1 Aralık 2013 Pazar

aklın hiç işlemediği yer

Afili Filintalar'da "Çift Haseki Paşa" diye bir yazı okudum, aşağıya aynen kopyalayıp yapıştırdım ki görememiş bulamamış olabilirsiniz ve mutlaka okumanız gerektiğini düşünüyorum. (yazının orijinali burda: http://www.afilifilintalar.com/cift-haseki-pasa)

Çift Haseki Paşa’nın kim olduğunu okullarda değil dersanelerde öğrenebilirsiniz. Çünkü Türkiye’de dersaneler eğitim sisteminin minibüsleridir. Resmi araçlarla sağlanamayan bir yerden bir yere gitme ihtiyacını karşılarlar. Bir gediği doldurdukları su götürmez… Ama bu gedik doldurma işi penceredeki kırığı gazete kağıdıyla örtmeye benzer.Eğitim sisteminin gediklerine gelince: Eleştirel düşünen, üretken ve yaratıcı bireyler yetiştirememekten kaygı duyuyoruz. “Ara eleman” olma konusunda iddialıyız ama liselerimiz şu halleriyle – sayısı belli olan birkaç köklü kurum dışında – bunun bir tık yukarısını vermekte yetersiz. Liselerin bugün eğitim sisteminde yapamadığı ama yapması elzem şeyler nedir? Örneğin edebiyat klasiklerini okutup tartıştırmak, matematiği problem çözmekten öte gerçek sorunlar karşısında modeller kuracak şekilde öğretebilmek, hastalıkların biyolojik fonksiyonlarının iyi anlaşılmasını sağlamak, öğrencilerin güncel politik tutumlarına ışık tutacak eleştirel tarih bilgisi vermek, müzik, resim ve plastik sanatlara ilişkin beğeni oluşturmak, onca “hazırlık” eğitiminden sonra bir öğrenciyi yurtdışında projesini sunabilecek düzeye getirmek… Bunlar bütün eğitim sistemleri için büyük zorluklardır. Az ülke başarır. Az öğretmen başarır. Az öğrenci başarır.Bunları dersaneler yapabiliyor mu? Yakınından bile geçmiyorlar. Dersaneler üniversiteye giriş sınavına hazırlanmanın kısa ve etkin yoludur. Bütün lise eğitiminin “üniversite sınavı kazanma” sonucuna tahvil edildiği bir ortamda lise eğitimini geçersizleştirirler. Dersane öğrencileri Vadideki Zambak’ı kimin yazdığını ve ana karakterinin adını iyi bilir ama bu kitabı okumamıştır. Mitokondri ile ilgili çıkmış soruları öğrenmişlerdir ama önemli bir çoğunluğu için evrimsel biyoloji -hiç araştırmadan- palavradır. İkinci Yeni deyince hangi isimleri saymalarını gerektiğini ezberlemişlerdir ama “insan tükenir bir çiçeğe durmaksızın baksa bile” dizesi üstüne düşünmeye zamanları yoktur.Dersaneler test performansına odaklıdır ve öğrencileri çoktan seçmeli soru çözme makineleri olarak programlar. İlginçtir: Bu performans odaklılık öğrenci özelinde kazanım yaratabilecek gibi görünmesine karşın yıllar içinde hiçbir düzelme getirmemiştir. 95′te ÖYS sınavındaki doğru yanıt ortalamalarıyla 2013′teki LYS ortalamalarını kıyasladığımda şunu görüyorum: 95′te 51 soruluk matematik sınavında 6.5 civarı bir ortalama oluşmuş. 2013 LYS’de bu değer 50 soruda 12.5 ama soruların zorluk seviyeleri daha düşük ve buna 30 soruluk geometri sınavındaki 4 ortalama dahil edilince sonuç pek fazla değişmiyor. Dersaneler 30-40 yıldan beri öğrencilerin müfredat ya da müfredat dışına ait konularda gelişimine hiçbir katkıda bulunmamıştır. Hem de hiç!Dersanelerin kültüre ve gençlere ettiği başka kötülükler de sıralanabilir: 90′ların ikinci yarısından beri kitapçılarda en büyük reyon dersanelere ait yayınevlerinin bastığı test kitaplarıyla dolu. Sahaflarda durum daha feci. Sadece çoktan seçmeli sınav sorusu uydurmayı iş edinmiş ofisler var. Belki de değerli eğitimciler olabilecek beyinleri böyle saçmasapan uğraşlarda heba eden bir sistem…Kimilerine göre bağzı dersaneler üniversiteye hazırlama misyonunun yanısıra çocukları ahlaken pislikten koruma görevini üstlenmiş ve başarmıştır. Öyleyse daha feci… Karşımızda ahlak örgütleyici bir sistem var demektir bu: Yukarıda saydığım örneklerden pay biçilirse bir dersanede felsefe ve eleştirel düşünce anlamında neyin ne kadar öğretilebileceği zaten ortadadır. Acaba bu pislikten koruyucu dersanelerde din, etnik köken, cinsel yönelim gibi konularda ne tür ahlak değerleri öğretiliyor? Açık konuşalım: Bu dersanelerin öğrencilerine kazandırdığı yegane ahlak değeri karşı cinsle mesafeli olmak ve 31 çekerken vicdan azabı duymaktan ibarettir.Bütün bunlara karşın dersaneler kapatılmalı mıdır? Hayır. Bu malesef bir müstehak olma meselesidir. Bilme arzusunu köreltmiş ve bu arzuya dönüşü yasaklamak ya da cezalandırmak dışında bir tutum kazanamamış bir toplum için Vadideki Zambak geyiğini kısa kesmek en akılcı çözümdür. Aklın az işlediği yerde akılcı çözüm de bu kadar olur…

3 yorum:

  1. Bence yazı doğru noktalara değinmesine rağmen, bir hata yapmış, dershanelere bakış açısında çok büyük bir yanlış var. Dershanelerle ilgili eleştirilerin tümünü haksız buluyorum. Doğru eleştirileri yanlış hedefe yöneltmiş. Çünkü dershanelerin tek bir amacı var ve o da bireyi üniversiteye sokmak. Lise eğitimini geçersizleştiren dershaneler değil, lise eğitimi kendi kendini geçersiz kıldı bu ülkede, sistem(ister sınav sistemi de, ister başka bir şey) bunu sağladı. Vadideki Zambak'ı okuman, evrimsel biyoloji bilmen ya da bilmemen dershanenin ilgi alanına girmiyor ki. O gediği doldurmak asla dershanelerin görevi değil, olamaz da zaten, dershaneler kültürhane? değil ki. Dershaneler şu anda tam da olmaları gerektiği gibi, ne bir eksik ne bir fazla. Hiçbir veli dershaneden çıkan çocuğuna "bugün ne öğrendin? diye sormaz aksine "deneme puanın ve sıralaman kaç?"diye sorar. Çünkü dershanenin görevi sınavda senin sıralamanı yükseltmektir. Ahlaki pislik konusu da abartı geldi, kim dünyanın parasını döküp, çocuğumun ahlakı korunsun diye dershaneye yollar çocuğunu?(Bildiğim kadarıyla o işleri ücretsiz yapan gayri resmi hatta illegal ev, dernek, kurum, cemaat, tarikat, dergah,...- her ne ise işte- yerler var) Veli sadece dershane seçiminde kendi ahlak anlayışına yakın bir dershaneyi tercih eder ki bence bunun konuyla hiçbir alakası yok. Halbuki bu eleştirileri dershanelere yöneltmek yerine okullara, eğitim politikasına yöneltmek gerekirdi. Sorun asla dershane olmadı. Dershaneler grip olunca burnun akması gibi bir şey; herkes için rahatsız edici, sevimsiz ve hatta mide bulandırıcı belki. Ama vücudun hastalığa verdiği bir tepki gibi. Eğitim sistemi hasta ve burnunu silerek de gripten kurtulamazsın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ya ben yazının dersaneler kapatılsın veya kapatılmasın şeklinde bir şey söylemeye çalıştığını düşünmedim. direkt olarak dersane budur böyledir ve böyle yapmaya devam etmektedir diye belirtiyor bence. bu belirtme durumunda da demeye çalıştığı sistemin açığı için ortaya çıkmış bir şeyin, artık o kadar normal olarak algılandığı için sistemdeki açığı kapamayı unutturmuş durumda. yani grip aşısı yapmak ya da ağrı kesici almak yerine mendilin mentollüsünü daha yumuşağını daha güzelini çıkarmaya doğru gelişmiş bir durum olması. böyle bir duruma gitmesinin de yan etkileri olarak dersane artık sadece bir yara bandı veya mendil değil, ondan çıkmış gitmiş artık herşeye müdahale ediyor halde. ahlakla ilgili olarak dersane yolluyorlar denebilir evet, çünkü şu dersane bizim kızı erkeksiz sınıfta okutur bu dersane zaten bizim cemaatin durumu gibi şeyler var. her zaman vardı. bu da kendi ahlak anlayışına yakın bir yere yollamaktan ziyade kendi gruplarının-cemaatlerinin-tarikatlarının elinde olmayan veya henüz olamamış devletin okullarında bulamadıkları ahlakı çocuklarına aldırmak için uğraştıkları anlamına gelir bence. yazıda da lise eğitimini dersaneler geçersiz hale getirdi demiyor zaten, geçersiz olan bir sistemin yanında kendini o kadar güzel beğendirdi ki artık kimsenin aklına o sistemi sorgulamak gelmiyor, bir anlamda geçersizliğini artık dersaneler devam ettiriyor diyor. genel anlamda haklı şeylere değindiğini düşündüm ben, eleştirilmesi gereken senin de dediğin gibi topyekün eğitim sistemi ama şu ara taktıkları, gözümüze gözümüze zorla sokmaya çalıştıkları ya da bir şekilde aklımızı meşgul etmeye çalıştıkları konu dersane konusu olduğu için denilebilecek birkaç haklı nokta var gibi göründü bana.

