30larındaki Jane'in hayatı dışarıdan bakıldığında normal gibidir. Grafikçi (grafik tasarımcı falan filan) olarak bir dergide çalışmakta, ufak ama tek başına ona yeten evinde rahatça yaşamaktadır. Saçları da fena değildir, aslında kendisi de öyle çirkin falan değildir. Ama bir türlü hayalindeki gibi bir erkekle tanışamaz. Karşısına çıkan her erkekte mutlaka o hayalindekini arayıp durduğundan, sonları hep hüsran olur. Evet, Jane'in bir hayali vardır. 13 yaşında ilk defa o sihirli kitabı okuyup, 1995'te BBC uyarlamasını izlediğinden beri Jane tanıştığı her erkekte Colin Firth'ün Mr.Darcy'sini arar. Ama gerçek hayat ne Jane Austen romanlarındaki gibidir ne de erkekler Austen'ın yazdığı kadar mükemmel. Bu yüzden kendini heba eden Jane'in ölen yaşlı teyzesi ona bir güzellik yapar. İngiltere'de Jane Austen temalı bir tatil parkı gibi bir yere bileti miras olarak bırakır. Bu artık Jane için bir detoks programıdır. Son kez Austen'ın dünyasını dibine kadar yaşayacak ve Mr.Darcy hayallerine sonuna kadar veda ederek, yenilenmiş bir kadın olarak hayatına dönecektir. Yani en azından Jane'in yola çıkarken kararı böyledir. Ama kader - ve tabiki romanlar - neler getirir, kim bilir.
Shannon Hale'in bizim için düşlediği ve yazdığı hikaye böyle (https://www.goodreads.com/book/show/31285680-austen-diyar). Aslında biz Austen hastaları için hiç de uzak bir hayal değil bu. Hepimiz o kitapların, uyarlamaların bir noktasında durup da keşke ben de böyle bir dünyada yaşasaydım demişizdir. Hele ki şimdi gidip de öyle birkaç hafta geçirebileceğimiz bir kopyası olsa tadından yenmez diye hayal etmemiş olamayız. Cidden gayet güzel bir fikir. Gidiyorsunuz birkaç haftalığına bir Austen romanı içinde yaşıyor, geri geliyorsunuz. Hakikaten insan keşke ben yazsaymışım demiyor değil. Shannon Hale tabi daha önce davranmış. Kendisi gayet de çok satan bir yazar olmuş, Amerikalı bir teyzemiz. Hayat ona şanslı davranmış tabi. Küçük yaşta hikayelerini anlatabileceği bir aile ortamı, ardından daha ilkokulda öğretmeninin onu yazmaya teşvik etmesi şansları ve pek tabiki istediği gibi gidip üniversitede ingilizce okuması (bizde gidip edebiyat okumaya benziyor işte, benzemediği yanı ise bizde edebiyat bölümü bakın öğretmenliği bile değil sadece edebiyat okuduysanız ya işsiz kalırsınız ya da gidip yine öğretmen olmanın bir yolunu bulmanız gerekir hiç öyle ben oturup geniş geniş kitaplarımı yazayım yapamazsınız. O yüzden bu ülkede ancak ya zenginler ya da mühendisler falan yazabilir. Ha pardon bir de twilight fan fiction'ı yazan ergenler.) akabinde yazıp durması gibi şanslara sahipmiş. Reddedilmiş falan filan, aman kıyamam yazık. Neyse bir başka şanslı insana daha yeterince sövdükten sonra devam edebilirim. Shannon teyzemizin bu "Austenland"i ilk olarak 2007'de yayınlanmış. İlk kitabı "Goose Girl" ise 2003'te. Arada bir sürü başka kitabı da yayınlanmış tabi. Ama Austenland'in ikincisi, "Midnight in Austenland"in yayınlanması 2012'yi buluyor (Türkçe'ye Austen Diyarı'nda Geceyarısı olarak çevrilmiş, Bilge Gündüz'ün çevirisiyle, Artemis Yayınları'ndan.). İkincisi diyoruz, onlar öyle diyor çünkü ama bu benim okuduğum kitabın devamı gibi bir şey değil sanıyorum. Ben öyle anladım. Mekanımız ve fonumuz aynı ama hikayemizin kahramanları değişmiş durumda. Yani çok basite indirgemeye çalışırsak şöyle diyebiliriz: İlk kitap bir Pride&Prejudice esintisi ise ikincisi Northanger Abbey.
Yazarına o kadar laf ettim ama yiğidi öldürür hakkını yemem. Kitap gayet güzelce kotarılmış. Daha ilk cümlelerinden, ilk sayfasından, hatta ithaf bölümünden itibaren yakanızdan tutup, içine çekiveriyor. Sayfaları çevirmekten keyif alıyorsunuz. Hikaye hem keyifli hem de tadında ayarında. Komedi dozu yerinde, kendini ne o kadar ciddiye alıyor, ne de absürdleşiyor. Benim başlarken genel endişem böyle bir hikaye yaratırken saçmalayıp saçmalamayacağıydı. Oysa Shannon Hale hem mantık çerçevesinde yazmış hem de ufak Austen dokunuşlarını unutmuyor. Ha ama öyle karakter derinliği, özenli yan hikayeler falan beklemeyin. Sadece ana karakterimizin alabildiğine komik ama okuması keyifli hikayesiyle ve bir Austen hayaliyle baş başayız. Bu yüzden çok geniş bir okuyucu kitlesi yok bence kitabın. Ancak biz Austen hastaları ve belki Austen'dan bihaber ergen kardeşlerim, romantizm okumayı seven yaşını almış teyzelerim için bu kitap.
Bu da bizi 2013 uyarlamasına getiriyor (http://www.imdb.com/title/tt1985019/). Okuyucu kitlesi sınırlı ama çok satan kitabın filme uyarlanması gerektiğini düşünmüş olmalılar. Ki bence de güzel bir karar ama uygulamada dibe vurmuş bir karar. Oyuncuları hakikaten iyiyken, senaryosu, çekimi ve atmosferiyle bu kadar yanlış, bu kadar vasat, bu kadar hayalkırıklığı olmayı nasıl başarmış, anlamak mümkün değil. Yönetmeninin başka filmi yok hadi o tecrübesiz ya da bu işi bilmiyor diyelim. Eh senaryoyu kitabın yazarı ile birlikte yazmışlar, o da mı hiç işe yaramamış. Kitabın öyküsünden neredeyse tamamen farklı bir şey ortaya çıkmış. Kitabın bir teması ve ilerleme yöntemi varken filmin ne dediği, ne anlattığı, neyi neden yaptığı belli değil. Oysa romantik hayalleri içinde kaybolmaktan kendini vazgeçirmeye çabalayan ama hep saçma sapan hallere düşen Jane rolünde Keri Russell hiç de kötü bir seçim değil. Ya da bir tür rol icabı Mr. Darcy uyarlaması olan Mr.Nobley olarak JJ Feild de güzel bir tercih. Ki kendisi bana Northanger Abbey'nin Mr.Tilney'sini sevdiren oyuncudur, yeri ayrıdır. Miss Charming olarak Elizabeth Coolidge'ı falan bıraksanız tek başına komedi devi resmen. Ama filmin her şeyi kötüye gidiyor. Bir Austen fanı için bile eziyete dönüşüveriyor. Ben izleyeli birkaç yıl olmuştur. Bu berbatlık yüzünden kitaba da hiç elim gitmemişti. Böyle bir film oluyorsa ne salak bir kitaptır diye düşünüp, boşvermiştim (boşverdim dediğim zaten kaç ay, ben filmi izlediğimde çevirisi yoktu henüz, temmuz 2016'da basıldı Türkçesi.). Oysa bu Austen evreninde adeta kum taneleri kadar çoklukta ve etrafa saçılmış öylesine malzeme var ve bunların arasından birkaç tane iyi bulup da zaman zaman gelen o Austen açlığınızı bastırmak şöyle böyle mümkün olabiliyor. Austen'ın yazdıklarının etrafında, suyunun suyunun suyu gibi yazılıp duran bir dolu kitap var. Gün geçmiyor ki bir başkası çıkıp, bir Austen karakterini tamamen başka bir zamana, mekana yerleştirerek, tür değiştirerek bir kitap yazmasın. Pride&Prejudice'ı zombi avına döndürdüler lan! Daha gidilebilecek über-saçmalık kaldı mı! İşte böyle bir ortamda Austenland (kitabı) gibi en azından keyifle okunabilen bir tanesini bulabilmek hakikaten zor. İnsan bekliyor ki izlenecek de hoş bir şey olsun. Ama olmamış. Yapamamışlar.
Artık umutlarımız "A Modern Persuasion"da. Kaitlin Saunders'ın aynı adlı bir romanı da (A Modern Day Persuasion: An Adaptation of Jane Austen's Novel) var ama film ondan mı uyarlama bilemiyorum. Yapım aşamasında gibi ama başka hiçbir şeyi belli değil şimdilik. Belki ondan izlenecek bir şeyler çıkar. Kısmet.
[Kitabı ben tabiki yine pdf'ten okudum, çünkü pdf iş bulamamış insanın can simidi. Neyse, benim okuduğum kopya Artemis Yayıncılık'ın 2016 tarihli ilk basımından, çevirmen Zeynep Arıkan. Evet yine bir Artemis kitabı. Utanıyorum yeminle şunları okudum derken. Kitap - yine - yayınevinin sitesinde bile yok. Nette en ucuz D&R'da 13,60 tl'ye var. Serinin diğer kitabı Austen Diyarı'nda Geceyarısı da yine D&R'da var.]