"(...)Hakikaten de hatalarımın en beteri, mizacımda yatan sabırsız bir neşelilik haliydi. Pek çoklarına memnuniyet verebilecek ama benim başımı dik tutma ve toplum içinde ağırbaşlı görünme yönündeki güçlü arzumla bağdaştırmakta zorlandığım bir özellikti bu. Haliyle zaman içinde memnuniyetimi gizlemeye başladım ve derin düşüncelerin hakim olduğu yaşa erişip de etrafıma bakınmaya, kaydettiğim aşamaları, dünya üstündeki yerimi değerlendirmeye başladığımda, hayatımda muazzam bir ikiliğe kendimi çoktan adamış durumdaydım. Benim suçlu olduğum türden istikrarsızlıklara pek çok kişi normalde ifşa olurdu ama ben, kendim için belirlediğim saygın hedeflerden dolayı o istikrarsızlıkları neredeyse ölümcül bir utanç duygusuyla sakladım. Dolayısıyla beni olduğum gibi yapan şey; hatalarımdaki belli bir kötüye gidiş değil, emellerimin hoşgörüsüz yapısıydı.(...)Kısmi keşfiyle bile beni perişan eden bir hakikatti bu; insan aslen bir değil, iki idi.(...)Gördüm ki bilincimde rekabet eden iki tabiatımdan hakikaten biri olduğum söylenebilse bile, bunu mümkün kılan şey aslında temelde her ikisi birden oluşumdu.(...)Bunların her biri, diyordum kendi kendime,farklı kimlikler içinde barındırılabilse, hayat tüm katlanılmazlıklarından arındırılabilir. Adaletsiz olan, namuslu ikizinin emelleri ve pişmanlıklarından kurtulup kendi yoluna gider; adaletli olansa gitgide yükselen yolunda sebat ve güvenle ilerleyerek kendisine keyif veren iyilikleri yapar. Üstelik artık ondan ayrılmış olan kötünün eliyle yarattığı utanç ve pişmanlığı yaşamak zorunda da kalmaz. Birbiriyle uyuşmaz tomrukların böyle aynı demette desteklenmesi; bilincin ıstırap dolu rahminde bu zıt ikizlerin daima çekişmesi, insanlığın lanetiydi. O halde nasıl ayrışacaklardı?"
Doktor Henry Jekyll'ın bu düşüncelerle başladığı bilimsel çalışması onu sonrasında Londra'nın kasvetli sokaklarına ve insanlarına korku salan karmaşık olayların ortasına düşüverir. İnsanın doğasını çözdüğünü düşünen Doktor Jekyll aslında en temelinde bakıldığında tamamen bencilce bir uğraş içinde gibi görünüyor. Ama bu çabası ne kadar bencilce olursa olsun bana o kadar anlamlı geliyor ki. Ara ara ben de bahsederim ya içimde iki ayrı ben var sanki habire çarpışıp duruyoruz diye, elimde olsa ben de Doktor Jekyll gibi doğamdaki bu iki ayrı kişiliği tamamen ayrı bedenlere ayırmak isterdim. Tıpkı doktorun nedenleriyle aynı nedenlerden. Doktor Jekyll ne kadar neşeli, idealleri olan, iyilik peşinde koşan bir adamsa; Mr.Hyde da bir o kadar sabırsız, bencil, fevri. Bir arada, aynı bedende olduklarında belki çoğunlukla doktorun iyi mizacı ve mantığı bir orta yol bulduruyor ama bu bulduğu orta yolda ilerlemesi süresince Hyde'ın içerden dürtüklemelerine maruz kalıyor ve iç dengesizliği, tatminsizliği, mutsuzluğu bir türlü gitmiyor. Belki bu iki ayrı kişiliği ayırırsa her ikisini de birbirinden kurtarmış olacağı için her ikisi için de saf mutluluğu elde edebileceğini düşünüyor.
R.L.Stevenson abimiz, üstünden başından yüzünden resmen sempatiklik akıyor abimizin ama değil mi a dostlar kaynak:Author's Stream |
Ama kitap sadece bu hikayeden oluşmuyor. "Ceset Hırsızı" ve "Olalla" isimli iki ayrı hikaye daha var. Stevenson'ın bu üç hikayesinde de doğaüstü öğelerle yarattığı gotik ortama şahit oluyoruz. Ceset Hırsızı yapısı itibariyle daha iyiydi bana göre. Ulaştığı nokta da daha keyifliydi. Olalla biraz baygın geldi bana, esas oğlanımızın sayfalarca aşkına terennümlerini dinliyoruz. Dr.Jekyll ve Mr.Hyde ise beklediğimden çok farklıydı. Ben hep fiziki yapı hem de içerik olarak daha farklı bir şey hayal etmişim bu hikayeyi senelerdir duyduğumda. Oysa Stevenson'ın yazdığı haliyle hikaye benim hayal ettiğim o aksiyondan, kavga gürültüden oldukça uzak mesela. Daha karanlık bekliyordum, Stevenson daha kasvetli bir anlatım seçmiş belki ama gene de o kadar karanlık değil. Hikayenin felsefesini, o hesaplaşmaları, sorgulamaları aktarıyordur diye ummuştum mesela okumadan önce. Öyle de değil, çok fazla suya sabuna etli sütlüye dokunmadan hikaye bizi hafifçe kaydırarak dolaştırıp bırakıyor. Yani kitap aslında, kapağının insanın aklında uçuşturduğu kadar bir gizemli bir macera ortamı bile yaratmıyor esasında. Stevenson şahane bir konu bulmuş, onu getirip yerleştirdiği zemin de şahane. Ama bunu öyle bir işliyor-işlemiyor-ki aslında yapacağı etkinin sadece binde birini yapıyor. Yalnız bu çok bilmiş halimle resmen 200 yıllık edebiyat klasiğini gömmeye uğraşıyorum ya, kendimi mi tokatlasam sen de kim oluyorsun arkadaşım diye kendi saçlarımı mı yolsam bilemedim.
(Efenim böylece 10 kitaplık gotik serisinin 7.kitabını da geride bırakmış oluyoruz. Benim elimdeki Can Yayınları'nın ocak 2012 tarihli 1. baskısı, Duygu Akın çevirisiyle. Arkasına 12 tl yazmışlar. KitapYurdu'nda netten 9,75 tl görünüyor ama bir çok başka basımı bir çok başka yerde var. Seçin beğenin alın, okuyun.)
Goodreads'te Dr.Jekyll ve Mr.Hyde
http://robert-louis-stevenson.org/
Gotik Serisi:
1-gotik edebiyatın başlangıç noktası, Horace Walpole'un "Otranto Şatosu"
2-Friedrich Schiller'in Hayaletgören'i
3-Ann Radcliffe'ten "Sicilya'da Bir Aşk Hikayesi"
4-Friedrich de la Motte Fouqué'nin "Undine"si
5-E.T.A.Hoffman'ın "Gece Tabloları"
6-ilk dişi vampir, Joseph Sheridan Le Fanu'dan Carmilla
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder