17 Mart 2013 Pazar

Bir Shakespeare Oyunu : Venedik Taciri

İlk Shakespeare'imi - tiyatro sahnesinde - geçen hafta görmüş oldum. Yıllardır tiyatro bileti kovalıyordum, her sezon bir Shakespeare oyunu var mı nerede ve önden bilet var mı diye. Geçenlerde artık kesinlikle şans olduğunu inandığım bir şekilde istediğim bileti buldum. Haftalardır Cüneyt Gökçer sahnesinde oynanmakta olduğundan bilet bulsam bile gidemeyeceğim (çünkü sahnenin olduğu yer evime çok ters kalıyor, toplu taşıma araçlarıyla gidip gelemeyeceğim şekilde) Venedik Taciri'nin Küçük Tiyatro sahnesinde de oynayacağını görüp bilet baktım hemen, en ön olmasa bile ikinci sıradan gayet de ortası sayılabilecek bir yerinden koltuk bulunca iki bileti kapıverdim.
Venedik Taciri henüz metnini okumadığım Shakespeare'lerdendi, bu yüzden içim tam rahat değildi ama olsun en azından görmüş olacaktım. Hem olayların nasıl gelişeceğini, sonunu bilmeden izlemek de çok keyifli olacaktı diye düşünerek gittim oyuna. İlk izlenimim çok da herkesi memnun edecek seviyede olmadığıydı açıkçası. Nereden kaynaklandığını anlayamam ben tabi ama o tüm salonun beklediği hissi vermedi. Yanımda oturanlar mesela arada çok da iyi olmadığını konuşuyorlardı kendi aralarında. Hem zaten oyun sırasında böyle bir an gelir kendinizi oyunun dışında, salonu hissederken bulursunuz ya, o anda algıladığım da oydu işte. Bir şeyler tam değildi.
Bilemiyorum belki Portia'nın olması gerektiği kadar iyi oynanmış olmasından, oyuncunun hem Portia olarak inandırıcı olmamasından - Portia'nın gerektirdiği etkiden yoksun olmasından - hem de erkek kılığında bir avukatı canlandırması sırasında sesini bile değiştirmeye gerek görmeden sadece kamburunu çıkarmasının yeterli olduğu düşünmesinden olabilir.
Gene de tüm bunlar, Tamer Levent'in olağanüstü Shylock'undan aldığımız zevki gölgeyemedi. Metni okumasam bile Shylock'tan en azından bir miktar hoşlanmamamız gerektiğini düşünmüştüm oyundan önce. Ama Tamer Levent'in Shylock'u resmen sizi diğer tüm karakterlere lanet ettiriyor, adaletin bu mu dünya diye bağırmak istiyorsunuz onunla birlikte. O kadar iç acıtıcı o kadar güzel oynuyor ki, tüm Venedik'e savaş açasınız geliyor.
Arap prensi ve onu olduğu sahnelerin güzelliği de ayrı bir konu. İlk çıkışı ile birlikte herkesi kendine hipnotize etti, bir o kadar da görkemliydi. Bunda kostümlerin de payı olabilir tabi.
Dekorların hızlı geçişlerle değişmesi, bu geçişlerdeki müzikler de şahaneydi açıkçası. Şimdiye kadar çok az oyun izledim ama dekorların bu şekilde değiştiğini görmemiştim, oldukça eğlenceli bir yol aslında.
Venedik Taciri şu sıralar hem Küçük Tiyatro'da, hem de ay sonuna doğru yine Cüneyt Gökçer sahnesinde oynamaya devam ediyor.
http://www.devtiyatro.gov.tr/programlar-sehirler-ankara-detay-bolum_oyunekibi-venedik-taciri7.html

(Resimler tiyatronline ve devtiyatro.gov.tr'den.)

Oyundan bahsetmişken filmi de hatırlamış olalım. Sonraki adımım onu izlemek olacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bahar Ekinoksu - "Old must be left; New must be adopted; Life must be celebrated"

Ostara veya Eostre veya Eastre, Germen bahar ve şafak tanrıçası. O dönemin akademik yazılarında kendisinden yalnızca bir kez bahsediliyor - ...