Bir kere şu konuda anlaşalım. Bu filmi, anlattığı (anlatamadığı) şeyi önceki filmlerden ve şimdiye kadar çıkmış "comic-book"lardan bağımsız bir şekilde düşünüp, tek başına bir (anti)süper kahraman filmiymiş gibi bir bakalım. O kafayla yola çıkalım, çünkü öbür türlü filmi alıp elimize yerleri silmemiz gerekebilir. Bundan kaçınmaya çalışacağız.
Önümüzde şöyle bir hikaye var: Büyük ve ulu (!) Amerika'mızda ulusun güvenliğinden sorumlu kodamanlar toplanmış, ne yapsak da nasıl saçma bir önlem alsak da kendimizi daha önce meydana gelen şu Superman'in Batman'in Wonder Woman'ın karıştığı kavga gibi ortalığı dağıtan şeylerden koruyabilsek diye beyin fırtınası yapmaktalar. Haydee..Eh gene dönmek zorunda kaldık mı DC evrenindeki önceline? O zaman tamam hadi, her ne kadar hatırlamak acı verici olsa da Dawn of Justice faciasını attık cebe (o filme dair tek güzel anıya, Wonder Woman'ın anısına tutunun dostlar, bir nebze yatıştırır). Demek ki ne olmuş, DoJ'daki olayların ertesinde abiler ablalar fellik fellik bu tür şeylerin olmasının önüne nasıl geçeriz, kendimizi bu ne idüğü belirsiz şeylerden nasıl koruruz diye ortalıkta dolanıyorlar. Ve insanlık dışı insan, ARGUS isimli gizli devlet biriminin yöneticisi Amanda Waller'ın en az bu film kadar saçma fikrine tutunuyorlar: Ülkeyi uzaylılar ve ne idüğü belirsiz doğaüstü tehlikelerden korumak üzere yine bu tür suçlar işlemiş suçlulardan bir ekip oluşturmak. Olası tehditlere karşı bir önlem mahiyetinde hazırlanan bu "Suicide Squad"'ın ise hemen ilk görevi ortaya düşüyor, şehirde artık uzaylı mı büyücü mü olduğu belirsiz bir "şey" kargaşa çıkarıyor. Timimiz (yani squadımız) hemen sokaklara sürülüyor tabi. (http://www.imdb.com/title/tt1386697/)
keşke bu fotoğraflarda kalsaydın Suicide Squad |
Bakın inanılmaz umut vaat eden bir özet bu değil mi? Efsane olabilecek bir senaryo iskeleti var burada. Ama nasıl etmişler, nasıl becermişlerse bu manyak iskeletten rezil rüsva bir hikaye ortaya çıkarmışlar. Çıkarmamışlar hatta, yok ortada hikaye mikaye, hiçbir şey yok. Onca paraya, teknolojiye, oyuncuya, imkana rağmen küçükken hafta içi akşamları ailecek televizyonun karşısında öylesine rastlayıp izlediğimiz 3.-4. sınıf düşük bütçeli aksiyon filminden hallice bir şey var önümüzde. Hayır hayır o bile değil, o filmlerde hiç değilse devam eden, o çiğliğe o hamlığa rağmen süren bir hikaye oluyordu, burada sanki neresinden tutsak elimizde kalıyor. Hadi karakterleri, hikayeleri daha önceden hiç bilmiyormuş, duymamışız gibi davranalım dedik. Ama ilk defa tanıştığımız bu karakterler bize hiç bir hikaye sunmuyor. Tatmin edici hiçbir arka planları yok, kişilikleri yok, işlevleri yok hikaye içerisinde. Sanki Will Smith' e özel olarak abi nolursun gel bak sen gelirsen gişeyi garantileriz oynamasan da olur demişler, o da dışarıda, aile arasında, kankaları arasında nasıl caka satıyorsa burada da öyle dolanıyor. "Will Smith" olarak yani. Gerçi zaten önüne konulan metinde de karaktere dair, Deadshot'a dair hiçbir şey yok gibi. Bir Captain Boomerang çıkarıyorlar önümüze, o kadar azılı suçlu bu mu diye bakıyoruz bir. Hiçbir numarası, özelliği yok. Saçma bir komedi malzemesi olsun diye konulmuş, aralarda kamera ona maruz kalıyor. Diablo diye elemanı gözümüze sokup duruyorlar sonra, ateşler salıyor bu çok tehlikeli uhuuu bir bilseniz modunda. Gereksizce havada asılı kalan bir "backstory" göstermeye çabalıyorlar, karaktere bir "duygu" vermeye uğraşıyorlar ama o kadar bu da havada ki ee napalım kardeş diye bakıyoruz. Diğer bir kızılderili mi meksikalı mı ney kılığında bir abi vardı hele, uçuyor muydu kaçıyor muydu tırmanıyor muydu artık neydi bilmiyorum. Bakın zerre aklımın ucunda kalmamış, o derece ilgileniyor film onunla. Kertenkele mi ne abidik gubidik bir şey var, onu gösterdikleri her seferinde hayır bu Fantastic Four'un Thing'i değil diye kendi kendimi ikna etmek zorunda kaldım. Onun işlevi sadece kanalizasyona girmekti mesela. Sonra Katana vardı, her zaman en bayıldığım DC elemanlarından biri olmuştur (aaa ama bak gene hiç birini bilmiyormuş gibi düşündüğümüzü unuttum tüh), neyse işte burada en temiz aksiyon sekanslarını ona yaptırıp, bir işe yaratmışlar neyse ki. Hele Joker'den falan hiç bahsettirmeyin şimdi bana burada. 90ları 2000leri tv karşısında, 2010ları internet başında geçirmiş, Jack Nicholsan'ı, Mark Hamill'i, Heath Ledger'ı selamlamış bir nesil olarak Jared Leto'nun ne etmeye çalıştığını anlayan varsa beri gelsin.
filmin tek iyi yanı, Harley Quinn ve Enchantress |
Bunların ortasında ise iki iyi şey kalıyor yalnızca ki onların iyi olmalarının sebebi de aslında gerçekten bir filme yakışır, hikaye oluşturabilir, sinema anlamında iyi şeyler olmaları değil. Margot Robbie'nin resmen çıkıp eğlendiği bir Harley Quinn var mesela, filmin ilerleyen zulüm gibi dakikaları boyunca en mantıklı, en yerinde lafları o ediyor, en yapılması gereken şeyleri yapıyor. Bizi de zerre etkilemeyen klişe konuşmaların arasında eh yapacak daha iyi bir şeyimiz mi var diye kalkıp devam ediyor mesela. Filmin tüm o saçmalığına bakıp bakıp, bizimle birlikte dalga geçiyor resmen. Ne kadar saçma bir film yaptıklarının o kadar farkında ki o da, hiçbir şeyi iplemeden devam ediyor.
Bir diğeri de Enchantress. Ama onun iyi olma sebebi potansiyeli. Çok saçma bir kurgu içinde, çok salak bir şekilde harcanan bir hikaye oluşturulmaya çalışıp, ele yüze bulaştırılmış olsa da biz bu karakterin ve onu oynayan Cara Delevingne'in aslında hakkıyla yazılmış bir hikayede ne de manyak olurmuş şeklinde kafamızda hayalini kurup, mutlu oluyor ve o açıdan iyi diyoruz. Yoksa bu filmde o kadar kötü ki hikayesi ve ona ayrılan bölümler.
bir noktadan sonra artık filmden bir şey ummayı bırakıp, bu iki kardeşimizi izledim çok şükür allah özene bezene yaratmış |
Demem o ki bu film, aslında yok. Yok aslında böyle bir film. Unutalım gitsin. Silelim belleklerimizden de ön yargısız, pırıl pırıl dimağlarla Justice League izleyelim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder