30 Nisan 2011 Cumartesi

THOR (2011)

Mitolojiyle çocukluğunda-gençliğinde bir parça ilgilenmiş herkesin kulağına bir yerlerden çalınmıştır,Thor bizim şu kızdığına Olimpos'tan şimşekler yollayan Zeus misali şimşeğin-yıldırımın kuzey versiyonudur.Ayrıca sonradan gördüğümüz üzere de bir Marvel kahramanıdır.
Kendisi mükemmel bir Shakespeare oyuncusu olan ve benim gibi Harry Pottercılar içinse Gilderoy Lockhart olan Kenneth Branagh'ın yönettiği filmde ise Thor,elinde çekici,üstünde zırhı-pelerini,heybetli mi heybetli ama bir o kadar da ukala,bilmiş,düşüncesiz,mantıksız bir prens,Asgard kralı Odin'in varisi olarak karşımıza çıkıyor.Kardeşi Loki ise onun aksine saman altından su yürüten cinsten ki gözümüze sokulan bir ayrıntıdan dolayı daha en başından devamlı onun yaptıklarından işkilleniyoruz.Nitekim Buz Devleri buz silahlarını çalmak için krallığa sızdığında tam da Thor'un kral falan ilan edileceği geceye konuk oluyoruz,bu durumda düşünmeye başlayan babasına karşın 4 kahraman arkadaşıyla birlikte Thor harekete geçmeye karar veriyor.Buz Devleri'yle savaş başlatıp,canlarını zor kurtarıyorlar.Baba Odin de Thor'u dünyaya sürgüne gönderiyor ama gelin görün ki sürgün olarak Natalie Portman'ın kollarına düşüveriyor bizim kaslı mı kaslı tanrımız Thor.
Hikaye anlatımı,görsellik,oyuncular hepsi filmin artıları.Zaten Stellan Skarsgaard(ah o Skarsgaardlar) ve Anthony Hopkins evet demişse bu olayda bir iş var demektir.Filmin gene de bazı ufak tefek eksileri yok değil.Natalie Portman'ın karakterinin sığlığı,basitliği ve hiç inandırıcılığının olmaması,Thor'un dünyada yemek yiyip,Natalie'ye astronomi anlattığı ve özel ajan patakladığı iki gün içinde nasıl olup da eski fevri kahraman halinden sıyrılıp birden krallığa yakışır düşünceli insan modeline geçiş yaptığının anlaşılamaması gibi örnekler verilebilir.Tabi bir de bizim gibi Kentpark'ta havalandırmasız salonda yüz kişi pişerek ve camları yağlı bir tabakayla kaplı,hiçbir şey görünmeyen 3 boyutlu gözlüklerle 3 boyutlu izlemekte ısrar ederseniz tam bir eziyete de dönüşebilir film.
Ekleme:Aklımdaydı ama demeyi unutmuşum.O yüzden de filmi beğenmemişim gibi durmuş.Halbuki macerası, aksiyonu ve özellikle espri dozu oldukça iyi ayarlanmıştı.Özellikle Thor'un iki evren arasındaki geçişlerde kimliğinden, kişiliğinden hiçbir şey kaybetmeden saçma sapan durumlara düşmemesi hikayenin en güzel yazılmış kısmı bence. Bir de Thor'un sadık arkadaşlarının onun için dünyaya indiği sahnede polislerin telsizden bir rapor verişi var ki, Thor'un Pet Shop'a girip at istemesiyle birlikte salonu kırdı geçirdi desem yeridir.
Neyse 2012'de Avengers'da Chris Hemsworth'ü bir kere daha Thor olarak izleyeceğiz, rahatlayabiliriz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

So many books, so little time

Mesela.  En son yazdığımda Pazar akşamıydı. Annemleri yolcu etmiştim sabahında. Pazartesi işe gittim, o hafta için planım her gün sabah ilk ...