27 Şubat 2017 Pazartesi

the middle

Oraya buraya mail yazıyorum. Roma'daki okula yazıyorum belgemi imzalasınlar diye. Başka okuldaki bir hocanın dersine girmem gerekiyor, ona mail yazıyorum dersi dinleyebilir miyim diye (ama ulaşamıyorum). Habire iş ilanlarına bakıyorum, ne iş yapabileceğim hakkında en ufak bir fikrim olmamasına rağmen. Hemen her gün telefonda babam şuraya başvur buraya başvur diye direktifler veriyor, halam bir yandan cvni yolla buradan da uğraşalım diye gaz veriyor. Bir an önce o girmem gereken derse başlamam gerek ama hiçbir şey yapamıyorum bununla ilgili. Tez hocalarımın bahsettiği şeyleri araştırmam gerek, hatta dönüp taa lisansta gördüğüm birkaç dersi yeni baştan öğrenmem gerek ama nereden başlayacağım, bir türlü elim gitmiyor. Aidatı vermem gerek iki aylık, geçiştiriyorum, çünkü cebimde nakit para yok doğru düzgün. Umarım abim telefon etmez diye telefona korku dolu bakışlar atıyorum, çünkü her an telefon edip ben yarın nöbetçiyim-işim uzadı eve gelemeyeceğim gibisinden bir durumu olup beni yengemle ve çocuklarla kalmak üzere eve çağırabilir. Ki gelemem diyemiyorum bir türlü. Bir dolu işim var abi, hepsi de size fuzuli geliyor ama değil işte, diyemiyorum. Bir an önce hayatımla ilgili bir şeyler yapmam lazım ama sizin evde, çocuklarla tüm gün tuvalete bile zor gidiyorum, diyemiyorum. 30 yaşına geldim ama hepiniz sayesinde kendime ait bir hayatım yok, hiç diyemiyorum. Ya hibenin geri kalanını alamazsam? Dahası gidiş geliş tarihlerimden dolayı verdikleri paradan da kesinti hesaplarlar ve geri isterlerse? Gözlerim berbat, doktora gitmem gerek. Aylar önce dolgusu düşen ve nerdeyse tamamı kırılıp giden dişim için artık dişçiye gitmem gerek.
Evet her şey çok zor ama bir yandan da kendine gel diyorum. Kendine gel. Toparlan. Başarabilirsin. Hepsi yoluna girecek. Korktuğun hiçbir şey olmayacak. Hepsini düzeltebilirsin. Salak değilsin. Dünya milyonlarca salaktan oluşuyor ve sen onlardan biri kesinlikle değilsin. Benimle konuşan insanların, ne bileyim beni önemseyen insanların dediği bir şey var hep. Kendine güvenmiyorsun, sen herşeyi yapabilecek kapasitedesin, diğerlerinden çok daha iyisin ama onların kendine güvendiklerini yarısı kadar bile kendine güvenmediğin için hiçbir şey yapamam zannediyorsun. Gibi şeyler. Hep. Onlar böyle söylerken karşımda, çoğunlukla kafamdaki ses şöyle düşünüyor, yine bana gaz vermeye çalışıyorlar. Beni sevdikleri için böyle söylüyorlar. Çünkü zaten karşılarında o kadar umutsuz görünüyorum ki bir üfleseler gidip kendimi uçurumlardan atacağım diye korkuyorlar diyorum. Ama nasıl böyle inanmadıkları şeyleri söyleyip beni inandırmaya çalışıyorlar? Yani başaracağını ya da akıllı olduğu düşünmediğim birine, çok sevdiğim biri bile olsa ben demem yaparsın diye. Ya da sen müthişsin, şahanesin, bastır! demem. Diyemem. İçimden gelmez. Ona da yazık ederim diye düşünürüm. Yapamayacağı şeylere inandırmamalıyım boşu boşuna derim. Ama işte bu da yine aynı noktaya getiriyor beni, herkes yalan mı söylüyor? Beni mi yiyor? Yoksa hakikaten, bir parça da olsa, ufacık bir parça da olsa haklılar mı?
Haklı olsunlar veya olmasınlar, şu andan daha fazla dibe vurabilir miyim bilmiyorum. Kendime gaz vermeye çalışıyorum, güçlü ol, kendine güven, herşey çözülecek, yapabilirsin, aslında hepsini yapabilirsin diye ama.
Günün hadi kendime ağlayayım şarkısı da bu. Spotify beni artık çok iyi tanıyor, kendisi öneriveriyor hemen.
https://open.spotify.com/track/07A1jad6YlyvPKQPpuv0TB

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

So many books, so little time

Mesela.  En son yazdığımda Pazar akşamıydı. Annemleri yolcu etmiştim sabahında. Pazartesi işe gittim, o hafta için planım her gün sabah ilk ...