3 Nisan 2023 Pazartesi

Mart Çetelesi

 George Philip Reinagle'in 1826 tarihli eseri - First Rate Man-of-War Driven Onto a Reef of Rocks, Floundering in a Gale

 Cumartesi sabahı kalktığımda şöyle düşündüm. İki hafta sonraki açıköğretim ara sınavlarına çalışmamı tamamladım, mutfak toplu sayılır, dolapta - en azından buzlukta - bir dolu şey var, abimlere hafta içi gelirim dedim, önceden verilmiş bir sözüm de yok...Ohh dedim içimden. Böyle inanılmaz bir rahatlama geldi. Bu iki gün, oturup, güneş vuran çalışma masama oturur, güzel güzel seyahat planımı çıkarırım, haritalara dalarım hevesle, incelerim de incelerim dedim. Çünkü nereden baksam bir süredir ilk defa bu kadar bir şeyler yapmaya mecbur olmadığım bir iki güne sahip olamamıştım. İçimde kendimin de inanamadığı bir mutlu rahatlık vardı.

Sonra mesaj geldi. Koordinatörümden. Ben ofise geçiyorum isteyen gelsin. E ama istemiyorum ne olacak dedim içimden. İstemiyorum ama gitmem gerekiyor ne olacak? Neyse detaya girip, yeniden moralimi de bozmayacağım ama sonuç olarak haftasonumu, o iki günümü, ofiste geçirdim. İki gündür bir yandan evdeki işleri koştur koştur yapmaya çalıştım, bir yandan da iş yerine koşturdum. İki arada bir derede ütü yaptım, çamaşır koydum yıkandı, hafta içine yemek yaptım. Benim dışımda ofise gelenler tamam belki benden daha çok çalıştı, belki değil kesinlikle geceli gündüzlü daha çok çalıştı o iki gün ama hepsi evlerine gittiğinde önlerine yemek hazır geldi, çayları kahveleri önlerindeydi, çamaşırları yıkanıp ütülenmiş, odaları toplanmıştı, bulaşıklarla uğraşmadılar. Ahh çemkirmeye geçmeyecektim güya. Bugün de sabah yataktan mesajlarla fırladım. Tüm gün sorunlarla uğraştık ofiste. Başım çorba. O kadar fazla oturduğum yerde koşturdum ki kulaklarım uğulduyor. Hani böyle hiç bir an sabit durup, söyle sakince nefesinizi dinleyemediğiniz günler olur ya öyle olduğu için. Oysa Nisan başladı. Mart gözden geçirmemi yapacaktım. Ama tabi 1 Nisan sabahı o mesaj geldiği için.

Mart ayında 7 yazı yazmışım. Hiç fena değil. Mart'a ders çalışarak başlamışım. 1 Mart günü öğle arasında yine bir kafede ders çalışıyordum mesela. Söylemekten utanıyorum ama büyük bir salaklıkla 9 ders aldım da bu dönem. Çok zekice bir düşünceyle dedim dönem başında kendi kendime, hızlı hızlı böyle alıp dersleri geçersem 4 yıldan önce bitirebilirim belki tarihi. Böylece 40 yaşıma gelmeden almış olurum diplomayı. Evet, önüne geçilemez zekam ve ileri görüşlülüğüm yine iş başındaydı. Böyle günlerce her gün, öğle arasında kitabımı defterimi toplayıp kütüphaneye ya da kafelere gittim. Azimle, hevesle ders çalıştım. Hava önceleri güzel gibiydi, hep bulutluydu gerçi. Ağaçlar tomurcaklanmaya başlamıştı ayın 10'u civarı. Kuşlar ötmeye başladı, ben yine ders çalıştım. Çılgınlar gibi o 9 derse çalıştım. Ayın 3.haftası annemlerin yanına gittim. Otobüste bile ders çalıştım. Köyde bir hafta hemen hemen her gün fırtına ve yağmur vardı. Bir gün açtı hadi hakkını yemeyeyim. İşe döndüğüm son hafta kar yağdı. Buz gibiydi. Gerçek BUZ.

Sanditon'ın 2.sezonunu izledim, 3.sezonun yarısındayım. Akhilleus'un Şarkısı kitabı aylardır elimde dolanıyor, galiba yarısındayım. Mandalorian'ın 3.sezonu başladı, onu izliyorum haftalık. Özel bölümler haricindeki Run BTS bölümlerini bitirdim nihayet. Film izlemedim, gerçek anlamda kitap da okumadım. Sanırım sadece dizi izledim. Ve ders çalıştım. Ah evet, onu söylemeyi unutmuş olabilirim.

Önceki gece uzun zaman sonra ilk defa rüya gördüm. Kabustu gerçi ama olsun, rüya. İskeleye bağlı duran bir geminin içinde durmuşum, iskelede dikilen kuzenimin ve arkadaşlarının fotoğrafını çekiyorum, onlar da poz veriyor. Neden ben de iskelede durmuyorum, orası rüya mantığı zaten. Hayır bir de kuzenim vermiş elime makineyi, onların fotosunu çekmemi istemiş. Anlayacağınız yine hayır diyemediğimden b.ka battığım bir durumdayım. Sonra birden gemi sarsılmaya, iskeleden uzaklaşmaya ve batmaya başladı. İçerisi de bir yandan su dolarken sırt üstü düştüm. Ayaklarıma bir şeyler dolandı, ayaklarım sıkıştı. Yüzüm suyun üstünde, gözlerim tavana bakıyorken gemi önce yan yattı, sonra alt üst olmaya başladı. Ben debelenip, kurtulmaya, suda doğrulmaya çalıştım. Neden kıyıdaki hiç kimse beni kurtarmaya gelmedi? Neden geminin içinde başka kimse yoktu? Debelendim, debelendim...En son ayaklarımı bacaklarımı biraz olsun kurtarabilip, oynatabilmiştim ki uyandım. Rüya tabirlerine bakınca bunlar bu ara karar vermeyin anlamına geliyor gibi görünüyor. Kötü kararlar olurmuş. Oysa hayatımın o kadar karar vermediğim, o kadar karar vermekle karşı karşıya olmadığım bir zamanındayım ki...Bence bilinçaltımın karar vermekle alakası olmadığı çok belli. Benimkisi daha çok kendini sırt üstü düşmüş, batıyor gibi hissediyor. Ve yine tüm bunlar - rüyanın başında kuzenim ve arkadaşlarının fotosunu çekmeye evet demiş olmam gibi - kendi iradem dışında, başka insanlar yüzünden oluyormuş gibi hissediyor. Herhalde yani. Sanırım öyle düşünüyor bilinçaltım.


“Yes, but it’s, you know—every year, you’re all, ‘March! This is going to be great! Start of spring!’ But it’s definitely not, right? Because there will be a weird, freak snowstorm, and it’s like winter’s started all over. Unexpected things happen in March.”

5 yorum:

  1. Hocam sen naptın ya, böyle kabus mu anlatılır Allah aşkına ? Çoluk çocuk şurada oturduk sizi okuyoruz. Freddy Krueger bile masum kalır kabusunuz karşısında. Hiç değilse +18 KORKU içerir levhası koysaydınız. :P Hocam şaka bir yana bayılıyorum yazılarınıza. Müptelası oldum zannımca. Kalın sağlıcakla ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ahahaha :D O zaman çoğu yazıma da -30 saçmalık içerir ibaresi yapacağım :D
      Çok sevindim beğenmenize, teşekkür ederim okuduğunuz için.

      Sil
    2. Hocam, bu yazınıza bir emoji koysanız, hangisini koyardınız acaba ? Çok merak ettim.

      Sil
    3. Bıyıklı gözlüklü amca var ya o. Tam o :D

      Sil
    4. En sevdiğim. Bravoooo
      Bende olsam aynını koyardım. Komikmiş :b

      Sil

eylülde

 Neden hep imkansızı istiyor ki canım? Oysa çok kolay olabilirdi. Elimi uzatsam alabileceğim mesafede duran şeyler. Çok kolay olabilirdi. He...