Kaybettiğim bir tanesi ve kırdığım bir diğeri eksik. Yoksa nasıl çöpçüyüm bilirsiniz :) |
Sonunda dönebildim. Bilgisayarın başına yani. Aslında pazartesi dönmüştüm - mecburen işe başladım çünkü. Tam 2 hafta önce bugün, perşembe günü yani, lazer ameliyatı oldum. Buna nasıl cesaret ettim hala kendime inanamıyorum ama yaptım. Ama çok acılı oldu ya. Vallahi billahi. Ben nasıl dayandım ya.
Hakikaten ben acıya hiç dayanamam. Senelerce hep kendimi gaza getirirdim, ben çok güçlüyüm, ben çok dayanıklıyım, hadi koçum hadi aslanım kaplanım diye. İşte gene hep o kendini kafanda bambaşka bir şey zannetmek illüzyonum. Her neyse, acıdan nefret ederim. Ulan üzücü bir şey bile izlemiyorum ben aman şimdi moralim bozulur ağlarım diye. Hayatım son 20 yılını da regl ağrısı çekerek geçirdiğimden acıdan hepten nefret etmiş haldeyim. En sonunda kabul ettim, benim acı eşiğim falan yok. Bir eşik yok ortada, direkt acı. Direkt ben yerlere düşüyorum. Psikolojik olarak yani. Fiziksel olarak da kendimi salıyorum, psikolojim de yok oluyor. En ufak baş ağrısında kafamı duvarlara vurmak istiyorum. Bu halimle işte ne cesaret. Çünkü lazerin de çeşitleri var ve bana uygun olan çeşidi, ameliyat sonrasını kabusa çeviriyor-muş. Doktorum anlattığında hiç bu kadar olacağını düşünmemiştim. İlk akşam ağrın olacak ama ilaç alırsın falan diye anlatmıştı. Ben o "ağrı" kelimesine pek takılmamıştım, baş ağrısı gibi olacak herhalde ağrı kesicimi alırım tamam demiştim. Ama...hayal bile edememişim. Gerçi bir dakika bir dakika, kötü kısmına gelmeden operasyonun kendisini anlatayım. (Önce çok korkutmayayım diyorum:D )
Operasyon dediğim şey on dakika bile sürmedi aslında. Önce bir ara kısma aldılar hemşireler. Giysilerimin üstüne ameliyat önlüğü gibi birşey giydirdiler, hani şu arkası bir türlü birleşmeyenden. Saçıma da bone geçirdiler. Gözlerime göz kapaklarımı uyuşturan bir damla döktüler. Sonra bir sonraki kısma aldılar, oturup beklemeye başladım. Benden önce iki kişi daha vardı. Ameliyathaneye girince ameliyat masasına yattım. Doktor baş kısmında oturuyordu. Önce gözlerimi temizleyeceğini söyledi. Bir sürü poşet gibi bir şeyi yerleştirdi, gözlerime denk gelen kısımlarında delik açtı sanki (bu arada bu işlemleri her göz için tek tek yaptı öyle ikisini birden değil). Sonra da o araya göz kapaklarımı açık tutacak bir şey yerleştirdi. Şimdi baya bir su gelecek sakın korkma dedi. Ama ne olacağına dair hiçbir fikrim olmadığından tabiki korkuyordum. Su tutmak nedir yahu? Böyle bir kova suyu gözüme boca etmiş gibi bir şey oldu. Kulaklarım falan ıslandı. Ardından doktor elindeki ince bir aletle gözümün üzerinde süpürme gibi bir hareketler yapmaya başladı. İlk anda aha dedim gözümün içine sokacak bu aleti, acıtacak. Ama hiçbir şey hissetmiyordum. Bilmiyorum belki de hakikaten gözüme değdirmişti elindeki neyse. Belki de damlalar su falan derken uyuşuyordur. En sonunda hemen kafamın üstündeki kırmızı ışığa bakmamı söyledi. 