18 Şubat 2019 Pazartesi

Qui e li

Yazmak istemiyor değilim. Gerçekten. Sadece gözlerim o kadar acıyor oluyor ki eve geldiğimde tüm günün ardından, değil bilgisayarı açıp bir şeyler yazmak, evin içinde yolumu bulabilmek için gözlerimi aralamak bile istemiyor oluyorum. Yoksa neler var yazacak, bir dolu şey konuşmak istiyorum. Bugün nasıl olduysa biraz daha iyi gibi gözlerim, ekrana bakabilecek gücü bulabildim. (Gözlerinde ne var yahu diyenler için: Aşırı derecede kuruluk var, kan çanağına dönüyor ve çılgınca yanıyor, doğru dürüst açamıyorum, her dakika elimde damla, damlatıp duruyorum. Bir de tabi böyle gözlerle tüm gün bilgisayar başında switch router monitor firewall bakınıp durmak durumundayım geçinebilmek için.)
Bunun dışında yılbaşından beri annemler bendeydi, daha geçen haftanın ortasında yeni gittiler. Onlar evdeyken de tabi tüm düzenim değişmişti. Düzenim dediğim şey de altı buçukta eve gelip, iki bardak yeşil çay içtikten sonra yatağımda kitap okurken uyuyakalmak ve sabah da bir bardak kahve içtikten sonra yedi buçukta evden fırlamak. Annemler varken mecburen her sabah tıka basa kahvaltı yapmak zorunda kalıyordum ve akşamları da annem bir türlü yatmadığı için onunla birlikte, onun yanında oturmak için 11'e 12'ye kadar oturup, zombiye dönüyordum. Bunlardan şikayet ediyor gibi oldum böyle yazınca ama vallahi şikayet etmiyorum. Sadece, sanırım insan uzun süre yalnız kalınca artık evin içinde bir kişi bile daha olsa çok kalabalıkmış, yer daralıyormuş, tüm hareket alanı azalıyormuş gibi hissediyor. Evet sorunluyum farkındayım.
Neyse. Acayip bir haber aldım, aldık bu günlerde. Jason Momoa. Dundan Idaho olacak. Ben hala daha gerçek anlamda bir Dune filmi yapacakları fikrine temkinle, aman böyle diyorlar ama konuşur konuşur rafa kaldırırlar sürüncemede kalır da kalır diye alabildiğine ihtiyatla yaklaşırken, hala, demezler mi? Hem de DUNCAN IDAHO. Kafayı yedim. Hem de JASON MOMOA. Deliriyorum. Gerçi zaten daha hala Rebecca Ferguson'ın Lady Jessica olacağı gerçeğine sevinç gözyaşları dökememişken yeteri kadar, bir de şimdi bu (Bu arada bu olağanüstü bir seçim değil mi ya? Yani çok aşırı iyi denk gelmemiş mi bu ya? Bu kadına Elizabeth Woodville olarak ilk kez gördüğümden beridir aşığım, hele Ilsa Faust'ken resmen tapar hale gelmiştim. Lady Jessica mı? Yüz ifademi görebilseniz keşke.) Javier Bardem ile Josh Brolin konusunda biraz çekimserim ama Stellan Skarsgard'ı normalde izlerken bile Baron Harkonnen olarak hayal edebiliyor insan. Onun için de Rebecca için de hissettiğimi anlatabildim mi bilemiyorum. Hani böyle olur ya, hiç aklınıza gelmemiştir ama sonra bir arkadaşınız bir şey söyler ve anaa hakikaten bu çok da cuk oturdu yani olursunuz. Sanki en başından beri aradığınızı bilmediğiniz eksik parça odur. Öyle iyi bir fikirdir yani.
Yalnız Chani ve Prenses Irulan benim için özel seçimler. Bekliyorum.

Bu yine neden bahsediyor diyorsanız: https://www.imdb.com/title/tt1160419/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bahar Ekinoksu - "Old must be left; New must be adopted; Life must be celebrated"

Ostara veya Eostre veya Eastre, Germen bahar ve şafak tanrıçası. O dönemin akademik yazılarında kendisinden yalnızca bir kez bahsediliyor - ...