Resmi nereden almışım bilmiyorum, köşesinde minicik "Meggan" yazıyor. Çok teşekkürlerimi iletip Meggan'a, umarım burada böyle kullanmamın sakıncası yoktur diyorum:) |
36. Artık yaşım bu. Kendi kendime tekrar ediyorum. Alışabilmek için. Bundan sonra yaşım sorulduğunda söyleyeceğim sayı bu: 36. 32'den sonrasını hiç hayal etmemiştim ama işte buradayız. 36'da. İyi ki doğdum diyemiyorum (henüz, henüz o aşamaya gelemedim ama olacak) ancak kendimi tebrik ediyorum yine de. İçeride tam giderken doğabilmeyi ve bu yaşa kadar gelebilmeyi başardığım için.
Geriye dönüp bakınca ne saçma sapan, ne tuhaf bir yolculuktu diyebiliyorum artık. Ailem o soğuk kış günü ismime karar verirken hiç bunu düşünmemişlerdi eminim ama bir "yolculuğun" ismini bana vermiş olmaları sanırım hayatımın da nasıl olacağını şekillendirmiş. Bir gece yolculuğu olması gibi onun, benimki de çoğunlukla gecenin karanlığında, yıldızların aydınlattığı, Ay'ı pusulam olarak kullandığım bir hayat oluyor. Tıpkı o adımı veren yolculuğun, fiziken gidilemeyecek bir yolda, teoride oldukça yukarılara gerçekleştirilmesi gibi, benimkisinin de - ben henüz fark edemesem de - çok yukarıya, inanılamayacak büyülü bir mesafeye olmasını umuyorum.
Anlayabileceğiniz gibi bu sene o kör kuyulardaki depresyonumla girmedim yeni yaşıma. Bu da şaşırtıyor beni. Mutsuz olduğum uzun yıllar boyunca (tüm hayatım boyunca :p ) bana söylenen hep aynıydı: Kabullen, haline şükret, gerçekçi ol. Sinirden köpürürdüm. Kabullenmeyeceğim işte diye. Neyi kabullenecekmişim? Azcık böyle bir an bile kabullenecek gibi olduğumu fark ettiğimde kendimi sarsıp, kendime getirirdim. Sırf kabullen dedikleri için kabullenmeyeceğim hiçbir zaman diye. Son zamanlarda böyle bu tuhaf, belki daha normal(?!) halimin farkına vardığımda önce bir panikledim, laaan kabullendim mi yoksa diye. Hep dedikleri o, yaşın ilerledikçe kabullenirsin durumuna mı girdim yoksa diye ellerim titremeye başladı. Ama değilmiş neyseki :) Hala ben, benim. Bir şeyleri ya da onların dedikleri şekilde bir şeyleri kabul etmiş değilim. Hala onlarla aynı toprağa basmıyorum, üstümde peri tozu, yıldızları takip ederek bulutların arasında uçuyorum.
Sadece bir yolunu buldum. Kabullenme değil ama tüm bu karmaşamın arasında her iki tarafla - onların gerçek hayat dediği ile benim kafamın içindeki hayat - arasında yaşayabiliyor olmanın bir yolunu buldum. Bilerek değil. Onca yıl pestilim çıktıktan sonra, o kadar savaştıktan, yaralar alıp yataklara düştükten, uçurumlardan düştükten, kırılmadık kemiğim kalmadıktan, kafamın tepesinden ayak ucuma kadar yıkılıp yeniden inşa ettikten sonra nihayet, öyle kendi kendine, şu son birkaç zamanda, içimde öylesine beliriverdi.
Henüz neler öğrendim diye yazmalı mıyım emin değilim. 30'ları yarılayıp, diğer yarısına geçtim görünürde ama sanırım bu ikinci yarıda öğreneceğim daha çok şey olacak. 20'lerimde 30'larımda, 40'larımda neler öğrendim diye anlatıyorlar ya hani, benim 20'ler için diyecek bir şeyim yok. 0'dan 30'a kadar sanki kocaman bir çocukluk geçirmişim gibi. Bir çocuk neler yaşarsa ortaokula liseye gelene kadar, onun uzun, çok uzun, bitmeyen bir versiyonunu yaşamışım gibi. Daha doğrusu tüm o, hayatın oyun kısmını, ilk dostlukları, ilk heyecanları, kalp kırıklıklarını, takıklıkları, aksiyonları maceraları, hayalleri, seyahatleri, ergenliği,...30'a kadar yaşamışım gibi. 30 koca yıl süren bir çocukluk-ergenlik. Ergenlik nihayet bittiğindeyse bu sefer gençlik geldi. Normalde 20 yaşından itibaren ya da işte lise bitip, üniversiteye gelindiğinde, genç bir insan ailesinin evinden paldır küldür başka bir şehirdeki üniversiteye, kendi kendine var olmaya başlayacağı bir hayata adım attığı o dönemi de 30'umdan itibaren yaşamaya başladım. Kim olduğumu anlamaya, kim olduğumu inşa etmeye başladım. Önceki 30 yıl olan şeyin yıkılıp, içindeki gerçek şeyin çıkmasını izlemeye başladım. Acılı bir izlenceydi bu gerçi. Savaşarak oldu. Her adımda yere yıkılıp, geri doğrularak. Önceki 30 yılda elde ettiğim hemen her şeyi ve herkesi hem kaybederek, hem de üstüne koyarak.
30'larımın ilk yarısı, tam bir savaş meydanıydı. Sanırım artık masaya geldik.
Resim mi dedin ? Oha offf ya, keşke benim olsa diyor, :) meggana selam ve sevgilerimi gönderiyorum. :b Her zaman ki gibi içsel içsel 10 numara yazı olmuş. Tebrikler. Doğum günümüz kutlu olsun. Kalan yaşlarınızda mutlu, güzel ve bol kahkahalı günler geçirmeniz dileğiyle hoşça kalın.
YanıtlaSilTeşekkür ederim güzel dilekler için. Deviantart hala duruyor mudur bilmiyorum ama sonradan düşününce kesin oradan almışımdır diyorum, o yüzden büyük ihtimalle Deviantart'taki Meggan'a selamlarımız topyekün iletilsin :D
Sil