Ne diyeyim? Kitap rafta dururken o kadar güzel görünüyor ki...Elinize aldığınızda öylesine mutlu oluyorsunuz ki aman yarabbi birazdan neler okuyacağım, ne maceralara çıkacağım acaba diye. İçindekiler sayfasını açıp, bakıyorsunuz, oh var ya mis mis. İlk bölüm "Ruhunuzda Saklı Olan Took'u Keşfedin", ikinci bölüm "İyi, Kötü ve Çamurlu", üçüncü bölüm "Bilmeceler ve Yüzükler", dördüncü bölüm de "Orada Bulunmak ve Geri Dönebilmek" isimlerini taşıyor. Alt başlıklarda ise neler işlemiyorlar ki...Macera ruhu nasıldır nedir? İnsan nasıl evini terk edebilmek gücünü bulur kendinde, ev neresidir, gitmek nedir, gidenle geri dönen aynı mıdır, giden aslında hiç geri gelebilmiş midir ruhen, insan ruhunun zehirlerini uçurumlarını tepelerini sarp yamalarını ancak adamakıllı bir macera ile mi keşfedebilir, masumiyet nedir kaybedilir mi geri getirilebilir mi, büyü de teknoloji de makineler de bizim yaratılarımız değil midir e öyle olduklarına göre aynı derecede bizim kibrimizin şeytaniliğini taşımazlar mı, özgür irade gerçekten de gerçek mi olabilir mi? Ve daha nice soru eşliğinde sayfalar akmaya başlıyor. Hobbitten alıntılar, Yüzüklerin Efendisi'nin sayfalarından takviyeler, Tolkien reyizin mektuplarından en incelikli detaylarla Taocu felsefe, dinler tarihi, ahlak felsefesi, estetik, Nietzsche, Oscar Wilde, Ralph Waldo Emerson, William Blake, Platon, Aristoteles sırt sırta vermiş, adeta bombardımana tutuyor bizi.
Ama tüm bunlara rağmen, tüm bu güzelliklere rağmen, kitap sıkıcı. Bazılarınız zaten çoktan felsefe kitabı tabiki sıkıcı olacak demiştir, bazılarınız da sen anlamamışsındır felsefeyi doğru düzgün gibisinden bir şeyler düşünmüştür, eminim. Hepinizin de haklı olduğu taraflar var tabi. Sonuçta felsefe ile lise sondaki felsefe dersi ile tanıştım, ki o da sınavda doğru cevaplarsak artı birkaç puan getirecek diye hocanın mecburen hap gibi özet yapıp elimize fotokopileri tutuşturmasından ibaretti. Evet sayısalcıydık ve felsefe dersi saatinde hoca masasında otururken biz de sıralarımızda çılgınlar gibi fizik kimya biyoloji testi çözüyorduk. Hepimiz için sadece ağırlıklı orta öğretim başarı puanımız düşmesin diye geçmek istediğimiz mecburi bir "sözel" dersiydi. Felsefe hakkında ne biliyorsam, ne anlamışsam veya anlamamışsam hepsini liseden sonra öğrendim. Kendi çabamla. Kendi okumalarımla.
Bu yüzden belki biraz daha eğlencelisini tercih ediyor olabilirim. Ama hakikaten bu kitaptaki sorun daha derin. Her bir parçanın yola çıktığı önerme Hobbit'ten bir paragraf ya da olay, tamam buraya kadar normal. Bu yola çıkılan durumun, düşüncenin, olayın felsefedeki yerini, yansımalarını, önemli filozofların yollarını, yöntemlerini anlatmaya başlıyor sonra her bir yazar. Ama öyle şeyler oluyor ki onlar yazarken kafanız bulanıyor. Benim bulandı yani. Size bu kadar bulanık gelmeyebilir, ne bileyim. Bir noktadan sonra şey bile dediğim oldu, yuh artık bunu da mı inceliyorsun be arkadaşım. Dedim yani. Saçmalama derecesine ulaşıyorlar çünkü. Ve de sanki aslında hep aynı önermenin etrafında dönüp, duruyorlarmış gibi. Her biri.
Bilmiyorum be çocuklar, Harry Potter ve Felsefe'yi de okumuştum sonuçta (şurada) ama o böyle değildi, ne ufuklar açmıştı, ne güzel incelemişti her bir noktayı virgülü. Bu öyle değil sanki. Çok daha fazlasını beklerken olduğum yerde kalmışım gibi hissettirdi. Yine de altını çizdiğim yerler oldu, olmadı değil, en azından onları paylaşayım da, çok da küsmüş gibi olmayayım kitaba.
- (...)yürümek sırf kişiyi ruhen yıpratacak düşüncelerden sıyrılmanın bir yolu değil, insanın kendi kendisiyle tekrardan kuracağı bağlantı için de bir başlangıç noktasıdır. (...) İşte yaptığı bu yürüyüşlerdir Yolgezer'in gerçek kimliğine yeniden sarılmak için gereksinim duyduğu gücü toplamasını sağlayan.
- Eğer geleceği veya ileride gerçekleşmesini arzuladığımız şeyleri düşünmeye başlarsak, kendimizi kaybederiz. Kendini kaybetmek, (...)modern dünyada yaşamanın doğurduğu en büyük tehlikelerden biridir. Thoreau bizi bekleyen tehlikeleri görmüş ve gelecek nesillerin şapşal şehir züppelerinin karşılarına çıkacak zorluklar karşısında ruhen direnç gösterip gösteremeyeceği konusunda ciddi bir endişeye sürüklenmiştir. "Yaşamım boyunca yürüme sanatının gerçek anlamını kavrayabilmiş ve bu doğrultuda, yürüyüş yapmayı alışkanlık edinmiş yalnızca bir veya iki kişiye rastladım."
- Tıpkı günümüzde olduğu gibi antik çağlarda da sıradan insanların aile kurmaya ve diğer insanlarla aralarındaki ilişkiyi devamlı geliştirmeye meyilli oluşu doğal bir olgu olarak algılanıyordu. Ne de olsa, mensubu olduğunuz kavimle kendinizi özdeşleştirip onun bir parçası haline gelmektir sizden beklenen.
- Şöyle yazıyor Appiah: "Koşullara bağlı olarak, sınır tanımaz bir iletişim kurma yetisi insana kimi zaman keyif verebilir, kimi zamansa onu sinirlendirip canını sıkabilir: Ama neresinden bakarsanız bakın, böylesi bir iletişimin kurulması kaçınılmazdır."
- (...)Platon, hayatın daha ziyade uzun bir yolculuk, hatta arayış amaçlı çıkılmış bir sefer olduğu yaklaşımını ileri sürmüştür.
- (...)Sokrates Atina halkını şu sözlerle eleştirir: "Bir yandan yığınla para, paye ve itibar edinmek için çırpınırken diğer yandan bilgelik, doğruluk ve o varlığını bile kabul etmediğiniz, etseniz bile umursamadığınız ruhunuzu olabildiğince geliştirmek için kılınızı bile kıpırdatmayışınız sizi hiç mi utandırmıyor?"
- Tolkien evsel yaşamın güzelliği ile eve ve aynı zamanda insanın yüreğine sıcaklık yayan bir şöminenin başında geçirilecek hoş saatleri ciddiye almamız konusunda üsteliyor.
- Bilbo'nun başının ciddi anlamda derde girmesinin sebebi, karakterini şekillendiren üstün niteliklerden taviz vermesidir. Erdem her an zaafa dönüşebilir.
- (...)şöyle der Aristoteles: "Kendisini kaderinde yüce olaylar yattığına inandırmış kişiye kibirli deriz; çünkü böylesi bir yaklaşımı benimseyerek haddini aşmış olan kişi aslında ahmağın tekidir, oysa gerçek anlamda erdem sahibi hiçbir insan böyle anlamsız işlere kalkışıp kendini ahmak konumuna düşürmez."
- Zengin ve şöhretli olanların kontrolden çıkmış, kargaşa içinde yaşamlar sürdürdüğüne sık sık tanık olsak da, alenen ortadaki bu gerçekten asla ders almayız. Hep biraz daha ileride, bizimle arasında daima belli bir mesafe bırakarak, ufuk çizgisindeki yerini korur o serap.
- (...)Schiller şöyle der: "İnsanoğlu sadece kabul edilebilir, faydalı, mükemmel olan şeylere ciddiyetle yaklaşır; güzellikle ise...oynar."
- Eski Yunan'da "oyun-paidia" ile "eğitim-paideia" terimleri arasında yakın bir bağ vardı. Yunanlar eğitimi keyiften ileri gelen bir eylem olarak görürdü, çünkü keyfi sadece genel gerekliliği olan şeyleri değil, güzel ve eğlenceli şeyleri aramakla geçirilen zaman olarak tanımlarlardı. Hepimizin bildiği şu "okul" sözcüğünün Yunanca "keyif" anlamına gelen scholé teriminden türetildiğini duymak öğrencilerimi her zaman şaşırtmıştır.
- İyi diye nitelenen bazı şeyler, mesela para, başka şeyleri elde etmeyi mümkün kıldıkları için insanlarca arzulanmaktadır.
- (...)ilk kez Hobbit'te, sonrasında ise üzerinde daha özenli çalışılmış bir şekilde Yüzüklerin Efendisi'nde yansıtılan mesaja dair bir ipucu yakalarız: Bilimsel yöntemler yardımıyla "büyülü" bir şey yapabiliyor olmamızın onu yapmak zorunda olduğumuz anlamına gelmediğidir bu mesaj.
- Tolkien başka unsurların etkisinde kalmamış yalın bilimsel dürtülere...sonuçta elde edilecek bilgiyle bir şey yapma planı kurmaksızın sırf bilgiye erişmek amacıyla onun peşine takılmaya sempatiyle bakar.
- Filozoflar bu çıkmaza kurgunun çelişkisi adını verir: Hayali olgulara duygusal tepkiler vermemiz mantıkla nasıl bağdaştırılabilir acaba?
- İskoç düşünür David Hume'un ünlü ifadesini hatırlayalım: "Parmağımın çizilmesindense tüm dünyanın yerle bir olmasını yeğlemek mantığa aykırı değildir."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder