29 Ekim 2017 Pazar

Clarissa Pinkola Estes'ten "Kurtlarla Koşan Kadınlar"

Ne diyeceğimi bilemiyorum. Ne diyerek başlamam gerektiğini de bilmiyorum. Bu kitap hakkında tam olarak ne yazabileceğimi, inanın bilmiyorum.
Bu, kadınlarla ilgili öyküler içeren bir kitaptır ve bu öyküler yol boyunca yıkılmadan duran işaretler gibidir. Doğal olarak kazanılmış kendi özgürlüğünüze; kendinizden, hayvanlardan, yeryüzünden, çocuklardan, kız kardeşlerden, sevgililerden ve erkeklerden hoşnutluk duymanıza giden yolda size destek olsun diye okumanız ve üzerinde düşünmeniz içindir.
yazarın nette karşımıza çıkan
neredeyse tek resmi
diyor Clarissa Pinkola Estes, kitabın yazarı, kitabın ilk sayfalarında. Evet içinde öyküler barındırıyor, "Öyküler ilaçtır." diyor. Estes'in çocukluğundan bu yana etrafındaki kadınlardan, yolunun düştüğü kültürlerdeki kadınlardan dinlediği, karşılaştığı kadim masalları, hepimizin bildiği, duyduğu öyküleri barındırıyor. Ormanın ortasında, bir gece vakti, ateşin etrafına bağdaş kurup, oturmuş, anlatıcımızı dinliyoruz. Estes bu öyküleri anlatıyor her bir bölümde, sonra da başlıyor "aslında" bu öykünün bize, kadınlara, içimizdeki "Vahşi Kadın"a dair ne anlatmaya çalıştığını açıklamaya. Çünkü o,
'Şu yoldan, şu yoldan,' diyen sestir.
Aramak için evi terk ettiğimiz odur. Eve gelmemiz onun içindir.
Onsuz, kadınlar ruhlarının bastığı yerin sağlamlığını yitirirler. Onsuz, neden burada olduklarını unutur, hareket etmeleri gerekirken dururlar. Onsuz, çok fazla ya da çok az şey üstlenir ya da hiçbir şey yapmazlar.

Çünkü kadın olmak, hepimizin çözmeye çalıştığı, içine öylece bırakıldığımız ve el yordamıyla yolumuzu bulmaya çalıştığımız dipsiz bir kuyu gibi görünür hep. Oysa yolumuzu bulabilsek, sağlığımıza da kavuşacağız, kendi içimizde de barışı sağlayacağız.
Sağlıklı kadın tıpkı bir kurt gibidir: Sağlam, kunt, diri, hayat verici, konumunun bilincinde, yaratıcı, sadık ve göçebedir. Ancak vahşi doğadan ayrılmak kadının kişiliğinin zayıflamasına, bir hortlak ve bir hayalet halini almasına yol açar.
Kitap bizi yeni doğmuş bir bebek gibi alıp, adım adım Vahşi Kadın'ımızı bulmamızı, ona geri kavuşmamızı ve ona dönüşmemizi sağlamaya çalışıyor. Bir bebek gibi ayakta durmayı, yürümeyi, koşmayı, konuşmayı öğreterek ilerliyor; bir çocuk oluyoruz, annelerimizi keşfediyor, genç kadınlar olmayı öğreniyoruz.
Fazla-rahat ve fazla-güvenli hayatın ölmesine izin vermekten korkmak, kadınlar için tipiktir.

Bir kadın ta bağırsaklarından bilir ki, çok uzun süre fazla şirin olmanın öldürücü bir yanı vardır.

Uyum göstermek, tüm kadınlar tarafından akılda tutulması gereken sarsıcı bir kavrayışa yol açar. O da şudur: Kendimiz olmamız, diğer pek çok kişi tarafından dışlanmamıza neden olur, buna karşılık başkalarının istediklerine boyun eğmemiz de kendi kendimizden sürgün edilmemize yol açar. Bu, azap verici bir gerilimdir ve katlanmak gerekir, ama bizi bekleyen seçim çok açıktır.

Bize, insanlarla geçinmemiz için keskin içgörülerimizi bir yana koymamız öğretilmiş olabilir. Ancak, baskıcı şartlar altında nazik olmanın ödülü, çok daha fazla kötü muameleye maruz kalmaktan başka bir şey değildir.

Bir anne, kızına kendi sezgisinin doğruluğuna güven duyma hissinden daha büyük bir kutsama veremez.

Kadınlardaki bu fazla nazik, fazla uyumlu tavırlar genellikle dışlanmaktan ya da "gereksiz" bulunmaktan duydukları umutsuzca korkudan kaynaklanır.

Hepimiz, "Ben aslında neyim? Burada işim ne?" sorusuyla işe başlarız.

Kendi fikirlerimize, kendi hayatlarımıza, ilişkide bulunduğumuz insanların hayatlarına tüz aşılanması, işte işimiz budur. Ruhu evine kışkışlamak, işte işimiz budur. Günü dolduracak bir kıvılcım yağmuru salmak ve geceleyin yolumuzu bulabilelim diye bir ışık yaratmak, işte işimiz budur.
Bu yolda neyin doğru, neyin yanlış olduğunu nasıl bulabileceğimizi ve karşımıza çıkacak engelleri, zorlukları anlatıyor, ne yapabileceğimizi söylüyor.
Korkulan şey, güçlendirebilir, iyileştirebilir.
Meydan okuyan bir görev olmazsa, dönüşüm de olmaz.
Korku, bir işi yapmamak için yetersiz bir mazerettir. Hepimiz korkarız. Bu yeni bir şey değildir. Canlıysanız, korkarsınız.
Uyku, yeniden doğumun simgesidir. Yaratılış mitlerinde bir süreliğine bir dönüşüm meydana gelirken, ruhlar uyumaya giderler, çünkü uykuda yeniden yaratılırız, yenileniriz.
Bir hayat çok fazla kontrollü olduğu zaman, kontrol edilemeyecek kadar az hayat kalır.
Bebeklikten çıkıp, gençliğe geçen Vahşi Kadın'ımızın yerini, yurdunu, doğasını bulmasını nasıl sağlarız, yönümüzü nasıl buluruz onu söylemeye çalışıyor.
Artık size vermedikleri şeyler üzerinde zaman harcamayı bırakıp, zamanınızı daha çok ait olduğunuz insanları bulmaya ayırmalısınız. Belki de özgün ailenize ait değilsiniz. Genetik olarak ailenizin bir üyesi olsanız da, huy bakımından belki de başka bir insan grubuna aitsiniz.

(...)şu anda yetişkin olanların çoğu, gerçek annelerinden miras olarak aldıkları bir anne, içsel bir anne taşır.

Yasaklamalarına uymak için sizden ruhunuza zarar vermenizi talep eden bir kültür, gerçekte çok hasta bir kültürdür. Bu "kültür", kadının içinde yaşadığı kültür olabileceği gibi, bundan daha kahredici olmak üzere, kendi zihninde taşıdığı ve uyum gösterdiği bir kültür de olabilir.

Dışarının talepleri ile ruhun taleplerini yerine getirme arasında yapacağı seçimlerin, bir ölüm kalım meselesi olduğunu hissedebilir - dışlananlar için bu normaldir, ama normal olmayan şey oturup buna ağlamak ve hiçbir şey yapmamaktır. İnsanın ayağa kalkıp, nereye ait olduğunu aramaya çıkması gerekir.

Eğer her kalıba uymaya çalıştıysanız ve bunu beceremediyseniz, şanslı olduğunuz söylenebilir. Bir şekilde dışlanmış bir olabilirsiniz, ama öte yandan ruhunuzu korumuşsunuz.

Kişinin istediği şeyleri araması asla bir hata değildir. Asla.

Kurtların, ne kadar hasta olurlarsa olsunlar, ne kadar köşeye sıkışmış olurlarsa olsunlar, ne kadar yalnız, korkmuş ya da zayıflamış olurlarsa olsunlar, devam ettiklerini görmek ilginçtir.
Bu yüzden bu kitabı okuyun. Sadece bir kadın için değil, sadece bir kadının yolunu bulabilmesi, ne olduğunu, kim olduğunu keşfedebilmesi için de değil, bir insan olarak kendi içimizde o dengeyi, huzuru bulabilmemiz, ruhumuzu ait olduğu doğaya salabilmemiz için de okuyun.
Sizi, kara koyun, başıboş buzağı, yalnız kurt diye çağırırlarsa, sinmeyin ve kendinizi küçültmeyin. Anlayışı kıt olanlar, uyumsuzların toplum üstünde yıkıcı bir etkileri olduğunu söylerler. Ama yüzyıllar boyunca kanıtlanmıştır ki, farklı olmak toplumun kıyısında durmak demektir; özgün bir katkı, kültürüne yararlı ve şaşırtıcı bir katkı yapmayı neredeyse garantilemek demektir.
Rehberlik aradığınızda küçük yüreklilere asla kulak vermeyin. Onlara karşı nazik olun, onları kutsamalara boğun, hoş tutun, ama öğütlerini dinlemeyin.
Eğer size bir ara meydan okuyan, işe yaramaz, şımarık, kurnaz, asi, itaatsiz, isyankar denmişse, doğru yoldasınız. Vahşi Kadın, yakınlardadır.
Eğer size hiç böyle şeyler söylenmemişse, henüz vakit vardır. Vahşi Kadın'ınızı alıştırmalar yaparak güçlendirin. Andele! Ve sil baştan.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bahar Ekinoksu - "Old must be left; New must be adopted; Life must be celebrated"

Ostara veya Eostre veya Eastre, Germen bahar ve şafak tanrıçası. O dönemin akademik yazılarında kendisinden yalnızca bir kez bahsediliyor - ...