10 Haziran 2012 Pazar

Nevermore, Poe. Nevermore.

‘Bu kitabı, düşlerin tek gerçeklik olduğuna inananlara adıyorum!’ O kendi varlığıyla başlı başına bir protestoydu ve protestosunu kendine özgü yollarla ilân etti.”
Popüler kültürü, yaşadığı dönemden bu yana edebiyatın her alanını, yazmaya başlayan herkesi ve 200 yıldır imgelemimizi bu kadar etkileyen başka bir 19.yy.yazarı-şairi-insanı var mıdır bilemiyorum. En basitinden, bilinçsizce izlediğimiz pek çok - yabancı - dizinin, filmin; okuduğumuz kitabın en azından bir yerinde bir defa da olsa Poe'ya dair birşey geçer. Farkında olmadan tanışırız onunla çoğu kez, bazen de fark eder aklımızın bir köşesine yazarız. Şanslıysak, haybeden eğitim sistemimizin erken dönemlerinde tanışmışızdır ki ondan sonrası bilinçli bir tanışıklık olur. Ama genelde, çoğunluk gibi, 20'li yaşlarımıza gelmeden bihaber oluruz Poe'dan.
Ben de böyle gördüğüm her bir şeyde rastladıktan sonra bir köşeye not etmiştim, kitapçıda da tam teşekküllü derlemeleri çıktığını gördükçe şu elimdekileri bitireyim de oturup bir tam dalarım içine demiştim. Seneler geçti, üniversiteyi bitirdim ama o vakit hiç gelmedi. "So many books, so little time (ne kadar çok kitap, ne kadar az zaman gibisinden çevirebiliriz belki)" demişti ya hani Frank Zappa aynı o hesap. Aklımda, hakkında okuduğum onca şey, izlediklerimde rastladığım göndermeler ve ortaokulda okuduğum İngilizce öykü kitaplarındaki birkaç öyküsü ile Poe'yu merak etmeye devam ettim.
Ta ki, geçenlerde John Cusack'in Poe'yu canlandırdığı, beklediğim The Raven vizyona girene kadar. Filme gidecek vakti bulamamış olabilirim ama en azından gelişi bir şeyleri tetikledi ve o günlerde gidip kütüphanede ne kadar Poe derlemesi varsa aldım. Hepi topu 4 tane kendinden geçmiş kitap bulabildim gerçi.
Bir tanesi hakikaten eskiydi, ki bayılırım eskilere ama otobüslerde servislerde heba olmasına katlanamazdım o yüzden onu bıraktım. Diğer üçü Adam Yayınları'ndan Memet Fuat'ın çevirisiyle 1995 basımı "Morgue Sokağı Cinayeti", Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları'ndan İffet Evin'in çevirisiyle 1985 basımı "Edgar Allan Poe'dan Seçme Hikayeler" ve Kabalcı Yayınları'ndan Hamide Koyukan'ın çevirisiyle 1999 basımı "Ölümcül Öyküler" di. İlkinde 5, ikincisinde 8, sonuncusunda da 9 öyküsü vardı Poe'nun. Bazı öyküler iki kitapta birden vardı, elimde önce hangisi varsa oradan okudum tabi. Ama çevirileri de karşılaştırma imkanım oldu böylece.
Dizgi olarak tabiki en eskisi beğendiğim Kültür ve Turizm'inkini, hem başlangıcında çok da güzel bir Poe öyküleri incelemesi vardı. Ama genel olarak bu üç derlemede de Poe'nun o bolca kullandığı Latince, Fransızca gibi dillerdeki deyişlerine dair açıklamalar yoktu. Bazı çeviriler belli yerlerde içinden çıkılamaz hale gelmişti. Ve bu sadece yabancı deyişler yüzünden değil, öykünün kendi dilinden ötürüydü.
Toplamda

Baltimore'daki Poe heykeli
  1. Morgue Sokağı Cinayeti [The Murders in The Rue Morgue] (Bir diğerinde Morg Sokağı Cinayeti)
  2. Kuyu ve Sarkaç [The Pit and The Pendulum] (Bir diğerinde Kuyu ve Rakkas)
  3. Maelström'e Düşüş [A Descent into The Maelström]
  4. Geveze Yürek [The Tell-Tale Heart]
  5. Amontillado Fıçısı [The Cask of Amontillado] (Bir diğerinde Amontillado Şarabı)
  6. Ligeia
  7. Usher'ların Yıkılışı [The Fall of The House of Usher]
  8. Kızıl Ölümün Maskesi [The Masque of The Red Death]
  9. Altın Böceği [The Gold-Bug]
  10. Çalınan Mektup [The Purloined Letter]
  11. Şişede Bulunmuş Yazma [MS.Found in a Bottle]
  12. Berenice
  13. Morella
  14. Bir Aslanın Yaşamından Bazı Parçalar [Lionizing]
  15. Bon-bon
  16. Gölge-Bir Mesel [Shadow-A Parable]
  17. Hans Pfaall'ın Duyulmadık Serüveni [The Unparalled Adventure of One Hans Pfaall]
  18. Buluşma [The Assignation]
  19. Soluğu Yitirmek [Loss of Breath]
olmak üzere 19 öyküsünü okumuş oldum. Ve acayip şaşırdım. İnanılmazlıkları, harikalıkları ya da ne bileyim Poe'nun kalemine yakıştırılabilecek ne özelliği varsa ondan değil de tamamen beklediğim şeyin çok dışında çıkmasından dolayı şaşırdım. Onca sene az az biriktirdiğim Poe ve yazdıklarına dair fikirlerimin sonucunda oluşan beklentilerimin çok çok dışındaydı okuduklarım. Morgue Sokağı Cinayeti'nde Sherlock Holmes, Hans Pfaall'da Jules Verne okur gibi, Soluğu Yitirmek'te Tim Burton filmi izler gibiydim. Ben katıksız bir Hollywood korku öyküsü beklerken Poe inanılmaz sularda dolaşıyordu. Gerilimin, psikolojinin, insan ruhunun  en dibine, en unutulmuş köşelerine sızıyordu. Matematiğin, fiziğin, kimyanın, şifre bilimin, tarihin her bir sahnesinde en benim diyenin bile kıskanacağı kadar bilgiler sıralayabiliyordu. Her konu hakkında fikirleri vardı, bunları en açık şekilde belirtiyordu. Her öyküye belli bir miktar beyin fırtınasından, okuyanı düşündürecek, kendi içine bakmaya sürükleyecek çoğu zaman felsefi çıkarımlarla dolu kısımlardan sonra giriyordu. Hatta ben en yüzeysel halimle bir olay, bir cinayet, bir hayalet beklerken korkmak için o sadece düşüncelerini belirterek geriyordu ortamı.

