90'lı yılların son zamanlarında, başındaki durumun tekrarı olurcasına, kuzenimin bir tanesi gene bizde kalıyordu bir süreliğine. 5-6 sene öncesinde üniversite sınavına hazırlanmak için gelip, kalmıştı. Üniversitesini okuyup, bitirince de bu defa iş bulmak amacıyla bize gelmişti.
Küçükken, pek mülkiyet hakkınız yoktur evde. Bizim zamanımızda öyleydi yani. Gelen misafir, akraba, evin ufağının odasına yerleştirilirdi. Benden 8 yaş büyük kuzenim de ranzanın altına yerleşti doğal olarak o zamanlar. O çeşitli işler bulup, çalışırken o sürede, ben de okula gittim, geldim. Pek çok şeyi yeni yeni öğrendiğim-keşfettiğim yıllar tabi. Misal genç bir insanın günlüğünü dolaba, giysilerinin arasına saklamaması gerektiğini bizzat elime düşüveren bir tanesinden öğrenmiştim. Neymiş, büyüklerinden hatalarından ders al ama onlara hatalarını çaktırma.
O vakitlerde bir gün de elinde bir kasetle çıkagelmişti kuzenim. Evet kaset, sadece kaset, kabı kağıdı falan yoktu. İşyerinde mi bulmuştu artık, yoksa geri kalanını oralarda unutmuştu da gelmiş miydi bilemedim, bilmiyorum. Kağıdı olmadığı için de bana hiç ilgi çekici gelmemiş bir Bryan Adams kasedi. Üzerinde beyaz harflerle "Waking Up The Neighbours" yazıyordu. Görünüşünün ilgimi çekmemiş olmasının yanında, o zamanlarki İngilizce müzik zevkim Backstreet Boys-Britney Spears denizlerinde gezdiğinden haliyle kasedin içi de bir ışık vermiyordu. Azimle koyup, dinlemeye çalışmam sonuç vermemişti. Şarkı dağarcığım "uuuu beybiiiiiii yapmam böyle etmem şöyle ug ug ug beybiiiii" şeklinde olunca, Bryan Adams'ın yeteri kadar anlam dolu, düzgün cümleleri pek sıkıcıydı benim için.
|
Kudüs'te esir düşmüş Locksleyli Robin |
|
Ku Klux Klan tribindeki Nottingham şerifi |
|
Britanya topraklarında belki de ilk namaza duran insan olan Azeem |
O kadar dikkat etmemişim ki o kasete, içinde "(Everything I Do) I Do It For You" olduğunu bile çok sonradan öğrendim. Artık zamanın birinde nereden bulduysam yükleyip, dinledikten sonra "Summer of 69"u Bryan Adams dinlemeye başlamamın ardından kasedi dinlemeyi aklıma getirebilmiştim.
Evet çok uzun bir giriş oldu, olayı en en en başından aldım farkındayım ama neden bu filme de Bryan Adams'dan girdiğimi anlamışsınızdır. Zaten televizyonda her sene en azından bir defa yayınlanan ve çoğumuzun hayatından en azından birkaç sahnesini görmüş olduğu bir filmi yeni baştan açıp, baştan sona izlemem için motive eden şey de buydu.
|
Leydi Marion Dubois |
Tabi Kevin Costner'la aynı doğumgününü paylaşıyor olmamım da bir etkisi yok desem yalan olur. Jason Segel'le birlikte bu duruma sahip olduğum az sayıdaki insandan biri olduğu için kendisi, ayrıca kanım kaynar, filmlerine daha farklı bir ilgi duyarım.
|
Dürbün icat olundu |
Hikayenin bu 1991 tarihli uyarlamasının dışında başka bir sürü hali mevcut. En erken 1902 tarihine rastlanabilen uyarlama listesinin sonuncusunu daha geçen sene izleme şansımız olmuştu. Britanya'nın Kral Arthur ve Yuvarlak Masa Şövalyeleri'yle birlikte en bilindik ve meşhur hikayesi bu anlamda Robin Hood. Ama söylemek gerek ki 1991'deki bu Kevin Reynolds yönetmenliğindeki filmin yeri bir ayrı.
