31 Mayıs 2016 Salı

Richard Marsh'tan "Böcek"

Victoria Dönemi Londra'sında bir gece vakti eski katip, yeni işsiz ve evsiz Robert Holt artık açlıktan ölmek üzereyken son anda bir evin penceresinden içeri atıverir kendini. Ama bu ev ona hayatı boyunca görebileceği en tuhaf şeyleri yaşatmasının yanında Londra siyasi hayatının ve sosyetesinin ortasına akıl almaz olayların kocaman bir sarmalını bırakacaktır.
Richard Marsh (asıl adı Richard Bernard Heldmann) sanırım yaşadığı dönemin en gözde konularından bir derleme yapıp, çağdaşı insanların bayılarak okuyacağı bir kitap yazmış. O zamanlar Avrupa halkına oldukça egzotik, merak uyandırıcı bir dünya sunan Eski Mısır inançları-gelenekleriyle gotik öğeleri harmanlayıp, bunları bir de Parlamento dünyasıyla, ilginç bilim adamlarıyla ilişkilendirip, oldukça canlı bir hikaye yaratıyor aslında. 4 karakterin bakış açısında, ağzından dinliyoruz olanları. Evsiz Robert Holt'un içler acısı yiyecek bulma arayışıyla olayın geneline bir pencere aralayıp, egzantrik bilim adamı Sydney Atherton'la olayların etrafında tam tur dönüyoruz. İnatçı bir politikacının saygıdeğer kızı olan Marjorie Lindon'ın anlatmaya başlamasıyla ise etrafında döndüğümüz olayların ortasına atlıyor, en sonunda da özel dedektif Augustus Champnell bize herşeyi özetliyor, kapanışı layığıyla yapıyor. Olayın asıl noktası, Böcek'in peşinde olduğu isim, genç ve başarılı politikacı Paul Lessingham ise tüm bu ayrı ayrı ağızlardan karşımıza değişik bakış açılarıyla çıkıyor.
Yazarımız, gerçek adıyla
Richard Bernard Heldmann,
Hemlock Books'tan
Hikayenin konusu açıkçası bana o kadar da değişik, ilginç, şaşırtıcı vb. gelmedi. Daha büyük beklentilerle almıştım elime kitabı, Eski Mısır bağlantısı ister istemez beklentiye sokuyordu beni çünkü. Ama yazıldığı dönemden dolayı sanırım (1897). Yani okurken pek çok noktada artık hikayenin nereye gittiğini, kime ne olacağını biliyorsunuz ve bu da haliyle okuma isteğine balta vuruyor. Ama dediğim gibi, bu durum bu zamana kadar böyle nice filmler izlemiş olmaktan hep. Yoksa düşünseniz sene 1897, bir yanda Bram Stoker Dracula'sını yayınlamış, bir yanda elinizde İsis kültüyle bağdaştırılan acımasız ayinler, lanetli bir böceğin peşine düştüğü bir aşk üçgeninden bahseden bu kitap var. Ve tüm o filmler yok, Tutankhamon'un mezarı bile bulunmamış, Mezopotamya'da kazılar, Gertrude Bell, Leonard Woolley yok, Machu Picchu dünyaya gösterilmemiş, her şey bir gizem her şey tarihin tül perdesinin altında uykuda. Düşünsenize ne heyecan, ne heyecan.
Ama hakkını yemeyeyim, özellikle ilk bölümde zavallı Robert Holt'un ağzından o açlığı, o çaresizliği anlatırken döktürüyor Richard Marsh. Hele yarattığı Sydney Atherton karakteri o kadar okuması keyifli ki, keşke herşeyi sadece onun ağzından dinlesek diyor insan. Genelinde, okumak isterseniz aslında oldukça keyifli bir kitap ama çok bir şey beklememek lazım.

[Benim bu bir türlü bitmeyen Gotik serimden (Can Yayınları'nın Nazire Ersöz'ün çevirisiyle 2011 tarihli ilk basımı) olan kitabın arka kapağında 24 tl yazıyor. KitapYurdu'nda 19,25 tl'ye görünüyor.]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

So many books, so little time

Mesela.  En son yazdığımda Pazar akşamıydı. Annemleri yolcu etmiştim sabahında. Pazartesi işe gittim, o hafta için planım her gün sabah ilk ...