24 Ekim 2011 Pazartesi

The Middle Children of History

En son entryyi girdiğim çarşamba gecesinden beri olanlar ve hala olmakta olanlar yüzünden ve bir miktar da kendi kafa bozukluğumdan, şu son günlerde pek birşey demek, yazmak gelmedi içimden. Herşey o kadar karman çorman ki. Bir yerde birşey oluyor, başka yerlerde insanlar bir sürü şeyler söylüyorlar, yazıyorlar, çiziyorlar, birileri birilerini haksız buluyor, birileri de öbürlerini haksız buluyor. Olayın aslından, olması, hissedilmesi gerekenden kilometrelerce ötelere bakıyorlar, düşünüyorlar. Gereksizlik yapıyorlar, saçmalıyorlar. Herşey birbirine giriyor. Olduğundan da beter hale geliyor.
"Biz televizyon izleyerek, milyonerler, sinema tanrıları, rock yıldızları olacağımıza inanarak büyüdük ama olamayacağız. Hepimiz heba oluyoruz. Bütün bir nesil benzin pompalıyor, garsonluk yapıyor ya da beyaz yakalı köle olmuş. Reklamlar yüzünden araba ve kıyafet peşindeyiz. Nefret ettiğimiz işlerde çalışıyor, gereksiz şeyler alıyoruz. Bizler tarihin ortanca çocuklarıyız. Bir amacımız yok; ne büyük savaş ne de büyük bir buhran yaşadık. Bizim savaşımız ruhani savaş ve bunalımımız kendi hayatlarımız..." diye yazmıştı bir zaman, Chuck Palahniuk usta. (Man, I see in fight club the strongest and smartest men who've ever lived. I see all this potential, and I see squandering. God damn it, an entire generation pumping gas, waiting tables; slaves with white collars. Advertising has us chasing cars and clothes, working jobs we hate so we can buy shit we don't need. We're the middle children of history, man. No purpose or place. We have no Great War. No Great Depression. Our Great War's a spiritual war... our Great Depression is our lives. We've all been raised on television to believe that one day we'd all be millionaires, and movie gods, and rock stars. But we won't. And we're slowly learning that fact. And we're very, very pissed off. ) Ama yanılmış. Çok büyük yanılmış. Bizim neslimiz de büyük bir savaş gördü, görüyor. Doğduğumuzdan beri neresinde durduğumuzu, nerde ve kimin arasında olduğunu bilmediğimiz bir savaşın içindeydik biz. Neden yapıldığını bile bilemedik, anlayamadık bir türlü. O yüzden tam ortasında durduğumuz şeyin, aslında tamamen dışımızda olan birşey olduğunu düşündük, öyle kabul ettik. Kabullenmedik ama, hiç üstümüze alınmadık. Ne olduysa "bilmediğimizden", "bilgisizliğimizden" oldu, görmüş gibi yaptık, sonra görmemiş gibi yaptık, ardından görmemiş gibi yaptığımız için birbirimizi tırmaladık, en sonunda da kararsız kaldık. Şu an kimse ne yaptığını, nasıl davranması gerektiğini bilmiyor. Geldiğimiz nokta bu.
Ben de bilmiyorum. Bilsem, bu dünya üzerinde nefes alan 7 milyondan biri olmazdım. Devam ediyorum o yüzden, izleyip, dinleyip, okuyup ne yapacağımı bilememeye ve kendi küçük, saçma dertlerimle daha çok ilgilenmeye. Siz de öyle yapıyorsunuz, hepimiz öyle yapıyoruz.
Bildiğimiz bir şey yok şimdilik çünkü başka. Birisi gelip, öğretene kadar yenisini.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

So many books, so little time

Mesela.  En son yazdığımda Pazar akşamıydı. Annemleri yolcu etmiştim sabahında. Pazartesi işe gittim, o hafta için planım her gün sabah ilk ...