|
Hayır o bir insan-Will Scarlet |
|
Küçük John |
Bu uyarlamada hikayemiz her zamanki gibi Haçlı Seferleri zamanına uzanıyor. 1194 senesinde Kral Aslan Yürekli Richard'ın gazıyla kendilerini Kudüs'te bulmuş olan İngiliz soyluları-şövalyelerinin kimisi eve dönebilmişken kimisi de orada esir düşüyor. Locksley'li Robin de onlardan, arkadaşı Peter Dubois ile bir zindanda, barbar Türklerin (el kesen hem de o derece :p ) kendilerine ceza vermelerini beklemekteler. Ama tabi bu Robin, bir aldatmaca, bir yürekli davranış, bir şaşırtmaca sonucunda kaçmayı başarıyor oradan. Peter'ı kaybetse de Azeem (bizde Azim işte) adlı bir Mağripli'nin kendisini koruma yeminiyle birlikte sisli puslu ülkesine doğru yola koyuluyor.
|
Kankalar |
|
Rahip Tuck |
Ama ülkesi bıraktığı gibi değil. Ortamdan faydalanan Nottingham şerifi her şeyi ele geçirmiş. E Robin'e de Sherwood ormanındaki kanun kaçaklarıyla ve onların fakir aileleriyle kendi saltanatını oluşturmaktan başka yol kalmıyor. Kralın kuzeni Leydi Marion'la kalplerin havada uçuşması da olaya renk katıyor. Hikayeyi çoğumuz biliyoruz zaten, zenginden alıp fakirleri doyuran bu sırada da bizim Spiderman gibi hem dövüşüp, hem çene yapan Robin, birçok maceradan sonra mutlu sona ulaşıyor.
|
Perili Sherwood ormanı |
|
Sherwood yerleşimi |
Otuzlarındaki bir Kevin Costner, bu Robin Hood'a cuk oturuyor tabiki. Saf bir güzelliğe sahip Mary Elizabeth Mastrantonio incelikle Leydi Marion olurken, Alan Rickman (bizim Snape'imiz, herşeyimiz, Severus'umuz) harikulade işler yapıyor Nottingham şerifi olarak. Kanımca ekranda izlenebilecek en güzel komedi performanslarından birini sergiliyor, hem de üstündee gençliği, hareketliliği varken. Bir de Sean Connery'den güzel bir geçiyordum, kral lazımmış uğradım kısmı var. Es geçmeyelim.
|
Meşhur ok |
|
Duvar aşan bro's |
|
Kral lazım dediler geldik. |
Hikayenin en ilgi çekici yanıysa bu uyarlamada, Morgan Freeman'ın canlandırdığı Mağripli Azeem. Başından sonuna, ettiği her laf, yaptığı her hareket, her bakışı, sahnede her bulunuşu birer hazine değerinde. Gerçi çoğu izleyicinin tepkisini çeken de bu oldu yıllarca. Bir deri parçasını rulo yapıp, iki ucuna birer cam parçası koyup dürbün yapan Azeem, Robin'in bunu anlayamamış haline "Senin bu cahil ırkın nasıl oldu da Kudüs'i ele geçirdi acaba?" diye soruyor mesela. "Tanrı bilir." derken Robin, biz kopuyoruz. Ama insanlar nasıl olur da o zamanın bir Mağriplisi Çinlilerin bulduğu barutu oralarda kullanır diye akıl yürütüyor, beğenmiyorlar işte.
Haa bir de, siz bu "Everything I Dooo, I Do it for youuu" diye kendini paralayan Bryan Adams'ın sözlerinin Robin'i mi kastettiğini sanıyorsunuz? Nottingham şerifinin baronlarla işbirliği yapıp, kralı ortadan kaldırmayı planladığını, kuzenine onun iyiliği için iletmesini söylediğinde Robin Leydi Marion'a, "Hayır" diyor Marion. Robin de korkudan söylemek istemediğini sanıyor önce. Ama sonra devam ediyor Marion, "Senin için yapacağım."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder