30 Eylül 2022 Cuma

Sh**ting Stars (2022) ---> Yıldızlarla takılmak

 

Oh Han Byul, bir entertainment ajansında (buna Türkçe ne diyebilirim ki yani) halkla ilişkiler ekibinin lideri olarak görev yapan, oldukça çalışkan, görev bilinci mükemmel, kendini işine adamış bir hanım kızımız. Kendisi boy pos endam olarak aslında medya ile ilişkilerini yürüttüğü oyuncuların hepsinden çok daha dikkat çekici ve daha "star" görünmesine rağmen kimse onu öyle görmüyor dizinin dünyasında ve biz de öyle değilmiş gibi düşünmeye, kendimizi ikna etmeye çalışıyoruz diziyi izlerken. Temelde işi ajansın oyuncularının arkasını toplamak. Gece gündüz demeden çıkan haberlerin, dedikoduların, skandalların önünü almaya, imajları zedelenmeden kurtarmaya çalışıyor ekibiyle birlikte.

Oh Han Byul'la kanlı bıçaklı olan, ajansın en süper starı Gong Tae Sung, bir yıldır (herhalde bir yıldı) hayır işleri yapmak için kaldığı Afrika'dan dönünce kızımızın gayet normale bağlayabilmiş olduğu hayatı yine tepetaklak oluyor. Oh Han Byul ile Gong Tae Sung aynı üniversitede okumuşlar, oradan sonra da biri başarılı bir oyuncu olurken öbürü de onun ajansının başarılı bir halkla ilişkilercisi olmuş. Ama kedi köpek gibi birbirleriyle dalaşıp duruyorlar. Kızımızın girl squad'ını oluşturan kankalarından biri ajanstaki menajerlerden biri olan Park Ho Yeong, ajanstaki kıdemlilerinden biri olan Yoon Jong Hoon'a platonik aşık ama bu abimiz onu minik kardeşi olarak gördüğünden bunun farkında değil. Diğer kankamız Jo Ki Peum ise cevval bir magazin muhabiri, sektörün en başarılılarından olduğundan çoğu zaman arsız patronunun skandal patlatma çabalarıyla kendi ahlaki değerleri arasında püskürüp duruyor. Bir yandan da pek güzel bir kızımız olduğundan ötürü pek şıpsevdi, bolca sevgilisi oluyor. Neredeyse her bölüm bir başka adamla yakıştırıp, geri ayırıyoruz. Oh Han Byul kızımıza aşık, ajansın hukuki işleri danıştığı firmanın başarılı ve karizmatik avukatı Do Soo Hyuk beyimiz var. Herkesin gıptayla baktığı avukat beyimiz de esas kızımıza kendi sessiz haliyle aşık aşık geziyor. Bu arada ajansın eski ve yeni oyuncularının maceralarını da tüm bu aşk geometrileriyle dolu ortamda izliyoruz.


Sh**ting Stars
, orijinal adıyla 별똥별 (bpuyoltdong bpuyol gibi okunuyor) Güney Kore'nin tvN kanalında 22 Nisan-11 Haziran arasında birer saatlik 16 bölüm olarak yayınlandı. Türkçesi kayan yıldız, dizinin ismini yazarken hani sevimlilik olsun diye yıldız simgeleriyle yazmışlar gibi. (Ayrıca esas kızımızın isminin son kısmı da yıldız demek.) Diziye sırf başroldeki Lee Sung Kyung kızımız için başlamıştım, hafta hafta yayınlanırken izledim ama ancak şimdi yazabiliyorum. Lee Sung Kyung'u beni aşırı kötü yapan Cheese in the Trap (2016)'te görüp, çok sevmiştim. Sonrasında Weightlifting Fairy Kim Bok Joo (2016)'yu açıp hevesle izlemeye başladım ama pek çok diziye yaptığım gibi onun da son bölümlerini bir türlü açıp izleyemedim. Oysa pek sevimli, pek öğretici bir diziydi benim için. Diyeceğim o ki bu kızı çok seviyorum. O yüzden bu diziye de başladım ama hikaye ilerledikçe çoğunlukla beni ekrana çeken diğer karakterler ve oyuncular oldu. Hatta aslında hikayenin kendisi oldu ilgimi çeken. Hiç çekmeyeceğini düşündüğüm halde.

Dünyanın diğer yerlerinde nasıldır bilemiyorum ama Güney Kore'nin bu tv, sinema, müzik sektörlerinin işleyişi ve durumu hakkında sanıyorum 2016'dan beri azimli bir izleyici ve araştırıcı olduğum için belirli bir bilgi edinmiş durumdayım. Eğitim ve çalışma hayatım bu konulardan aşırı uzak bir alanda ve sektörde olduğu için normalde nasıldır bilebilecek bir halde değilim ama oralarda, o küçücük ülkede acayip deli bir ortam dönüyor gibi görünüyor. Diziler tabiki gerçeği olduğu gibi gösteren belgeseller değiller ama sonuçta gerçeğin büyük bir kısmından yola çıkıyorlar. Dizide tüm o işleyişin arka planını izlerken bir yandan dizi komedi olduğundan eğleniyorsunuz, bir yandan da benim durumumda, yok artık bu kadar da böyle olur mu diyorsunuz. İzlediğimiz tüm o dizilerin, tv programlarının arkasındaki insanların yaşadıkları insana pek çok şeyi sorgulatıyor. Yıldız oyuncuların mesela evlerinden burunlarını çıkarma lüksleri yok, herhangi biriyle görülmeleri, iki laf etmeleri durumunda her yerde haber oluyorlar. Bence haber olmalarını gerektiren bir durum yok diyorum ben siz de muhtemelen öyle diyorsunuz ama o ülkede insanlar bunu, sanki o oyuncu sokağın ortasına kusmuş gibi bir havayla karşılıyor. Eğer bir yıldızsan mükemmel bir heykel gibi öylece dikileceksin. Yıldız olamamış, işe yeni başlayan oyuncuların, adayların işi daha da kötü. Yıllardır gelen o intihar haberlerinin gerçekten de bir sebebi olduğunu görüyorsunuz. Yolun başındayken minicik bir rol alabilmek için, kendinizi gösterebilmek için, geliştirebilmek için her şeyi yapmak zorundasınız. İnsanın psikolojisi açısından çok aşırı bir yük ve kötülük tüm yaşadıkları.

Onların yanında işin daha da zor kısmını yüklenenler ise menajerleri. Oyuncular işin tüm psikolojik yükünü sırtlanmaya çalışırken menajerleri de adeta birer kişisel köle gibi peşleri sıra onları sırtlanıyor. Sabahın köründen gecenin bir vaktine kadar oyuncularının ihtiyaçlarına koşuyor, film dizi setlerinde onlara iyi davranıldığından emin olabilmek için ekipleri hediyelere yiyeceklere boğuyorlar, bir yandan tüm prodüktörlere, şirketlere gidip kendi oyuncularına rol verilmesi için yalvarıyorlar. Şöförlük yapıyor, bakıcılık yapıyor, hayatlarından vazgeçiyorlar.

Tüm bunları aslında benim anlattığım ciddiyette anlatmıyor elbette dizi. Onun hikayesi daha bir pofuduk, daha bir sevimli aşk hikayeleriyle bezenmiş halde. Esas kızımızla yıldız oyuncumuzun birbirleriyle didişmelerinden, mış mış bir çift haline gelmelerini izliyoruz. Bekleyebileceğiniz üzere birbirlerine açılmalarına kadar çok mutluydum, çok keyif alıyordum ama o aşamadan sonra onlardan soğudum. Sıktı ikisinin hikayesi. Oysa esas kızımızın yıllar boyu arka planda yaşadığı her şeyi izlerken içime oturmuştu, bunları ancak yaşayan biri hissetmiş biri yazabiliyor dedirtti. Özellikle o kısımlarda arkadan çalmaya başlayan Sondia ile Vincent Blue'nun sesinden "My Secret, My Everything" ile hönküre hönküre ağladığım zamanlar çoktu. Bu karakterle Lee Sung Kyung hakikaten süper bir iş başarmış dedirtti izlerken. Çünkü en başında böyle şeyleri hiç tahmin ettirmiyor insana.

Gong Tae Sung'u oynayan Kim Young Dae


Esas oğlanımız, yıldız oyuncu, aşırı yakışıklı (?!) Gong Tae Sung'u oynayan Kim Young Dae'yi ilk defa izledim. İzlediğim iki dizide minicik rollerde görünmüş ama hiçbir fikrim yoktu. Bu dizide izlerken en başta çok tuhaf geldi, tipi de hareketleri de. Önce tipi ile çizilmeye çalışılan allahım sabahlar olmasın dedirtecek yakışıklılıktaki oyuncu karakterini bağdaştıramadığımdan baya bocaladım. Sonra tüm oyunculuğu aşırı yapay geldi, her sahnede neden bu kadar yapay ve bu yapaylığı abartıyor diye bakınıyordum. Ama izledikçe, Lee Sung Kyung ile sahnelerindeki dinamiği yakaladıkça sinir bozucu bir sevimlilikle kabul ettim oyunculuğunu çünkü anladım ki böyle bir karakter oturtmuştu Gong Tae Sung için. Ama bundan sonra da pek yolunu gözlemem ne yalan söyleyeyim.



Ajanstaki kıdemli menajer abi ile minyon menajer kızımızın aşk hikayesi beni başından itibaren rahatsız etti. Hiçbir şekilde yakıştıramadım ve bence onlar da kendilerini inandıramadıklarından hiçbir şey geçmiyordu ekrandan. Tamamen bambaşka yazılması gereken bir hikayeydi diye düşündüm izlerken ve üşenmesem oturup yazacaktım. Esas kızımızın kankası olan minyon menajerin iş hayatı olarak yaşadıkları aslında başlı başına çok daha ilgi çekici ve başarılıydı. Oyuncuların peşinden koşması, zorlu oyunculara katlanması, yeni oyuncuları keşfedip başarılı olmaları için çabalaması harika yan hikayelerdi. Ve aslında kesinlikle çaylak oyuncusu ile çok daha fazla kimyası vardı. Çaylağı oynayan Lee Seung Hyub aslında N.Flying grubunun üyesi bir rapçi-şarkıcı. N.Flying Güney Kore boyband piyasasında değişik bir şeyler yapıp, pop rock söyleyen bir grup ve bu yüzden de ayrıca severim.


Esas kızımızın diğer kankası, gazeteciyi oynayan Park So Jin'i de ilk defa gördüm ve görür görmez vuruldum sanırım. O da Girl's Day grubunun üyesiymiş mesela, kız gruplarını dinlemeye pek dayanamıyorum o yüzden bilmiyordum. Sonrasında Alchemy of Souls'ta da gördüm kendisini ama zar zor göründüğü için hiç mutlu olmadım. Sonraki projesinde de yine yan rolde olacak gibi görünüyor. Onun karakterinin her bölümde bir başka erkekle bir macera yaşaması süper eğlenceliydi bu dizide. Ya da oyuncularla yaşadıkları, röportajları, haber peşine düşmeleri dizinin en eğlenceli sahnelerindendi.

Deneyimli yan rol oyuncularını ise bir dizide izlerken başka dizilerde de izlemek çok keyifli oluyor ayrıca. Mesela haftanın iki günü bu dizide Kim Dae Gon abiyle çok eğlenirken yarım bıraktığım Hometown Cha-Cha-Cha (2021)'yı da arada açıp orada da görünce çok seviniyordum. Ya da bu dizide ajans müdürünü oynarken aynı anda Bloody Heart(2022) dizisinde saraydaki bir hadımı canlandırıyor olduğunu bildiğim için Ha Do Gwon abi bir bölüme koşarak, tarihi kıyafetler içinde gelince çok eğlendim. Dizi ekibi ve senaristler de bu durumlarla dalga geçtiklerinden onu oraya öyle getirmişlerdi mesela :) Bu deneyimli yan rolcü abiler ablalar, yıl boyu milyon tane dizide görünüyorlar, her defasında çok farklı karakterlere hayat verip, yan rol küçük rol gibi görünmesine rağmen aslında hikayelerin can damarlarını oluşturuyorlar. Uzun yıllar azimli bir Güney Kore dizisi izleyicisi haline geldiğinizde artık bu abilerle ablalarla aile gibi oluyorsunuz, yılın büyük bir kısmını onlarla geçirmiş oluyorsunuz çünkü.

Nihayetinde Sh**ting Stars, sonu tahmin edilebilir olmasına rağmen çok sevimli, aslında işlerin iç yüzünü anlatmasına rağmen pamuk şeker hafifliğinde ve pembeliğinde izle ve iyi hisset hikayesi getiriyor ekranımıza. Bu tür hikayelerde olduğu gibi tabiki ilk 7-8 bölümden sonra sıkmaya ve saçmalamaya başlıyor, bu sırada yan hikayelerinin ve karakterlerinin başarısıyla izleyicisini son bölümlere taşıyabilmeyi başarıp, sonunda kendimize bir hediye olarak verebileceğimiz güzel bir hikaye sunuyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

eylülde

 Neden hep imkansızı istiyor ki canım? Oysa çok kolay olabilirdi. Elimi uzatsam alabileceğim mesafede duran şeyler. Çok kolay olabilirdi. He...