14 saniye sürecek dedi. İşte o aşamada yine tırstım ben. Ya o ışık acıtırsa? Çünkü belli ki asıl işlem o. Baktım ama hiçbir şey olmadı. 14 saniye kadar kırmızı ufak bir ışığa baktım ve bitti. Haa en son ikisine de şeffaf birer lens bırakıverdi doktor elindeki incecik aletle. Vallahi ben yıllarca güdük parmaklarımla ne uğraşmışım lensleri takacağım diye, bu nasıl kolay bir yöntemdir yarebbi diye kaldım bir süre. Her iki gözüm için de aynı işlem tekrarlandıktan sonra hemen ameliyathaneden çıktım. Girerkenki o ara bölmede bu kez hemşire üstümdekileri çıkardı, elime bir güneş gözlüğü gibi bir şey (hani 99da mı neydi güneş tutulmasına bakmak için gazeteler dağıtmıştı ya onlar gibi) ve iki hap tutuşturdu. Bu ağrı kesici bu da uyku ilacı akşam yatmadan bir saat önce alırsın dedi. Ağrı kesici tamam da uyku ilacını niye alıyorum dedim saf saf. Uyuyabilmek için dedi hemşire. Dedim uyuyamayacak mıyım? Güldü, haydi haydi yaparak yol etti beni oradan. Kafam bir karıştı tabi. Çıktım. Gayet iyiydim, ne olduğunun farkında değildim. Doktor da zaten ameliyathaneden çıkarken bir an önce eve git yat demişti. Ona da anlam verememiştim, çünkü ameliyathaneye girerkenki halimden hiç de farklı hissetmiyordum. Neyse bari dedim, güneş gözlüğünü taktım, hiçbir şey göremediğimi düşünen annem koluma girdi, eve gittik.
Evde de önce birkaç saat normaldim. Sadece ışık bir fazla mı ne diyerek bakınıyordum. Sonra nasıl oldu, aşamalar nasıl gelişti hatırlayamıyorum ama kabus başladı. Gözlerim ölümüne yanmaya, batmaya, sulanmaya başladı. Göz kapaklarımı kontrol edemiyordum. Ellerimle alttan üstten çekerek açabiliyordum sadece. Gözlerime sözüm geçmez oldu. Ve bu acı öylesine yoğundu ki. Dedim bende bir sorun var. Başım ağrımıyor, ağrı yok. ACI var. Acıyor. Hiçbir şey göremiyordum, çünkü gözlerim kapalıydı. Karanlık odada bile ışık varmış gibi geliyordu. Her şey parlak gibiydi, Ama Brad Pitt de yaşlandı allahım vampir mi oluyordum? Yatsam yatamıyorum, kalksam kalkamıyorum. Ağrı kesiciyi aldım sonunda hemşirenin verdiği. Belki uyurum da sabaha her şey çok güzel olur diye. Ama doğru düzgün uyuyamadım bile. Çünkü acı hep vardı ve gözlerim hep kapalıydı. Gözlerim kapalı olunca da uyuyor muyum, uyanık mıyım o farkı kaybetmiştim. Sabah nasıl oldu pek anlamadım. Öğlene kadar doktorum kontrole gelmemi istemişti, ona yetişebilelim diye annem kaldırmaya geldi yataktan. Midem acayip bulanıyordu, yatak odasından banyoya gittiğimizi hatırlıyorum. Lavaboya öğürdüğümü de hatırlıyorum. Sonraki an ise yatak odasında yerde oturuyor ve anne ne oldu diyordum. Kulaklarım acayip uğulduyordu ve annem panik olmuş haldeydi. Bir süre ne olduğunu anlamadım. Anlayamadım. Önce tırstım, çünkü yataktan hiç kalkmadım herhalde banyoya da gitmedim hayal gördüm dedim, bu noktaya da uyurgezer olarak kalkıp gelmiş olmalıyım dedim. Banyodan çıkarken bayılmışım meğerse. Nereden bileyim? Daha önce hiçbir durumda ama hiçbir durumda bilincimi kaybetmemiştim. Annem bayıldın tamam tamam diyerek hem beni hem kendisini panikten kurtarmaya çalışıyordu. O birkaç saniye içinde çok korktum. Çünkü en başta uyurgezer olduğumu düşündüğüm için tırsmıştım. Ardından bayıldığımı öğrenince ve bunu hatırlayamadığımı fark edince çok önemli bir şey elimden kaymış gibi hissettim. Aklıma olan güvenim. Bilincime olan güvenim. 33 yıldır yaptığım tüm salaklıklara rağmen bir kere bile benden ayrılmamış olan bilincime olan güvenim kayıp gitti. Bilincimi kaybetmiş olduğumu fark ettiğimde çok korktum. Çünkü olabileceğini kavradım. Bilincimi kaybedebiliyordum demek ki ve buna engel olamıyordum besbelli. Tabiki hemen kontrolü ele geçirmeye çalıştım. Annem yerde birkaç saniye bile kalmadın diyor. Gözlerimi açtığım anda oturmaya ve ayağa kalkmaya çalışmışım. Yürüyüp salona geldim ve kanepeye yatırdı beni. Annem normalde de felaket paniktir, normal konuşurken bile eli ayağı her yeri oynar, pır pır pırdır her zaman. O yüzden de kontrolü sağlamalıydım. Elinde telefon abini arayayım napayım hastaneye gidelim diyerek önümde zıplıyordu tabi. Dedim dur, bizim oğlan nöbetçi gelemez onu da heyecanlandırma. Ambulansı ara. Ambulans görevlileri gelip, tansiyonumu ve şekerimi ölçtü. Şekerim normalmiş ama tansiyonum düşük gibiydi. Yine de o kadar değildi tabi, bayıldıktan hemen sonra yükselmiş olmalı. Hastaneye gitmek istemedim. Hala göz doktoruma kontrole nasıl giderim diye hesap yapıyordum, çünkü gözlerim bir saniye bile iyi olmamıştı, mutlaka doktora göstermeliydim. Ama berbat durumdaydım. Kalkamadım.
O gün akşama doğru daha da kötü oldu. Düşünün devamlı acı içindesiniz ve hiçbir şey yapamıyorsunuz. Yani başınız ağrısa sararsınız, ovalarsınız. Karnınız ağrısa üstüne yatarsınız, sıcak su torbası koyarsınız, bir şeyler yaparsınız yani. Ağrır, acı çekersiniz ama bir şeyler yapıyor olursunuz. Oysa bu durumda elimden hiçbir şey gelmiyordu, dokunamıyordum bile gözlerime. Acı hiç bitmiyor, aklımı oyalayabilecek hiçbir şey yok. Uyku yok, hiçbir şey göremiyorum, bir şeylere bakamıyorum. Dahası kendime kızıyorum. Ben kendime bunu niye yaptım, kendim ettim kendim buldum, ahh be gerizekalı bir gözlüğü atınca sanki wonder woman olacaktın şu düştüğün hallere bak. Sanki tek sorunun gözlük, sanki dünyalar güzelisin de gözlük engel oluyor. Diye diye acılar içinde kıvranarak, kendime kızarak bitmeyen saatler geçirdim. Bu arada her saat başı bir damla, günde 3 defa başka bir tanesini damlatıyoruz. Onlar da yakıyor mu o durumda. Ohh mis.
Akşamüstü sonunda dayanamadım. Dedim acile bari gidelim anne. Bende bir sorun var. Yani ben eminim sorun bende. Başkalarına böyle olmuyordur yani yoksa insanlar bunu yapar mı? Hatta direkt gözüme koyulan lensten diye düşünüyordum. Çünkü son 3 senedir ben de lens takmaya çalıştığımda böyle oluyordu, bu yüzden takamıyordum artık. Bu yüzden lanet olasıca gözlüğe geri dönmüştüm. Evet kesinlikle o lenslerdendi. Gidip alın bunları diyecektim. Acile gittik, doktor demez mi ki şu yaşadığın çok normal. Tam da böyle oluyor bu ameliyat. Dedim yok artık. Böyle olduğunu bilsem yeminle yanaşmazdım hastanenin 100 metre yakınına.
O gece de kabus gibi geçtikten sonra ertesi sabah bir çare daha iyi gibiydi. Lensler normalde 4.gün alınıyor gözden ama benim 4.günüm pazara denk geldiğinden pazartesi 5.günde alındı. Gözlerimi ilk defa 4.günün sabahında açabildim. Ve yataktan bakınca karşı tarafı görebildiğimi fark ettiğim ilk birkaç saniyede genişçe bir gülümsedim. Ama tabi her şey çok net değildi, lensleri gözümde hissedebiliyordum ve yine ışık rahatsız ediyordu. Ertesi gün lensleri çıkardı doktor. Bir rahatladım. Ama hastaneye gidene kadar bile arabanın camından her yeri görüp, her şeyi okuyabiliyor gibiydim. Doktor dedi ki 3 ay içerisinde giderek netleşecek. Oysa bana bu bile yeterdi, eskisine oranla her şeyi görüyordum. Mutlu hissettim bir an. Buruktum ama mutlu hissetmek istedim. 2,5 miyop ve üstüne astigmatla ben o kadar da gözüm bozuk diye düşünmüyordum ama hiçbir şey görmediğimi anladım o an. Görmüyormuşum yani.
Hala tuhaf hissediyorum. Bir türlü o hayal ettiğim şekilde hissedemedim. Diyordum ki bir lazer olayım, bir görebileyim, böyle süper olacağım. Hiçbir şey hissedemiyorum. Çünkü hep şey geliyor, mesela dışarıdan eve giriyorum hah tamam lenslerimi çıkarayım da bir rahatlayayım diyorum. Sonra haa doğru ya lens yok, ben kendim görebiliyorum diye hatırlıyorum. Ya da evin içinde bir şey yapacağım, o ince iş göremem şimdi bu mesafeden dur gözlüklerimi alayım da geleyim diyorum. Sonra yine haa oluyorum, baktığım yeri görebildiğimi fark ediyorum. Dedim ya ben o kadar da gözüm bozuk diye düşünmüyordum, meğerse hiçbir şey göremiyormuşum.
Şimdiki hali de öyle tamam sıfır değil de 2,5 da değil yani hani olur ya 0,75 bozuk gibi. Bir de yakın mesafede bir netsizlik var hafif. Ona hiç alışık değilim işte, sinirimi bozuyor. Işık ilk günlerdeki gibi değil kesinlikle ama zaten bende ışık hassasiyeti ameliyattan önce de vardı, diğer doktor demişti. Bir de çoğunlukla gözümün içinde tozlar kirpikler varmış gibi oluyor. Ama bu sadece ameliyattan olmuş olamaz, önceden de oluyordu. Doktor kirpik diplerinde iltihap var hep, o yapar demişti. Elimdeki bir damlayı bir ay daha, diğer damlayı da 3 ay daha kullanacağım. Kuruluk da devam ediyor ama sanki eskisi gibi değil. Yani ama büyük ihtimalle bu damlalardan dolayı. Kuruluk için olanı doktor saat başı damlatmayı bırakabilirsin dedi, talimatlarda da günde 4 defaya düşürün yazıyor ama denedim, bana saat başı olmalı. Bir ay boyunca kalabalık bir yere girmeyeceğim, yemekhaneye falan inmiyorum, dışarı yemeğe gitmiyorum. Göz makyajı yapma dedi doktor ama yüzüme bile hiçbir şey sürmüyorum şimdilik.
Off bilmiyorum. Bir türlü alışamadım. Yani gözlük olmadan hayatım çok daha kolaymış gibi evet ama bir farkına varamadım, bir algılayamadım. Şöyle bir ohh be özgürüm diyemedim. Neden bilmiyorum. Belki de ameliyat olduğum günden beridir habire kötü bir şeyler olduğundan, habire dünya başımıza yıkılıyormuş gibi hissettirdiğinden. Sonunda gözlükten kurtuldum her yere gideceğim derken şimdi evden adımımı atmak istemiyorum, battaniyenin altına sokarsam kafamı belki hiçbir kötülük olmaz diye düşünüyorum. Sadece yatakta, yorganın battaniyenin altında dizi izlemek istiyorum. Belki o zaman hiçbir şey olmaz.
Çok geçmiş olsun, umarım bu süreç çabuk geçer sizin için, bir an önce alışırsınız.:)
YanıtlaSilTeşekkür ederim :)
Sil