir erkek. Her şeyi düz mantık, güzel ve alımlı kadını görüyor beğeniyor ve isteyip elde ediyor. Yakışıklı değil ama kendine güveni tam. Erkek kavgalarında bağırıp küfreden, yumruk yumruğa giren tiplerden. Bir şeye olmaz dedi mi olmaz diye düşünmeye devam ediyor. Etrafında olan biteni kafasına vurmadıkça anlamıyor ve hassasiyet sıfır. Ama yine de o da oyuncusundan kaynaklı izlemesi pek keyifli bir karakter. Karşısındaki golfçü kızımız da beklendiği üzere klasik bir çekici kadın. Kendine güvenli, pek alımlı, istediği erkeği elde etmeye alışkın ama aşık olmaya alışkın değil. Golfçünün karakter gelişimi bu sebeple hikaye boyunca oldukça keyifle izlenir bir hale geliyor, çünkü en baştaki halinin değişip, geliştiğini, adım adım insanlığını bulduğunu izlemek güzel oluyor. Yine de beni en fazla bayan çift bunlardı.
avukat Choi Yoon ve ağlak Im Meari
Öteki çiftimiz avukat ile genç kız kardeşimiz. Avukat rolündeki abinin normal hayatında da bir avukat ya da memur olduğunu düşündüm ben yeminle dizi boyunca. Bir insan bu kadar mı o ruha girer ya?! Kanka grubunun en sessizi, sakini, ineği, her durumda en mantıklısını  konuşanı. Allahım bu adam bir de şarkıcıymış normalde! Nasıl şarkı söyleyebilir ki, gözümde hiç canlandıramıyorum. Ama demek ki oyunculuğunun gücü de buradadır. Bir yandan çok sevdiği ölmüş karısının anısı içinde, bir yandan karşısında onu çok safça ama çok da güçlü bir şekilde seven genç bir kız varken o kadar duygunun yoğunluğundan kafası allak bullak gezen bir adamı, gözleri kızardıkça bizim de gözlerimizi dolduracak bir şekilde nasıl güzel oynamışsa..Karşısındaki genç kızı oynayan kardeşimiz ise ne yalan söyleyeyim dizi bitene kadar sinirlerimi hoplattı. Çok tatlı, pek şeker oynuyor evet. Çok da eğlenceli, o da doğru. Ama çok sinir bozucu ağlıyor yahu! O ağladıkça, zırladıkça, oppa oppa deyip durdukça ekranı yumruklamak istedim. Bir araya gelmelerine giden yolu izlemek keyifliydi ama bir arada olmalarını pek de sevmedim. O yüzden en sevmediğim çift herhalde bu.
Ghangham'ın sahibesi Park Min-Sook abla ve çapkınımız Lee Jung-Rok
En son kalan çiftimiz olan uslanmaz çapkın ve zengin eşi ise benim favori çiftimdi. Çünkü izlemesi en eğlenceli, aralarındaki ilişki en ipe sapa gelmez olan onlardı. Tamam belki aşk adına romantizm adına pek bir şey yoktu bu çiftte ama çok eğlendim ben onlarla. Ve çok klasikmiş gibi görünen hikayeleri aslında çok da güzel ilerleyip, çok sevimli bir noktaya ulaştı bana göre. İkisinin de karakterlerinin adım adım birbirlerine dokuna dokuna şekil almasını izlemek de güzeldi.

Bu arada pek güzel soundtrackten eğlenceli şarkımız:



Bu da romantik şarkımız:



Sanırım sabaha kadar oturup bu dizi hakkında konuşabilirim. O yüzden burada bitirmeye çalışacağım. Bu diziyle birlikte gördüğünüz üzere Güney Kore dünyasına daha fazla dalmış oldum, artık buradaki oyuncuları ve kamera arkasını da araştırmaya başlamamı sağlayan dizi oldu A Gentleman's Dignity. Tabi olaya tam anlamıyla balıklama dalmam ise bir sonraki anlatacağım diziyle olacaktı ki o yüzden bu yazıyı burada sonlandırıp, çay koymaya gidiyorum. Bir çay molası vermeden gönlümün efendisini anlatmaya başlayamayacağım çünkü.
ahh kardeş ben de i wish ahh.

2 yorum:

  1. Şurda bir beğen tuşu olsaydıda bassaydım keşke dedim. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. widgetlara bakayım belki vardır eklerim ya da html kodlarıyla bir şeyler etmeye çalışabilirim belki :p
      ama böyle de beğenilmiş olduğunu bilmek güzel yazımın :D

      Sil

Bahar Ekinoksu - "Old must be left; New must be adopted; Life must be celebrated"

Ostara veya Eostre veya Eastre, Germen bahar ve şafak tanrıçası. O dönemin akademik yazılarında kendisinden yalnızca bir kez bahsediliyor - ...