Harry, Acayip Wendelin hakkında yazmayı bitirdi, durup yine dinledi. Karanlık evin sessizliği sadece azman kuzeni Dudley'nin uzaktan gelen homurtulu horultusuyla bozuluyordu. Saat çok geç olmalıydı. Harry'nin gözleri yorgunluktan kaşınıyordu. Belki de bu kompozisyonu ertesi gece bitirirdi...
Mürekkep şişesinin kapağını kapattı, yatağının altından eski bir yastık kılıfı çekip aldı, fenerini, Sihir Tarihi'ni, kompozisyonunu, tüy kalemiyle mürekkebi içine koydu, yataktan kalkıp hepsini yatağının altındaki gevşek bir tahtanın dibine gizledi. Sonra ayağa kalktı, gerindi ve yatağının yanındaki komodinin üstünde duran ışıklı çalar saatin kaçı gösterdiğine baktı.
Gecenin biriydi. Harry aniden midesinde tuhaf bir sarsıntı hissetti. Farkına bile varmadan tam bir saattir on üç yaşındaydı.
(Üç doğum günü kartı, bir mektup, bir Cep Sinsioskopu, bir Süpürge Bakım Seti ve pek eğlenceli bir Canavar Kitap'la karşılaştıktan sonra...)Çalar saate baktı. Sabahın ikisi olmuştu.
Hogsmeade belgesi hakkında ertesi sabah uyanınca üzülmeye karar veren Harry yeniden yatağına gitti ve kendisi için yaptığı, Hogwarts'a dönene kadar kaç gün kaldığını gösteren çizelgede bir günü daha karalamak için uzandı. Sonra gözlüğünü çıkarıp, gözleri açık, yüzü üç doğum günü kartına dönük, yatağa uzandı.
Ne kadar sıra dışı olursa olsun, Harry Potter o anda herkesin hissettiklerini hissediyordu: Ömründe ilk kez, o gün doğum günü olduğu için mutluydu.
Ben de mutluyum. Bugün doğum günümdü çünkü. 28 yıl önce soğuk bir İzmir sabahında başladığım yolculuğun bu noktasında, ben de bir gece vakti durmuş, uzağımdaki dostlarımdan gelen doğum günü mesajlarını okuyor, benim için yaptıkları videoları izliyorum ve Harry ile aynı şeyleri hissediyorum. Diğer günlerden hiç bir şekilde farklı geçmeyen bu gün, doğum günüm olduğu için gene de mutluyum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder