27 Ocak 2015 Salı

Yeni hayatın ilk günü

Sonunda başardım! İstifa edebildim işten. Artık - bir anlamda - özgürüm. Yani bir süredir planladığım bir şeydi ama tam olarak da dört başı mamur (bu kelimeden de emin değilim) bir plan sayılmazdı, daha çok bir gözlerimi kapadım uçurumdan atladım durumuydu. Sonunda atladım yani. Gerçi bunu bu kadar büyütmenin de anlamı yok, değil mi? Sonuçta herkes işinden ayrılabiliyor, başka işler bulabiliyorlar veya başka başka şeyler yapabiliyorlar. Hayatımda ilk defa duraklat düğmesine basmış oldum. Şu an önümde yüz binlerce kader ipliği var düğümlenmeyi, izlenmeyi bekleyen. En kötüsü de olabilir, en iyisi de. Bilemem, sadece deneyebilir ve görebilirim. Bunca sene boyunca hep, her defasında karar vermem gerektiğinde yanlış olanı seçtiğimi düşündüm. İşin tuhafı, bu seçimleri yaparken de bunların yanlış olduğunu biliyordum. Sadece doğru olanın onlar olduğunu düşündüğüm için seçmiştim. Çünkü hep birilerinin doğrularıydı onlar. Sizin doğrularınızdı, hepinizin doğrularıydı. Bir kereliğine de kendi yanlışımı yapmak istedim. En azından bir kere olsun buna hakkım var değil mi? Evet, en kötüsü olabilir, sersefil olabilirim; hiçbir okuldan kabul alamayabilir, hiçbir sınavdan iyi puanlar alamayabilir, başvuracağım hiçbir işe giremeyebilirim. Hepsinin bir arada a or b or c=0 olma ihtimali de var. Farkındayım. 30'uma iki sene kalmışken denemek zorundayım. Çünkü bir noktadan sonra çok geç olacak. Şimdi bile geç, feci derecede geç. Ama madem deneyeceğim, o zaman niye daha da gecikeyim?
Eminim şu an kendi kendime konuşuyormuşum gibi düşünüyorsunuz, saçmaladığımın farkındayım. Ama değişik bir hafiflik hissediyorum, sadelik. Bir yandan da aşırı kalabalık. Sesler, düşünceler..O yüzden bir miktar kendimle konuşuyormuşum gibi yazıyor olabilirim. Aslında çok uzun zamandır düşlediğim bir şeyi yapmış oldum, o işyerine gittiğim 3 yıl boyunca her gün gözümde canlandırdığım şeyi yaptım sonunda dün. Her sabah, Ankara ayazında yürüdüğüm o yapraklar düşmüş yoldan her şeyi bırakmış olarak yürüdüğümü hayal edip dururdum, dün o yürüyüşü yaparken o kadar hastaydım ki hiçbir şey anlamadım. Burnum tıkalı, boğazım alabildiğine yanıyor ve bacaklarım pelteye dönmüş haldeydim. Güneş vardı, ılıktı ama sanki ocak'ı şubatı martı atlatmışız da bahar göz kırpıyor gibi. Ama ben hiçbir zevkini alamadım o haldeyken. Bir an önce otobüs bulsam da eve gidip kendimi yatağa atsam diye düşündüm. Halbuki ne mutlu olacaktım o yürüyüşü yaparken, o otobüse binerken. Peh.
Gene mutluyum da tabi, hastayım sadece. Bundan sonraki günlerde kendimi çok zorlamayacağım. Hep bir yerden bir yere koşturdum çünkü ömrüm boyunca. Onu yap bunu yap onu öğren şuraya git bunu da yapmalısın oraya da gitmelisin diye koşturdum durdum. Biraz kafamı dinlemeliyim. İnsanlarla iletişim kurmalıyım, yazmalıyım. Plan konusuna gelince..Plan yapacağım elbette. Ama mantıklı olanlarından. Hatta hep birlikte yapacağız. Herkesle konuşacağım (ufak ufak konuştum da), fikirler alacağım, tablolar yapacağım. Güzelce A, B, C planları oluşturacağım ve bunların hepsi aklıma yatan, kabullenebileceğim şeyler olacak. Evet elimde çok az imkan var (az bile değil eksilerde benim imkanlarım hatta imkan neymiş!), evet elimde kırıntı halinde cesaret var, evet hiçbir konuda yeteneğim yok. Tüm bunlarla belki güzel birşeyler yapabiliriz. Şimdiye kadar hep sizi suçladım, etrafımdakileri, her şeyi yapabilen insanları, başarabilen insanları, elinde herşeyi olan insanları, benim gibi olanları, benden kötü olanları. Ama bu sefer arkamda kalan herşeyi tamamen siliyorum, tüm yanlış seçimlerime bir daha bakmayacağım, onu yapsaydım neler olurdu diye bir saniye bile düşünmeyeceğim. Sildim, hepsini. Sadece önüme bakacağım, bu yüzden de bundan sonra kimseyi suçlamayacağım. Kendimle ne kadar barışabilirim bilmiyorum, deneyeceğim ama o konuda söz veremem, ben ve kendim arasındaki husumet çok eski ve çok derin. Ama deneyeceğim. Bu noktadan sonra hep birlikte bir plan yapacağız. Ve ben bu sefer kuralına göre oynacağım.
Hayatımda ilk defa, aldığım nefesten zevk alabilirmişim gibi geliyor. Tabi boğazım o kadar yanmasa daha iyi olabilirdi :p

“Bravery is not the absence of fear but the forging ahead despite being afraid.”

5 yorum:

  1. benim yapamadığım ve asla yapamayacağım bir şeyi yapıp neredeyse hayatını baştan almana gerçekten sevindim. benim bırakamama nedenim ise sanırım bunu bıraksam ne yapacağımı bilmemem hani hiç bir şey yok önümde o ve bu yol arasında seçim yapıyor olsam belki biraz cesaret gösterebilirdim ama, öyle değil işte. birde korkuyorum yaşım çok genç ama korkuyorum sanırım.
    sana gerçekten başarılar, umarım her şey istediğin gibi yolunda ve pürüzsüz gider.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. teşekkür ederim güzel dileklerin için. sen de sanırım öğrencisin bildiğim kadarıyla, bence her şeyi düşünmek, gözden geçirmek için en güzel zamandasın. Şu anda yaptığın şeyi, onun seni götüreceği hayatı isteyip istemediğini düşün bence önce etraflıca. Sonradan benim kadar geç kalmamak için. Şimdi elinde olan hayatı seviyorsundur belki, başka ne istediğini bilmiyorsan belki de bu sevdiğin birşey haline gelecektir. Başka neyi isteyebileceğini, sevebileceğini de görmek için diğer şeyleri deneyebilirsin bir yandan da.

      Sil
  2. "Bir kereliğine de kendi yanlışımı yapmak istedim"

    "Evet elimde çok az imkan var, evet elimde kırıntı halinde cesaret var, evet hiçbir konuda yeteneğim yok. Tüm bunlarla belki güzel birşeyler yapabiliriz"

    "Kendimle ne kadar barışabilirim bilmiyorum, deneyeceğim ama o konuda söz veremem, ben ve kendim arasındaki husumet çok eski ve çok derin"

    Var ya... gözlerim dolarak okudum bu satırları.. Aferin kız.. Öğrenmesi ömürler süren bir ders almışsın.. çok çok ama çok sevinç & gurur duydum senin adına.. Haritasız yollarda ışığın bol olsun..

    Bu 'quantum leap' aşamasına gelmende bir iki damla da olsa katkım olduğunu düşünerek kendimle de gurur duydum.. ehüehe ^_^

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :D tabiki katkın var yorumlarınla dediklerinle çok yol göstermiş oldun, teşekkür ederim :) umarım bundan sonra tökezlemem, direkt ışık hızıyla dibe düşmem.

      Sil
  3. Heyoo.. harbiden çok sevindim.. şu fani dünyada patronlara para kazandırmaktan öte bi işe yaradığımı hissettim vallahi : )

    Tökezleme konusuna gelirsem; nasıl ki cesaret korkunun yokluğu değil varlığının kabulü, heves de yoldaki tümseklerin yokluğu değil yolda olmanın hazzı.

    Elbette tökezleyeceksin. Üstelik oğlaksın, inat edeceksin. "Nasıl olması gerektiği"yle ilgili fikirlerin olacak ille ki, ve bunlar hayatın kendi ajandasıyla bazen uyuşmayacak.. Böyle anlarda ışık hızıyla demotive olacaksın : ) Asıl soru; düştüğün yerde ne kadar kalacaksın? Böyle zamanlarda, kendine verdiğin sözü hatırla: "artık kimseyi suçlamayacağım" -- buna "kader" de dahil olsun !

    Ve bir de emin ol, böyle majör bir hareketi yaptıktan sonra insan artık eskisinden farklı bir insan olur. Yani bu serüvenin hiç bir tozpembe sonuca varmasa bile, bu atlayışı yapmadan önceki Hikayeci ile şimdiki Hikayeci aynı kişi değil ; ) Ölüm döşeğindeyken bile gururla bahsedebileceğin bir atlayış yaptın yavru kuş. Övün, çalış, güven : )

    YanıtlaSil

Bahar Ekinoksu - "Old must be left; New must be adopted; Life must be celebrated"

Ostara veya Eostre veya Eastre, Germen bahar ve şafak tanrıçası. O dönemin akademik yazılarında kendisinden yalnızca bir kez bahsediliyor - ...