      Sil
    2. Yok demiyor zaten kapatılsın ya da kapatılmasın diye, bende öyle bir şey demeye çalıştığını düşünmedim.Açıkcası kapatılıp kapatılmamasıyla hiç ilgilenmiyorum, üstüne üstlük eğitim sistemi bu kadar berbat haldeyken, okul eğitiminin içler acısı halini görmezden gelip, herkesin işini gücünü bırakıp bununla uğraşması miğdemi bulandırıyor. Biri diyor "dersane kapatılırsa eğitim sistemi çöker", nasıl çöküyor, sistem yerin dibinde zaten. Biri diyor "dersaneler eğitimin önünde engel" ki alakası yok, o bir sebebin sonucu asla bağzı şeylerin sebebi değil. Herkes dersanelere gereğinden fazla anlam yüklüyor bazı sebeplerden dolayı.Bu yazıda da o yapılmış. "Bütün lise eğitiminin “üniversite sınavı kazanma” sonucuna tahvil edildiği bir ortamda lise eğitimini geçersizleştirirler." cümlesiyle başlayarak, sorun sanki dersaneymiş gibi, ya da dersaneler sorguluyan birey yetiştirmenin önünde engel, dersaneler sorgulayan birey yetiştirmiyor, gibi bir ana fikir edindim ben yazıdan. Buna katılmıyorum. Aslında çok büyük bir problemimiz var, ki belki neredeyse yarım asırlık bir problem ve yıllardır kimse ama hiç kimse, ağzını açıp eleştirmiyor, herkes kahve geyiği modunda "eğitim sistemimiz de kötü" diye kısık sesler çıkarıyor belki en fazla ama biri bir gün bir şey diyor, üstelik belki de tartışılması gereken son şey olan konu hakkında, sonra ortalık yıkılıyor. Ben buna katlanamıyorum. Dersane dediğin şey çok önemli bir şey değil. Hatta o kadar önemsiz bir unsur ki, gerekli altyapı oluşturulduğunda kendi kendini fesh edecek bir sistem. Tartışmamız gereken son şey ama kaç gündür sabah akşam bunu tartışıyoruz, eğitim sistemi hakkında ağzını açmayan yazarlar,siyasetçiler sayfalarca laf, fikir üretiyor. Ben bunu demeye çalıştım biraz, bence gene her zaman yapılan gibi, doğru eleştiriler yanlış hedefe yöneltilmiş bu yazıda da. Şu yaygaranın onda biri okul eğitimi ilgili koparılsaydı, hakkında bu kadar yazılıp çizilseydi, eminin vadideki zambak okuma oranı yüz katına çıkardı. Burada eğitimden bahsettiğimiz için, kavganın taraflarına lafım yok, iki tarafında niyeti belli, onlar konuya çok farklı bir açıdan bakıyorlar. Ama böyle taraf olmayan insanların, yıllarca konuya sessiz kalmış insanların gündemin akışına kapılıp, dersanelere gereğinden fazla olumlu ya da olumsuz anlamlar yüklemesi, bilemiyorum. Benim gözümde dersaneler bir hiç. Tartışılması bile saçmayken, böyle vadideki zambaklara bağlamak abartı bence. Bataklıktaki bir kurbağa belki. Hepimiz batıyoruz o bataklıkta, kimse demiyor ki bu bataklığı kurutalım, sonra bir gün birinin kafasına bir kurbağa çıkıyor, hepimiz çığlıklar atmaya başlıyoruz, kurbağalar hayatımızı mahvetti, yok mahvetmedi onlar ekosistemin bir parçası.... falan filan. Burada yanlış anlama sana demiyorum gündemin akışına kapılıp yazma konusunu, bende de konu bir şeyler çağrıştırdı ben de bir şeyler karaladım, biliyorsun. Ama ne bileyim, büyük kitlelere hitap eden insanlardan bahsediyorum. Lafım onlara.

      Sil

Bahar Ekinoksu - "Old must be left; New must be adopted; Life must be celebrated"

Ostara veya Eostre veya Eastre, Germen bahar ve şafak tanrıçası. O dönemin akademik yazılarında kendisinden yalnızca bir kez bahsediliyor - ...