Dedi kuzgun, "Bir daha asla."
Ha böylesi daha mı iyi geldi bana, emin değilim pek bundan. Beklediğim normal, karanlık ama hani "cheezy" Cadılar Bayramı öyküleriyken Poe'nun çok daha üst bir seviyede, çok daha hayran olunası satırlar yazmış olması hoşuma gitmedi haliyle. Ben yerimden sıçrayarak korkmayı beklerken o fırtınalı yağmura karşı pencereyi kapatıp arkasını döndüğünde karşılaştığı ruha dizlerinin üzerine çökerek ağlamaya başlayınca mutsuz oldum ben. Korkup unutacaktım ne güzel. Poe habire dürttü bunun yerine, aklımın sınırlarını zorladı, güneşin daha yüzünü göstermediği o yağmur-gri bulut dolu ilkbahar günlerinde karanlık, kuytu köşeler buldurttu aklıma. Söylediklerini kendim söylüyormuş gibi hissettim çoğu yerde, hayır hayır böyle düşünüyor olamam deyip durdum. 1800'lerin başında yalnız, mutsuz, alkolik ve uçmuş bir yazarın düşüncelerime ses vermesi olacak şey değildi.
Büyük ihtimalle bundan sonra da bol bol karşılaşacağım Poe ile. Yine mutsuz edecek beni, kendimi tutamayacağım okuyacağım. Bir şekilde hep bizimle olacak çünkü Poe, 200 yıl 2000 yıl geçse de. İnsan bilinci orada öylece durduğu sürece.

Pek yararlı Poe linkleriyle siz devam edin ilerlemeye:
Toplum Düşmanı'nda Poe üzerine -- link
Annabel Lee ve Kuzgun şiirlerinin çevirileri ile orijinalleri -- Annabel Lee, Kuzgun
Poe müzesi için -- link
Baltimore'daki Edgar Allan Poe Society -- link
Poe öyküleri -- link
Kayıp Rıhtım'dan pek şahane bir Poe incelemesi -- link
Poe'nun elyazısı -- link

"Hiç para kazanamadım. Hâlâ, tüm hayatımda olduğu kadar fakirim. Bir tek umudum var, o da para etmiyor."

2 yorum:

  1. "I wish I could write as mysterious as a cat"
    demiş bir insan Poe. Benim de hayatımın sonuna kadar hayran kalacağım bir... (ne diyeceğimi de bilemedim şimdi.) çok zaman önce bir külliyatını bulmuştum bir sahafta, orijinal dilinde ciltli complete tales and poetry of E.A.Poe. 1938 basımı. ömrüm boyunca okuyacağım ve içinde hep okumamış olduğum bir hikaye en azından bir şiir kalacak kadar geniş bir külliyat. Kütüphanemin en kıymetlilerindendir.
    bu arada "sadece düşüncelerini belirterek geriyordu ortamı"tespitin ne kadar yerinde.
    Peter Ackroyd'un YKY'den çıkan "Kısacık Bir Hayat:Poe" güzel bir biyografi olmuş, tavsiye edebilirim okumadıysan.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okumadım,yeni başladım diyebilirim Poe'ya tam anlamıyla.Ama not aldım bir kenara okuyacağım,teşekkürler tavsiye için.Ben de delicesine hayran oldum onun yazdıklarına,düşünce şekline,ifade edişine ama sanırım tam da bu yüzden çok da üzüldüm,mutsuz oldum.Sanırım tekrar tekrar okunup,her defasında başka başka pek çok şey çıkarılası yazdıkları.Öyle bir basıma sahip olduğun için çok şanslısın ayrıca.Ben orijinallerini ancak netten okuyabildim şimdiye kadar.

      Sil

eylülde

 Neden hep imkansızı istiyor ki canım? Oysa çok kolay olabilirdi. Elimi uzatsam alabileceğim mesafede duran şeyler. Çok kolay olabilirdi. He...