”benim onu sevmemin nasıl bir mucize olduğunu bilmiyor. belki de sıradan ve vasıfsız bir şey gibi görüyor bunu. o da haklı. neredeyse tanıyan herkes sevmiş onu. farklı boyutlarda elbet. ama bir şekilde sevmiş. zaten onu birazcık tanıyan birinin kayıtsız kalması, sıradan biri gibi davranması mümkün değil. fakat ben ne yapabilirim? anlatamıyorum. anlatamamamın sıkıntısı içimdeki telaşı kat be kat artırıyor. seni en çok ben seviyorum desem, en başka ben seviyorum ve en başta, herkesten çok, en çok, en. ne en? içimden geçenleri bilse koşup boynuma sarılır. oysa sadece anlatabildiğim kadarını biliyor. anlatabildiğim kadarını. anlatabildiğim kadarıyla ne yapılabilir? birer çay içilebilir belki. belki de eski bir bankta birer bira. kırmızı tuborg. gazeteye sarılı. ben de ona sarılabilsem. anlatamadıklarımı anlar mı o zaman?”
İnsan bazen, bazı şeyler okuyor ve hayatının bir döneminde gözü çok karardığı bir gece vakti oturup da ben mi yazdım acaba bunları da şimdi hatırlamıyorum diye merak ediyor. Şaşırıp kalıyor hatta, ekrana kağıda artık nereye yazılıysa okudukları, bunları ben yazmamışsam..nasıl olur ki.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder