29 Eylül 2014 Pazartesi

pazartesi sabahı

Üç saat içinde bir kitap okumak mümkün mü gerçekten? Bir sayfada geçirdiğiniz süre ortalama 3 dakika olsa üç yüz sayfa için dokuz yüz dakikaya ihtiyacınız var, o da on beş saat eder. Guardian'da bahsedilen Spritz adlı uygulama, e-okuyucunuzun açtığı sayfada belli başlı harfleri renkli olarak göstermek vasıtasıyla kelimenin tamamını okumadan anlamanızı sağladığını, böylelikle zamandan tasarruf edebileceğinizi iddia ediyor. Bir kitabı, üç saat içinde değil bir saat içinde de okuyabilir, üç saatlik bir filmi, hızlı gösterime alarak yarım saatte izleyebilirsiniz, 'tasarrufun' sonu yok tabii. Woody Allen'ın o pek bilinen esprisindeki gibi, hızlı okuma teknikleriyle Savaş ve Barış'ı okuyup olaylar Rusya'da geçiyordu demekten öteye geçemeyebilirsiniz. Hızı artırabilir, hızlandıkça hızlanabilir, sayfalardan fırtına gibi geçebilirsiniz... Işık hızıyla kitap okuyup kalan vaktinizde doya doya dizi izleyebilirsiniz mesela, kaldı ki ne yardan geçerim ne serden düsturuyla türlü şey başarabilir, hayatınızın metnine başarı olarak kaydedeceğiniz üst başlıkları sıralar, hızınızın yarattığı tatlı baş dönmesiyle daha, daha hızlı hamleler için kendinizi parçalarken yaptığınız ihlalleri, yolda hızla ezip geçtiklerinizi fark etmeyebilirsiniz. Bir an evvel doldurmak için çırpındığınız sayfaların esasında boş olduğunu ama kaldırdığınız tozdan ve dumandan görünmediğini, işte onu dahi anlamayabilirsiniz.

[Sendorumuna gömülmeden atlatabildiğim bir pazartesi sabahında işe gelip ilk okuduğum şeylerden biri, Sirenin Sesi'nde gördüm az önce. Ne güzel paragraf. Gelirken yolda, servisteki halimi hatırlattı bana, kafam tuğla kadar kitaba gömülmüş halde.]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

So many books, so little time

Mesela.  En son yazdığımda Pazar akşamıydı. Annemleri yolcu etmiştim sabahında. Pazartesi işe gittim, o hafta için planım her gün sabah ilk ...