9 Mart 2018 Cuma

Black Panther (2018)

Marvel'in günün birinde durup hadi be biz bir evren (hani işte o "universe" diye adlandırdıklarından) yaratalım demesi, sanırım başımıza gelen az sayıdaki iyi şeyden biri. Şimdilerde bu işi tam olarak 2008 yılının ortalarına yerleştiriveriyoruz, direkt diyoruz ki o ilk Iron Man(2008) filmiyle bir M(arvel)C(inematic)U(niverse) ortaya çıktı. O zamana kadar süper kahraman izlemiyor muyduk, ohoo o vakte kadar çoktan Tobey Maguire'lı harbiden iyi 3 tane Spider Man filmi izlemiştik. Eric Bana'lı kötü bir Hulk(2003), Ben Affleck'li facia bir Daredevil(2003) görmüştük. Neyse ki arada pek de fena olmayan X-Men filmleri vardı. Ama hiçbirisi Robert Downey Jr. ile başlayan ve son 10 senemizi - en azından sinema açısından - keyifli hale getiren şeye yanaşamadı.
Ve ister istemez ortaya bir formül çıktı. Yani belki aslında en başından beri buldukları formüldü bu, Iron Man ile nasıl da tuttuğunu görünce evreni tamamen bu formüle göre inşa ettiler. Her bir filmde işe yaradı, hatta arada o kadar şahane filmler ortaya çıkardı ki çoğu kere sinemada çığlıklar atarak perdeye doğru uçacak hale geldik. Öylesine gaza getiriyordu hikayeleri anlatış biçimleri. Öylesine bir atmosfere sokuyordu ki sonunda hemen hemen her yıl bir MCU filmi görüyor, yıllık dozumuzu alıyor rahata eriyorduk.
Bu sene bu formülü yine uyguladıkları - senenin - ilk MCU filmi Black Panther (https://www.imdb.com/title/tt1825683/) oldu. Görmek için benim kadar geç kalan oldu mu bilmiyorum, hele hikayesinden bahsetmek çok gereksiz görünüyor gözüme çünkü filme gitmeyi düşünmüşseniz zaten bildiğiniz içindir, gittiyseniz de eh yani. Benim asıl bahsetmek istediğim filmin bana neler yaptığı.
işte bunlar hep wakanda teknolojisi
eh yani Wakanda
Film daha açılırken alttan alttan o ritimleri saldı kulağıma. Önce bir "yaratılış miti" diyebileceğimiz bölümü hafif çizimlerle atlattıktan sonra güüüm diye Wakanda teknolojisine çarptım. Ohoo dedim ne manyak şeyler gelecek film boyunca kim bilir. Tanıştığım karakterler de gene bir ilginç, oh oh şahane şeyler olacak dedim. Acayip havaya girdim kendimi gazlayarak. Yoksa ortada bir şey yok. Yani daha ilk 10 dakikada mesaj yağdı üstüme ama iyi iyi dedim hikaye de boş değil. Sonra Wakanda'ya şöyle bir yukarıdan girdik. Bir burnumu buruşturdum istemsizce. Tamam teknoloji sevmem, modern sanat sevmem falan filan ama çok kurmuşum kafamda Wakanda nasıl görünecek diye, sonunda önüme koydukları görüntüden pek tatmin olmadım. Neyse dedim, bu kadar kusur kadı kızında da olur (bu da nasıl bir atasözüyse yarabbim, sanki kadının kızı olunca melek mi olması gerekiyor dünya güzeli mi olması gerekiyor nedir yani kadı kimdir eyy kadı sen kimsin?!).
Zuri wan kenobi
kadın gücü fışkırıyor buralar hep
Ama film birden ilerlemeye başladı. Yani ooo güzel süper hızlı ve keyifli film anlamında değil. Film birden gitmeye başladı. Ama bir tuhaf ederek ilerledi. Böyle dövüşler kovalamacalar yenilgiler ihanetler çalkantılar falan oluyor, senaryoda var yazan yazmış, ama her şey sanki böyle suyun üstünde gidiyormuşuz da arada ufak ufak elimizi suya değdiriyor gibi yapıyormuşuz hissi veriyor. Böyle tam gaza geliyorum vohuuu diye perdeye koşar halime gelmek istiyorum, ama olmuyor. Black Pantherimiz -karakterimiz - üzerinde her şey çok hafif geçiyor gibi oldu mesela. Yeni tanıştığımız General Okoye'ye bittim bu arada, onu oynayan Danai Gurira'yı nasıl takdir ettim belirsiz. Filmde resmen parlayan Shuri karakterini (Letitia Wright'mış kendisi) tüm film izlemekten acayip keyif aldım. Müzikler deseniz, resmen filmi alıp tamamen başka bir noktaya taşıyan, filme, hikayeye kişilik veren elementti müzikler.
afrika kültürü pek renkli tabi
yürü be shuri!
Ama işte. Dedim ya bir şeyler olmuyordu. Olmamış yani. Böyle sipariş verdikten sonra bir süre beklediğiniz yemek gelir de o gazla yemeye başladığınız için tadını tam algılayamazsınız, iyi gelir lezzetli gelir gibi olur ama bitirip durduğunuzda ağzınızda anlam veremediğiniz bir tat kalmıştır. Böyle kötü deseniz değil, iyi deseniz değil. Kafam değil ama duygularım karışık gittim eve o yüzden. Ama sonra düşündüm, görüntüleri her şeyi gözümün önüne getirdim, filmi kafamda bir daha izledikten sonra sanırım beni rahatsız edeni buldum. Kurgu. Evet olsa olsa buna kurgu deniyordur (işin uzmanı olmadığımdan profesyonel terimleri de doğru bilemeyebilirim çocuklar). Oturmayan bir şeyler, filmin akışında rahatsız eden bir şeyler...Yoksa bakın gayet eli yüzü düzgün mesajlarla dolu bu hikaye, anlatmak istediği çok önemli şeyler var, onlara yanaşma şekli de gayet iyi. Ama hiçbirini öyle kafamıza sokamıyor, göğsümüze oturtamıyor. Oysa yapmaya çabaladığını görebiliyorsunuz.
Neyse kısmet Avengers : Infinity War'a. Sadece 7 haftacık kaldı.

Filmin en güzel yanı, müzikleri için albüm şöyle, dinlemeden geçmeyin (özellikle 3 ve 7 benim favorilerim):

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bahar Ekinoksu - "Old must be left; New must be adopted; Life must be celebrated"

Ostara veya Eostre veya Eastre, Germen bahar ve şafak tanrıçası. O dönemin akademik yazılarında kendisinden yalnızca bir kez bahsediliyor - ...