2 Ekim 2011 Pazar

"The Secret Circle" Vampire Doyan Bünyeye Cadı Merhemi Olsun Madem

"The Secret Circle" L.J.Smith'in (evet o Smith, hani şu The Vampire Diaries'den falan da sorumlu olan) 1992'de yayınlanmış üçlemesinin adı esasında. The Initation, The Captive ve The Power adlı kitaplardan oluşan üçlemeyi diziye çevirmeye karar vermişler haliyle. Smith'in bu anlamda fikir ortaya çıkarmadaki yeteneği kusursuz bence. Ama tek ve en büyük sorunu, kendine seçtiği yol olan edebiyat konusunda sıfır olması. Yazdığı kitaplar gerçekten kötü. Öyle böyle değil. Ama gelin görün ki o kitaplardan senaristlerin vücuda getirdiği şeyler, olağanüstü olma belirtilerine sahipler.
Sanırım bunda Kevin Williamson etkisinin varlığı gözardı edilemez. Tvye gelmiş ne kadar başarılı gençlik dizisi varsa altında mutlaka imzası var. TVD'den sonra The Secret Circle ile fantastik-sabun-köpüğü-aksiyon-gençlik dizisi türüne bu kez tamamen cadı ve büyücülük odaklı bir iş çıkarmış oldu.
Dizinin şimdilik sadece üç bölümü yayınlandı. Lost ile birlikte adeta gelenek haline gelen bu sadece dizi isminin ekrana geldiği sessiz ama etkili jenerik durumu bunda da var. Ama öyküyle ilginç bir bağlantısı olacağını düşündüğüm bir melodinin tüyler ürpertici mırıldanışıyla birlikte ekrana geliyor yazı, bu açıdan hiç de fena değil. Ayrıca görüntüler, dekor seçimleri, atmoster ve efektler de artık işinin ehli olmuş Amerikan dizi sektörü için oldukça güzel. Senaryo zaten olması gerektiği gibi. Yormuyor, düşündürmüyor, gerektiğinde hızlanıyor, gerektiğinde anlamsız dramalara giriyor, romantizmle süslüyor. Ama bu artılarının yanında dizinin şimdilik çok büyük bir sorunu var : Oyuncuları ve onların rol kesememeleri. Hepsinden bahsetmiyorum gerçi. Genç oyuncularda sorun asıl. Özellikle Thomas Dekker'a sektörde geçirdiği bunca yıldan sonra birinin cidden gerçeği söylemesi gerek. Oynayamıyor. Sırf Terminatörler ve Lina Headey'nin hatrına iki sezon Sarah Connor Chronicles'da dayandık ona ama artık gerçekten işi berbat ediyor. Britt Robertson'ı ilk kez izliyorum ama umarım hep böyle değildir ve bölümler ilerledikçe düzelir. Bunun dışında Natasha Henstridge'i görmek gerçekten güzel.
Hı, ne mi anlatıyor peki TSC? 16 yaşındaki ergenimiz Cassie'nin babası o doğmadan falan ölmüş, o da annesiyle yaşıyor. Bir gece evdeki yangın-patlamadan dolayı annesi ölünce, büyükannesinin yanına New Salem diye bir kasabaya taşınıyor Cassie. Kasaba tuhaf, insanları daha da tuhaf. Kısa sürede Diana, Faye, Melissa, Nick ve Adam ile tanışmış oluyor. Ortada birşeyler döndüğü belli, annesi burayı o doğmadan önce geri dönmemek üzere terk etmiş zaten. Yavaş yavaş annesi ve babasının geçmişleriyle ilgili parçaları bir araya getirmeye başlarken bir yandan da normal ergen durumlarının ortasında kalıyor tabi. Adam'la aralarındaki karşı konulamaz çekimi fark ediyor ama Adam, Diana ile birlikte. Faye ortamın "bitch" gibi davranan kötü görüneniyken, Melissa onun "side-kick"i. Nick de karşı pencereden devamlı üstsüz görünen, cool çocuk. Tabi bir de şöyle bir durum var, ki hikayenin özü bu, bu veletlerin hepsi cadı.
Şimdilik gayet eğlenceli, izlenebilir göründü bana TSC. Baydığı, bunalttığı yerler de var, iyi gittiği yerler de. Biraz fazla çaba gösterirlerse, bu sezon izlenebilecek iyi diziler arasına girebilir gibi görünüyor. Vaktiniz varsa, vampirli, kurt adamlı, hayaletli, süper kahramanlı, hırsızlı dizi çizelgenize bunu da ekleyebilirsiniz.
Dizinin sitesi : http://www.cwtv.com/shows/the-secret-circle
Fan sitesi : http://thesecretcircle.net/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

So many books, so little time

Mesela.  En son yazdığımda Pazar akşamıydı. Annemleri yolcu etmiştim sabahında. Pazartesi işe gittim, o hafta için planım her gün sabah ilk ...