Musevilerin kutsal kitabı Tanah'a (Hristiyanların Eski Ahit dedikleri İncil kısmı) göre, İbrahim'in (Avraam) eşi Sara'dan bir çocuğu olmuyordu ve İbrahim Sara'dan bir çocuğu olması durumunda bunu Tanrı'ya Kurban olarak adadı. Tanrı, "İshak'ı, sevdiğin biricik oğlunu al, Moriya bölgesine git" dedi, "Orada sana göstereceğim bir dağda oğlunu yakmalık sunu olarak sun.", 8-9-10-11-12-13: İbrahim, "Oğlum, yakmalık sunu için kuzuyu Tanrı kendisi sağlayacak" dedi. İkisi birlikte yürümeye devam ettiler. Tanrı'nın kendisine belirttiği yere varınca İbrahim bir sunak yaptı, üzerine odun dizdi. Oğlu İshak'ı bağlayıp sunaktaki odunların üzerine yatırdı. Onu boğazlamak için uzanıp bıçağı aldı.Ama RAB'bin meleği göklerden, "İbrahim, İbrahim!" diye seslendi. İbrahim, "İşte buradayım!" diye karşılık verdi. Melek, "Çocuğa dokunma" dedi, "Ona hiçbir şey yapma. Şimdi Tanrı'dan korktuğunu anladım, biricik oğlunu benden esirgemedin." İbrahim çevresine bakınca, boynuzları sık çalılara takılmış bir koç gördü. Gidip koçu getirdi. Oğlunun yerine onu yakmalık sunu olarak sundu." deniyor. İslamiyet'e göreyse, İbrahim Peygamber çocuğu olmaması nedeni ile Allah'a yalvarır, dua eder. Kendisinin ve eşinin yaşlı olduğu bir zamanda mucizevi bir şekilde oğlu olur. Çocuk biraz büyüdüğünde, İbrahim Peygamber rüyasında onu kurban etmesi gerektiğini görür. Oğluna "Yavrum, ben rüyamda seni boğazladığımı gördüm. Düşün bakalım, ne dersin?” dedi. O da, “Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşallah beni sabredenlerden bulacaksın” der. Peygamberlerin rüyaları normal insanların rüyalarından farklı olduğundan bu bir emir olarak kabul edilmiş ve İbrahim peygamber oğlunu kurban etmeye götürmüştür. Ancak Allah'ın emriyle bıçak çocuğu kesmez. Bu esnada Cebrail kucağında bir koç ile gelir. (Kaynağımız Vikipedi)
Kurban sözcüğü, "Korban" olarak İbranice'de yakınlaşmak demekmiş. Arapça'da ise "Kurb" kökü yakınlık anlamındaymış. (Bunları da National Geographic'in bu ayki sayısının "Kurban : Trajediden Kutsala" makalesinden öğreniyoruz.) Yani İslamiyet'e göre asıl amaç, yılda bir kere de olsa sosyal bir davranış gerçekleştirip, hem tanıdıklarımızla akrabalarımızla bir araya gelip güzel bir yiyecek ihtiyacımızı karşılamak hem de fakirlere, yiyecek bulamayanlara gereken ilgiyi göstermiş olmak.
Bu 2010'daki manzara |
Bu da 2011'deki manzara (hiçbir şey değişmemiş, hatta artmış halde) |
Ne diyeyim, sonuçta bayram bu. Hepimizin bayramı mübarek olsun.
Ve değişiklik olsun madem, Çaykovski'nin en güzellerinden Fındıkkıran'ın bir bölümüyle bayramın keyfini çıkarmaya çalışalım :
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder