Ben anlamıyorum. Hakikaten. Anlamıyorum. Anlayamıyorum.
Biri bir şekilde düşünmem için - belki de onun istediği şekilde düşünmem için - birşey söylüyor. "Acaba mı?" diyorum. Sonra tesadüfen bir başkası, onunla ilgili bir şey anlatırken tam da diğerinin o düşünmemi istediği için sarf ettiği şeyin tüm gerçekliğini yıkan bir durumdan bahsediyor. "Ee" diyorum o zaman kendi kendime, "ne yapmaya çalışıyor? Hangisi gerçek? Bana dediği gerçekse, diğer şey ne?" Ki bu sırada diğer şeyi söyleyen kişinin de dürüstlüğünden yüzde yüz eminim.
Ama acayip de anlamak istiyorum. Gerçeği çözüp, öğrenmek istiyorum. Artık birşey olmasından çok, sadece gerçeği öğrenmek istiyorum. Hangi hareketin neden yapıldığını, hangi sözün altında hangi anlamlarla birlikte söylendiğini ve ne düşünüldüğünü öğrenmek istiyorum. Ne düşündüğünü öğrenmek istiyorum artık, ne yapmaya çalıştığını.
Çünkü herşeyi kendi kendime hayal etmediğimi bilmem gerek. Çiseden nem kapmadığımı, en ufak detaydan büyük sonuçlar çıkarmadığımı görmem gerek. Haklıymışım diyebilmek istiyorum. Ya da tamam, diğer türlüsünü de kabul ettim, tamamen hiçbir şey yokmuş demek ki diyebilmek istiyorum. Hiçbir şey yokmuş, ben hayal etmişim, kendi kendime abartmışım ve şimdi hayatıma devam edebilirim. Bu bölümü, bu "chapter"ı kapayabilmek istiyorum.
Biliyorum ki kapayamazsam, hep böyle devam edecek. İyi veya kötü, olumlu veya olumsuz, bir şekilde bu "hesabın" kapanması gerek. Aklımda hep soru işaretiyle sözlere, olaylara, bakışlara aldırmaya ama aldırmıyor gibi yapmaya devam edemem, biliyorum. Etmemeliyim, bir noktada kontrolü kaybedebilirim çünkü. Dağılabilirim, ne yaptığımı da anlamazlar sonra. Anlam veremezler, neden öyle yaptığıma. Hiç sebep vermedim çünkü ellerine.
Anlamıyorum. Sadece bilmek istiyorum. Anlamaya çalışmaktan yoruldum. "Ne anlama geliyor?" demek istemiyorum artık, herşeyi açık açık duymak istiyorum. "Peki" diyebilmek için, "ben de aslında böyle düşünüyorum..."
Sadece bilsem.
30 Haziran 2011 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
So many books, so little time
Mesela. En son yazdığımda Pazar akşamıydı. Annemleri yolcu etmiştim sabahında. Pazartesi işe gittim, o hafta için planım her gün sabah ilk ...
-
20li yaşlarındaki Kim Sol Ah (esas kızımız kendisi) bir tasarım şirketinde çalışıyor, tüm gün oturup müşterilere, firmalara, şirketlere f...
-
Çoook eskiden, şimdinin Polinezya diye adlandırılan adalarından birinde, ada halkının şefinin sevimli mi sevimli kızı Moana, babasının t...
-
Joo Seo Yeon kızımız bir lisede beden eğitimi öğretmeni. Aynı lisede öğretmen olan Kim Mi Kyung'la tee ortaokul döneminden kankalar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder