9 Nisan 2019 Salı

Goldwin Smith'ten "Jane Austen'ın Hayatı"

Jane ile aramdaki münasebeti, Jane'in ve yazdıklarının benim için ne ifade ettiğini anlatmayacağım şimdi bu yazıda. Çünkü sanırım, yok eminim, daha önce çeşitli yazılarda bin kere yaptım bunu. Dahası yukarıda kocaman bir başlık var: Hocamız Jane Austen. Orada Jane ile ilgili yazdığım her şey var. Oturup, uzun uzun 6 kitabın çeşitli uyarlamalarını incelediğim bir seri bile yapmıştım. O yüzden bugün şimdi direkt konuya gireceğim.
Goldwin Smith,
adeta zaman yolculuğuna düşmüşüz gibi
Konumuz Jane'in biyografisi (Goodreads'te kitap-->şuradan). Biyografisini yazma girişimine soyunmuş bir kitap. 1887 gibi bir tarihte yazılmış hem de. Goldwin Smith amcamız o zamanlar gayet saygın bir Britanyalı tarihçi/gazeteciymiş. Üniversitelerde dersler falan veriyormuş. Adamın adını taşıyan derslik var ya Cornell'de! (Goldwin Smith kimdir-->burada) Ama Jane'e de eserlerine de belli bir ilgi duyduğunu düşünemedim ben okurken yazdığı biyografiyi. Daha çok, bu eline verilmiş bir görevmiş gibi yapmış. Zaten kitap da bir ilginç olmuş bu yüzden. Önce ilk bölümde bir doğdu etti, kardeşleri anası babası diye anlatmaya çalışmış. Ama belki bundan 200 yıl önce bizim şimdi bildiklerimizi bile bilemiyor olabildiklerinden midir nedir, ne öyle detaylı ne de pek bir şey vaadediyor bu ilk bölüm. Aslında biyografinin özünü oluşturması gereken bu bölümden hiçbir şey elde edemiyoruz. Sonrasında başlıyor bölüm bölüm Jane'in kitaplarını anlatmaya. Bakın buradaki "anlatmaya" kelimesini tamamen gerçek anlamında kullandım dikkatinizi çekerim. Çünkü hakikaten de anlatıyor. Satır satır kitapta ne olmuş yazıyor. Hatta yetinmiyor, kitaplardan sayfalarca metni olduğu gibi biyografi olması gereken bu kitaba koyuyor. Koymuş yani vakt-i zamanında. Başlamış mesela Emma'yı anlatacak ya tek tek Miss Taylor buraya gitti, Miss Bates şunu dedi diye yazıyor. Yani Jane'in kitaplarını hiç okumamış, hiç haberi olmayan bir tembel ilkokul öğrencisi için özet çıkarır gibi yazmış. Böyle olan ilk bölümün sonlarına doğru ben hala umutluydum, okuyorum bir yandan ama bir yandan da diyorum ki içimden herhalde böyle kitapta olanları yazdıktan sonra en sonda kitapla ilgili yorumlar yapacak, Jane'in yazımıyla ilgili bir şeyler söyleyecek, bu kitabın Jane'in hayatıyla ilgisini bağlantısını kuracak falan. Ah ne kadar da iyimserim. Yoktu. Kitapları böyle satır satır yazdığı sayfaların sonunda hiçbir yorum yoktu. Ek bir bilgi yoktu. Hiçbir şey. Darcy bunu dedi, Wenthworth şöyle yaptı. Bitti. Biyografi anlayışları 19.yy.da aşırı derecede farklı olsa gerek.
Bir de aralara bol bol o zamanın bilindik edebiyatçılarını sıkıştırmış. Bir dolu bilmediğimiz isim, duymadığımız eserleri ve Jane'in yazdıklarıyla hayatıyla şimdi bunun ne alakası var da bu amca lafın burasında bundan bahsetmiş dediğimiz bir dolu alıntısı var. 
Sonuç olarak tamamen para ve vakit kaybı bu kitap. Biyografi desem değil, kitapları anlatan bir derleme desem, yorumlamıyor ki kitapları aynen yazıyor. O da değil. Hayır anlamıyorum son dönemde, 21.yy.da falan yazılmış bir biyografisi yok mudur Jane'in şöyle adamakıllı? Neden gidip böyle bir şeyi çevirmeyi uygun gördünüz? Bizi böyle önce sevinçle ve umutla havalara uçurmaya, ardından da büyük düş kırıklığıyla yere çakmaya ne hakkınız var? (Sinirli okumuyoruz bu cümleyi, böyle ince hıçkırıklarla, kafamız yana eğik, "i am half agony, half hope" der gibi okuyoruz.)


Ben kitapla Remzi Kitabevi'nde karşılaştım. Maya Yayınları'nın Cansel Yavuzoğlu çevirisiyle şubat 2019 tarihli ilk baskısı. 183 sayfa, arka kapağında yayıncısından basılı fiyatı 24 tl görünüyor ama üstüne bir daha etiket yapıştırılmıştı 22,22 tl diye.


  • Haa bir de ne diyeceğim, kitapta şöyle bir kısım var: "Diğer ağabeyi ile erkek kardeşi denizciydi, I.Dünya Savaşı'nda ülkelerine hizmet etmişlerdi." Bu cümleyi okudum. Sonra kafamı kaldırıp, etrafıma bakındım. Sonra kitabı önüne arkasına baktım. Kafamı salladım, hala yerinde mi diye. Fibonacci dizisini saymaya çalıştım içimden. Ama işin içinden çıkamadım. Katil pek saygıdeğer Goldwin Smith amca mıydı, günahını almak istemediğim çevirmen miydi, yoksa baskıda pek hınzır biri şaka mı yapmak istemişti?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

So many books, so little time

Mesela.  En son yazdığımda Pazar akşamıydı. Annemleri yolcu etmiştim sabahında. Pazartesi işe gittim, o hafta için planım her gün sabah ilk ...